SAMİMİYET TESTİ...

A -
A +

Özgür Özel muradına erdi.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bayramlaşarak!

 

İmamoğlu’nun eşi Dilek Hanımın…

 

En büyük muradı da, ortak projeye imza atmak!

 

Kiminle?

 

Emine Erdoğan Hanımefendi ile.

 

CHP’ye bir hâller oldu.

 

Eski köye yeni âdet getirdiler.

 

Belediye başkanları;

 

Camilere gidiyor, namaz kılıyor.

 

Makamlarına dualarla oturuyor.

 

Mütedeyyinleri kucaklayıp poz veriyor.

 

Gülücük dağıtıyor, senli-benli davranıyorlar.

 

Parti yönetimindekiler ise;

 

‘Sert eleştiri var, kutuplaşma yok’ diyor.

 

Ama...

 

Bu gidişat ne zamana kadar sürecek?

 

"Seçim sarhoşluğu" geçtikten sonra…

 

Hoşgörü devri kapanacak,

 

Fabrika ayarlarına dönecekler mi?

 

Yeni kazanılan belediyelerde,

 

Daha öncelerde olduğu gibi…

 

İşçi kıyımı yapacaklar mı?

 

Sendika değiştirme baskısı uygulayacaklar mı?

 

Her yere adamlarını dolduracaklar mı?

 

Şirketlerde istedikleri gibi at koşturacaklar mı?

 

DEM’lilere mevki-makam verecekler mi?

 

Taşeron firmalardan ücret alanlara,

 

Hoşgörülü davranacaklar mı?

 

Vaatlerini yerine getirebilecekler mi?

 

Aksatmadan hizmet yürütebilecekler mi?

 

İktidar ile ilişkilerinde nasıl yol izleyecekler?

 

Terörle mücadele başta olmak üzere;

 

Ülke yararına olan meselelere nasıl bakacaklar?

 

Kafaları kurcalayan en önemli soru da…

 

2028 yılında Cumhurbaşkanlığına kim aday olacak?

 

Özgür Özel mi, Ekrem İmamoğlu mu, Mansur Yavaş mı?

 

Seçim sonucunu kendine mal eden bu üçlüden…

 

Kim kimin önüne takoz koyacak?

 

Kim kimin ayağına çelme takacak?

 

Daha birçok soru cevap bekliyor.

 

En iyi ilaç zamandır, bekleyip göreceğiz.

 

     ***

 

31 Mart siyasette dengeleri altüst etti.

 

Bu durum geçici mi, köklü/kalıcı mı?

 

Şu an için tahmin çok zor…

 

Ancak görünen köy de kılavuz istemez misali…

 

Bazı öngörülerde bulunalım:

 

İyi Parti çöktü, Meral Hanım devri bitti.

 

Olağanüstü Kongre çok adaylı geçecek.

 

Kim daha iyi kollarını sıvarsa o kazanacak?

 

“Parti’nin geleceği var mı?” diye sorarsanız…

 

Ümitsiz vaka, toparlanması mümkün değil.

 

Zaten derme çatma bir partiydi.

 

Milliyetçi bir çizgiye sahip olamadı.

 

Milliyetçiliğin tırmandığı bir ortamda,

 

Âdeta engelleyici bir rol üstlendi.

 

Davutoğlu ‘GELECEK’de son demlerini yaşıyor.

 

Kendinden menkul bir siyaset sonuç vermedi.

 

‘DEVA’da kendine deva bulamadı Babacan…

 

Siyasi arenada eridi gitti.

 

Karamollaoğlu ‘SAADET’ini kaybetti, mutsuz…

 

Yeniden Refah’a rakip bile olamadı.

 

Yani;

 

Küçük muhalefet yıkılmışlık sendromu içinde…

 

Genel başkanlar hâkimiyetlerini kaybetti.

 

Milletvekilleri şaşkın, arayış içindeler…

 

Diyeceğimiz o ki;

 

Önümüzdeki süreç çok şeye gebe...

 

Siyasette yeni oluşumlar söz konusu!

 

Cumhur İttifakı’na akış olabilir.

 

Ya da yeni bir partide kutuplaşmalar...

 

Bir ihtimaldir;

 

Cumhur İttifakı'na katılımlar olursa,

 

Ilımlı hava sergileyen CHP de katkı sağlarsa…

 

Türkiye’nin 2. Yüzyılına bir umut doğabilir?

 

Darbe Anayasasından kurtulmak için…

 

Tabii ki Cumhurbaşkanlığı sisteminde;

 

Ufak-tefek rötuşla aksaklıklar giderilirse,

 

Uzlaşmacı bir dönemin temelleri atılabilir.

 

Gerçekleşme ihtimalini de zaman gösterecek.

 

ABD’de olduğu gibi;

 

İkili sistem, güçlü iktidar/güçlü muhalefet…

 

Mümkün olur mu?

 

Gelin bunu da zamana bırakalım... 

 

 

 

HELEN ÇARKI/DENİZ PARKI

 

 

 

Bir taraftan iyi ilişki kurmak istiyorlar.

 

Bir taraftan da düşmanca hareket ediyorlar.

 

Ege’de, Akdeniz’de haklarımızı gasp peşindeler.

 

KKTC’yi görmezden geliyorlar.

 

Yeni kalleşlikleri de Deniz Parkı hayali…

 

Ege’de kuracakları bölgede;

 

Nesli azalan canlıları koruyacaklarmış!

 

Endemik ortamı sürdürebilir yapacaklarmış!

 

Çevrecilik oyununa heveslenmişler.

 

Bakalım bu işin altından ne çıkacak?

 

Mademki bu kadar çevreci idiler,

 

Göçmenleri neden denize döküyorlar?

 

Eziyet ederek, botlarını batırarak?

 

Zalimane, vicdansız davranarak…

 

Oldu olacak hesap vermek için;

 

Yüzer-gezer mahkeme de kursalar…

 

Ne güzel olur değil mi?

 

 

 

ANGARA GÜZEL ANGARA

 

 

 

Turizm, kültür deyince İstanbul akla gelir.

 

Mukayese edilemez hiçbir kentle.

 

Ama Ankara’yı da yabana atmamak gerekir.

 

TÜRSAB Başkanı Firuz Bağlıkaya…

 

Bir Ankara tutkunu!

 

Bakın duygularını nasıl terennüm ediyor:

 

“Ankara, Cumhuriyet'in kalbidir.

 

Her uygarlığa ev sahipliği ediyor.

 

Kültür turizminden daha fazla pay almalı.

 

Sadece kültür turizmi değil:

 

Kongre turizminden sağlık ve termal turizmine,

 

Gastronomi turizminden 'inanç turizmi'ne kadar

 

Birçok alanda büyük potansiyeli var...

 

Biz de dünyada öne çıkarmaya,

 

Turist sayısını artırmaya çalışıyoruz..."

 

İnşallah bu temenni kısa sürede gerçekleşir.

 

Esnafın da, sanatkârların da yüzü güler.

 

Görev sadece turizmcilere düşmüyor.

 

ASO, ATO gibi STK’lar da elini taşın altına koymalı.

 

Kültür Bakanlığı da gereğini yerine getirmeli...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.