Fransız anlamaz ama biz iyi biliriz!

Fransız Le Monde Diplomatique dergisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı dolayısıyla bir dosya hazırlıyor.

 

Türkiye'nin NATO ile çalkantılı ilişkilerinin ele alındığı yazı, Diyarbakırlı sanatçı İhsan Oturmak'ın illüstrasyonlarıyla 'renklendiriliyor'.

Biz de zaman zaman dosya haberlerimizde böylesi çalışmalara başvuruyoruz. Bu iş için abonesi olduğumuz 'stock fotoğraf siteleri' var.

 

Bunlar sadece bizim değil, reklam ajansları için de bulunmaz nimet. 2019 yerel seçimlerinde İBB'nin reklamcıları bu sitelerden satın aldığı bir görseldeki yaşlıya takke montajladığı için dalga konusu olmuştu.

 

Neyse mevzumuz o değil...

 

Fransız dergisinde çıkan görsellerin birinde belediye otobüsünü iten insanlar karikatürize ediliyor.

 

AK Parti medyası da görsele atıfta bulunup "İETT rezaleti dünyanın diline düştü", "Ulaşım rezaletini duymayan kalmadı" şeklinde başlıklarla konuyu sayfalarına taşıdı.

 

İBB yetkilileri ise söz konusu yazının içinde tek kelime İBB geçmediğini ifade etti. Hatta "Havuz medyası tongaya düştü" başlıklı bir basın açıklaması yapıldı, ki ben meslek hayatımda kurumsal ciddiyetle bağdaşmayan böylesi bir açıklama görmedim. Belediyenin tekzip metninde iddiayı delillendirmek için Fransız dergisinde çıkan haberin tercümesi bile konmuştu.

 

Sonra anlaşıldı ki sanatçı o çizimi 2020 yılında yapmış.

 

Fransız dergisi, Türkiye'nin NATO üyeliği, S-400, F-35 gibi ağır mevzuları ele aldığı makalesine, alakasız toplumsal içerikli görseller kullanmış.

Türk gazeteleri de bir görsel üzerinden detaya bakmadan alakasız bir çıkarımda bulunmuş. İki kere 'yol kazası' yaşanmış yani.

 

Ama bizim basının yanılmasının altında bir gerçeklik payı var.

Zira biz o sahneyi birçok defa yaşadık. Millet, bozuk otobüsleri itti. O ayıbı yaşattılar.

 

Fransız anlamaz, bilmez ama biz biliriz.

Gün geçmiyor ki bir CHP'li gazeteci "Hepiniz bugün geldiğiniz noktayı cumhuriyete borçlusunuz" diye höykürmesin.

 

Geçenlerde biri çıktı, Erdoğan'ın eşi ve çocuklarıyla yer sofrasında yemek yerken çekilmiş fotoğrafını paylaşacak, gecekonduda kirada oturan ve yer sofrasında yemek yiyen, eşi çarşaflı bir yurttaşın Atatürk sayesinde başbakan ve cumhurbaşkanı olabildiğini yazıverdi.

 

Adamların bilinç altında, sanıldığı gibi cumhuriyetle ihdas edilmiş eşit yurttaşlık değil; milletin bir kesimiyle ağa-maraba ilişkisi yatıyor. Bu yüzden "Borçlusunuz haaa" diyorlar.

 

Sen kimsin ki cephe cephe gezip vatanını kurtaran aziz milletin evlatlarını borçlu çıkarıyorsun? Düne kadar sizin gibi düşünmeyen memur yapılmıyordu.

 

Kaldı ki kerametin cumhuriyette olduğu da safsata...

 

Tarihimizde Siyavuş Paşa, İbrahim Edhem Paşa, Koca Hüsrev Mehmed Paşa, Gürcü Mehmed Paşa gibi kölelikten sadrazamlığa kadar yükselen büyük şahsiyetler olmuştur.

 

Enderun'a oduncu girip sadrazam çıkan Deli Hüseyin Paşa gibi isimler de vardır.

 

Devşirmeleri hiç saymıyorum. Bir köy çocuğu iken elinden tutulup yetiştirilenleri söylemiyorum.

 

Sultan Abdülaziz'e suikast tertipleyen hain Sadrazam Hüseyin Avni Paşa, bir 'eşekçi'nin oğluydu.

 

"Ama padişah (devlet başkanı) olamıyorlardı" diye itiraz edebilirsiniz.

Yıl 2023. İngiltere, Norveç, Japonya, İspanya, İsveç, Danimarka gibi gelişmiş Batı ülkelerinde hâlâ olamıyorlar...

Altı yıl kadar önce bir avukattan, bir bahis baronunu cezaevinden çıkarmak için ne kerli ferli adamların adalet sarayında nöbet tuttuğunu duyduğumda ağzım açık kalmıştı.

 

Daha sonra 'baron'u tutuklayan başsavcının Ankara'ya düz savcı olarak sürüldüğü ortaya çıkmıştı. Hepsi yazılıp çizilmişti.

 

Muhalefet lideri, o bahis baronuyla ilgili birtakım sorular yöneltince iktidar muhalifi basın, adamı gündeme getirdi.

 

Meğer 'baron'un avukatı, ekranlarda her gün adalet dağıtan, ahlâk pazarlayan, hatta hızını alamayıp canlı yayında muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmaya kalkışan ünlü avukattan başkası değilmiş.

 

Ağzım bir kere daha açık kaldı.