Bir diplomatın nükleer hatıraları: Fırsatı nasıl kaçırdık?

Sesli Dinle
A -
A +
Müfit Özdeş diye bir emekli büyükelçimiz var. İran, Afganistan, Libya gibi zor coğrafyalarda görev yapmış. Sonra da hatıralarını kaleme almış. Çarpıcı notlar vardı iki yıl önce çıkan "Harici Bir Hariciyecinin Not Defteri"nde. Bunlardan biri Akkuyu Nükleer Santrali üzerineydi... Bakın neler anlatıyor diplomatımız:
 
"1980 yılının Eylül ayı başında beni aniden İsveç Dışişleri'ne çağırdılar. Yanımda iki kişiyle bir yığın kapıdan geçip Dışişleri Müsteşarının odasına gittik. Bana, 1978 yılında İsveç ASEA Atom firmasıyla Türkiye Elektrik Kurumu arasında imzalanan bir anlaşmayla, ASEA Atom'un Akkuyu'da bir nükleer santral kurmasının kararlaştırılmış bulunduğunu, bunun için İsveç makamlarının üç buçuk milyar dolar karşılığı bir kredi sağladığını, bu meblağın İsveç Hükûmetinin o güne kadar açtığı dış kredilerin toplamına eşit olduğunu söylediler. Projenin başlatılması için çevre düzenlemesi ve santrale gidecek yolların yapımına harcanacak 100 milyon dolarlık bir ek krediye ihtiyaç olduğunu, Türkiye'nin bu krediyi hâlâ sağlayamadığını belirttiler. Üç buçuk milyar dolarlık ana krediyi daha uzun süre bağlı tutamayacaklarını, Türkiye'nin 100 milyon dolarlık ek krediyi sağlaması için bir ay zaman tanıdıklarını, bu süre sonunda ek kredi sağlanamazsa projeyi iptal edeceklerini bildirdiler. Ankara'ya yazdık. Cevap gelmeden 12 Eylül darbesi oldu. Beni yeniden Dışişlerine çağırdılar. Bir yanlış anlama olmamasını, 12 Eylül'deki siyasi gelişmenin nükleer santral konusuyla nazarlarında bir ilgisinin bulunmadığını, ek kredi sağlanır sağlanmaz işe başlamaya hazır olduklarını söylediler. Onu da bildirdik. 10 gün sonra Bakanlık, İsveç'in kredi şartlarını sordu. Onu da en ufak ayrıntısına kadar bildirdik. 10 gün yine ses çıkmadı. 10 gün sonra Ankara'dan 'Derhâl gelip konuyu İsveçlilerle görüşelim' dediler. İsveçliler 'Ek krediyi bulamadıysanız görüşecek bir şey yok' diye cevap verdiler. İş öylece bitti. Bana göre yazık da oldu. 40 yıldan fazla zaman geçti, Türkiye'de hâlâ nükleer santral yok..."
 
100 milyon dolar bulunamadığı için proje hayata geçirilemedi. Darbeciler Akkuyu'yu rafa kaldırmakla kalmadı, Yunanistan'a da NATO üyeliğini onayladı. İki tarihî hata peş peşe yapıldı. Faturası acı oldu tabii...
 
40 yıl sonra Akkuyu Nükleer Santralinde ilk ateş verildi. Santrali Ruslar yapıyor. Onlar işletecek. Keşke zamanında yapılabilseydi. Bugün Türkiye farklı bir yerde olurdu.

Bozdağ haksız mı?

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ "14 Mayıs akşamı seçimi ya şampanya patlatıp kutlayanlar ya da alnını şükür için secdeye koyup Rabbine hamdedenler olacak" diye açıklama yaptı.
 
Muhalefet sert dille eleştirdi, muhalifler ayağa kalktı. Neymiş Bozdağ kutsalı istismar ediyormuş.
 
> 15 Temmuz akşamı millet çıplak elle tanklara karşı direnirken darbeciler için kadeh kaldıran kimdi? CHP'li Edirne belediye başkanı değil mi?
 
> İBB'nin CHP'ye geçmesinden sonra yapılan 29 Ekim kutlamasında "İstanbul bir nevi düşman işgalinden kurtuluşu kutluyor" diye naralar atan kimdi? CHP'nin gazetecisi değil mi?
 
> Daha geçen hafta "o gün gelecek  kafaları çekeceğiz" diyerek rakı reklamına alkış tutanlar kimdi? Bunlar değil mi?
Bozdağ az bile söylemiş!
 

Haberin cücüğü

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Nevşehir'den Ankara'ya dönerken yolda durup filesi 200 liraya soğan almış. Eve gelip açınca bütün soğanların filizlenmeye başladığını görmüş. 27 lira tasarruf ettik derken, 200 lirası çöpe gitmiş. Kendi kendine "Zalımsın soğancı" demiş. Zeyrek, yaşadıklarını yazıp Maliye Bakanı Nebati'yi eleştirdi.
 
Oysa kumaş bu. Elbette pahalılıktan hükûmet sorumlu, eleştirelim.
 
Ama seni yolda kazıklayan soğancının, patatesi mağaralarda saklayan aracının, otomobilleri otoparklarda stoklayan galericinin, kiraları katlayan ev sahibinin, yumurtaya ete girdi maliyetleri artmamışken zam bindiren esnafın, düşük faizle kredi çekip dolara yatıran iş adamının hiç mi kabahati yok!
Millet dört dörtlük de hükûmet mi kötü!
 
Türkiye'nin en büyük çıkarma gemisi TCG Anadolu denize indirildiğinde senin gazeten tek satır yer vermedi Deniz.
Memlekete yapılan iyi şeyleri görmezden gelen, torbaya sürekli çürük haberler atan gazete/ci/nin senin soğancıdan ne farkı var?


Yazdım bir yere...

 
-Muharrem İnce'ye köşesinde açık mektup yazan Zeus, "Kaybetmekle kalmıyorsun, ayrıca kaybettiriyorsun" diyerek sopa gösterdi.
-Portakal, haber sunarken "Benim Cumhur'la işim olmaz" dedi.
-Candaş Teyze "İlk turda bitmeli" diyerek Kılıçdaroğlu için oy istedi.
Bir ellerine bayrak alıp CHP mitingine koşmadıkları kaldı.
"Tarafsız gazetecilik" filan diye bik bik öttüklerinde bunları bir bir hatırlatacağım!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.