Çarpıtmayalım beyler!

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hatay programında "Merkezî yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma hâlinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi?" şeklinde bir ifade kullandı.
CHP medyası açıklamayı "tehdit ve gözdağı" şeklinde yansıttı. "Oy varsa hizmet var, yoksa hiçbir şey yok" başlıkları atıldı.
Oysa cümlenin önü ve sonu vardı. Erdoğan, önce "Hatay, kamu yatırımlarını noksansız alsa da yereldeki vizyon eksikliği nedeniyle potansiyelini açığa çıkarmakta zorlanan şehrimiz" dedi. Sonra o cümleyi kullandı. Üçüncü olarak da "Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı. Nerede belediye başkanı? Yok" eleştirisinde bulundu.
Erdoğan "oy yok, hizmet yok" demedi! Aksine "Biz üzerimize düşeni noksansız şekilde yapıyoruz ama sizin adamınız kayıp" demeye getirdi.
Türk basın tarihi bu tür çarpıtmalarla ve manipülasyonlarla doludur.
Turgut Özal, düşük maaşlı memurun nasıl geçindiğini soranlara Anadolu'dan aileden erzak desteği filan geldiğini anlatıp "Benim memurum işini bilir" demişti. Yıllarca "Özal, memuru rüşvet almaya teşvik etti" diye yazdılar. Söz öyle bir hafızalara işlendi ki, hakikatini bilen yoktur.
94'te Refah Partisi Ankara ve İstanbul'la birlikte beş büyükşehri aldı. CHP'liler parti merkezini "Kanımız aksa da belediyeyi vermeyiz" diye mesaj yağmuruna tuttu. Necmettin Erbakan, "kan" tehditlerine grup toplantısında "Geçiş dönemi sert mi olacak yumuşak mı, tatlı mı olacak kanlı mı? Bu kelimeleri kullanmak istemiyorum ama bunların terörizmi karşısında herkes bu gerçeği görsün diye bu tabirleri kullanmaya mecburiyet duyuyorum" diye rest çekti. Malum medya çarpıttı. Ve bu sözler, kapatma davalarına ve 28 Şubat darbe zeminine alet edildi.
Daha neler neler. Oturup yazsam kocaman bir kitap olur.
 
Sansür 'oyun'u
 
Mesut Uçakan, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü sahibi usta bir yönetmen...
Kendisini Çorum'da konferansa davet ediyorlar. Konu, yönetmenin hayatını beyazperdeye taşıdığı İskilipli Atıf Hoca. Etkinliğin yapılacağı yer Devlet Tiyatrolarının Çorum Sahnesi...
Ne var ki mekân sahipleri iki gün kala programı "siyasi" diye iptal ediyor, yerine "oyun" koyuyorlar. Basbayağı sansür uyguluyorlar.
Okurlarımız aradı. Mevzuyu sayfalarımıza taşıdık. Uçakan da sosyal medya hesabından kendisine yapılan ayıbı ifşa etti.
Belediye bir mekân tahsis etti. Konferans yapıldı. Bir kültür adamına yapılan sansürü bizim dışımızda kimse yazmadı.
Hâlbuki konferansı engellenen yönetmen muhalif cepheden olsaydı, haberlerle ortalık yıkılır, belki bildiriler yayınlanırdı.
Türkiye'de muhafazakâr kimlikle sanat yapanlar, "mağdur" bile olamıyor!
 
Şiddetin arka bahçesi
 
Sol ve şiddet üzerine kıymetli yazı ve tespitleri bulunan Atilla Yayla Hocam "Türkiye solu şiddete tapar! Şiddette bir ayrım yapar, soldan gelmeyen şiddeti abartır ve kınarken kendi şiddetini haklı ve meşru görür!" diyor.
Elhak! Bunun son örneğine geçen hafta şahit olduk. Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinin, İstanbul Adliye Sarayı'nı basmaya çalışırken öldürülen iki teröristin geçmişte mektuplarını yayınlayıp haberlerini yaptığı ortaya çıktı.
Sol militanlar sosyal medyada çağrı yaparken söz konusu gazeteleri de etiketledi. Adamlar eli kanlı marjinal sol örgütlerin arka bahçesi olmuş propagandasını yapıyor. Herkes de izliyor.
 
Müfettiş gazeteci
 
Esenler Belediyesi, medya üzerine güzel çalışmalar yürütüyor. Mesela "Şehir Ekranı" isimli bir YouTube kanalları var. Abonesi de hatırı sayılır ölçüde.
"Şehir Ekranı"nda Başak Şengül, haftada bir gün "Medya Arkası" programını yapıyor; tatlı bir sohbetle tecrübeli gazetecilerin hayatına ayna tutuyor. Son konuk, Fuat Uğur idi.
Yakın döneme kadar gazetemizin yazarıydı Fuat Uğur. Bir süredir TV100'de kalem oynatıyor. Gazetecilik heyecanını ve kaleminin kıvraklığını iyi bilirim ama Fuat Uğur'un dört yıl Çalışma Bakanlığında iş müfettişliği yaptığını, Kızılırmak'ta rafting hayali kurarken kendisini muhabir olarak bulduğunu, şimdiye kadar 23'e yakın iş değiştirdiğini, bugün Müge Anlı ile bilinen 'kayıp aranıyor' programlarını Türk televizyonlarında onun başlattığını bilmiyordum...
 
Seçim göçü geçim göçü
 
İstanbul'un nüfusu cumhuriyet tarihinde ikinci defa azalmış. Geçen yıl 252 bin kişi şehri terk etmiş. Görünür sebep geçim derdi... Artan kiralar ve hayat pahalılığı...
Megaşehirde 2019 yerel seçimine damgasını köyüne göçenler vurmuştu. On binlerce seçmen, muhtar ve belediye başkan adayı olan yakınlarını desteklemek için memleketine göç etmişti. Bu, seçimin sonucunu değiştirmişti. "Nereye hemşehrim" diye manşet atmıştık.
Hükûmet tedbir almış ama iş işten geçmişti. Şimdi de öyle bir durum var mıdır? Neden olmasın!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.