Gazeteciliğe kurşun!

Sesli Dinle
A -
A +
İstanbul'da İyi Parti İl Başkanlığı binasına kurşun isabet etti.
Partililer ortalığı yıktı. Muhalefet olay yerinde 'inceleme'de bulundu. Akşener, kırık camın önünde polemik yaşadığı cumhurbaşkanını suçladı ve "Recep Bey üzerimize gelen kurşunları çek; eğer geleceksen, sen gel" diye atar yaptı.
Emniyet özel ekip kurdu. Mahal didik didik edildi. Ve akşamüzeri hadise aydınlandı.
 
Meselenin adi bir vaka olduğu, bölgedeki inşaatta çalışan bir bekçinin hırsızlık girişimini engellemek için ateş ettiği, tabancadan çıkan kurşunların binaya rast geldiği belirlendi.
Biliriz, bizim siyasetçilerin literatüründe 'pardon, yanılmışım, özür dilerim' ifadeleri yoktur. Yüzleri bile kızarmaz.
Hadi onların karakteri, siyasetin tabiatı da böyle.
Medyaya ne demeli?
Gazeteciliğe kurşun!
 
Yandaş kanallarında hiçbir şey net değilken 'silahlı saldırı' diye yönlendirme haberler yapıldı.
 
Mesele anlaşıldığında da dil değişmedi.
 
Gazeteler, fail tespit edilememiş, kurşunun adi bir vaka eseri olduğu belirlenmemiş, hadise vuzuha kavuşmamış... gibi manşetler attı.
 
Sözcü "Kurşunla seçim startı verildi" yazdı.
 
Cumhuriyet "Millete gözdağı. Seçime 43 gün kala İyi Parti il binası kurşunlandı" ifadesini kullandı.
 
Karar "Demokrasiye kurşun. İstanbul'da kaygı verici provokasyon" dedi.
 
Parti gazetesi Yeniçağ "Demokrasiye kurşun. Önce ardı ardına tehditler savruldu sonra karanlık eller harekete geçti" diyerek açık hadiseye gizem katmaya çalıştı.
Hürriyet "Demokrasiye alçak kurşun!" başlığını attı ama bekçiden bahsetmedi.
 
Meslekte 25 yılı devirmek üzereyim. Çok sayıda seçim takip ettim. Ama medyada bu kadar 'muhalif çirkefliği' görmedim.
Muhalefete 'kurşun asker' olmuş kendini gazeteci sanan kimi kalem sahiplerinin 'AK Parti gitsin' diye yapmadığı rezillik yok.
Doğru yanlış demeden sarılıyorlar. "Memleket Partisi kurucu üyesi M. İnce'nin adaylığına tepki için istifa etti" dediler, kurgu çıktı. "Kılıçdaroğlu'nun görüntüleri Las Vegas'ta dev ekranlarda gösteriliyor" diye yazdılar, montaj çıktı.
 
Bir spiker haber bülteninde "Son katılımlarla aşırı sağ hâle gelen Cumhur İttifakı zihniyeti sizden okumanızı istemiyor, çalışmanızı istemiyor" diyerek muhalefet namına propagandaya kalkıştı.
 
Bir köşe yazarı çıktı, muhalefetin oyunu bölüyor diye Muharrem İnce'ye aleni şekilde küfretti.
 
Bir spiker İnce'ye "Sizi sokağa çıkamayacak kadar büyük bir riski aldıran motivasyonunuz ne? Ben onu çok merak ediyorum" diye 'gözlerini belerterek' sopa gösterdi.
 
Diğeri, seccadeye ayakkabılarıyla basan muhalefet liderini kurtarmak için "fetva" uydurmaya kalkıştı!..
 
Terör örgütü PKK'nın masaya oturmasına göz yuman gazete, Hüda Par'ın Cumhur'a katılmasına "Kadınlar için son seçim. Hizbullah'a üç sandalye diye haberler yapıyorlar" diye veryansın ediyor.
 
Siyasete bir şey diyemem, hesabını sandıkta verirler.
 
Kızdığım kör ideoloji uğruna gazeteciliğe kurşun sıkanlar!

Plaj çakalları

Normalde 'din' deyince tüyleri diken diken olan tipler, bu sıralar o iftar senin bu iftar benim dolaşıyor. Dün "Oy toplamak için Müslüman numarası yapmaktan kurtulacağız" diyenler oy uğruna el açıp dua ediyorlar.
Belli ki yine bir "çakallık" peşindeler. Aman efendim niye çakal diyorsunuz diye itiraz edebilirsiniz. Onların hâlini anlatmaya başka bir hayvan uymuyor ki...
 
Geçen TRT Belgesel'de "Plaj çakalları"nı izledim. İzlerken acı acı güldüm. "Afrika kurdu" da denilen plaj çakalları çok ilginç canlılar. Çöllere yakın bölgelerde yaşıyorlar. İklim şartları ve çiftçi baskısı onları sahillere itmiş. Namibya kıyılarında avlanıyorlar. Fok balığıyla besleniyorlar. Av için gelgit oluşmasını bekliyorlar. Kalabalık fok sürülerine kolay yaklaşamıyorlar. Onun için onlar gibi davranıyorlar.
 
Vücutlarına ölmüş balinaların yağlarını sürüyorlar. Yetmiyor, ardından fokların idrarını yaptığı yere gidip yuvarlanıyorlar. Bu sadeye foklara kendilerinden biriymiş hissi uyandırıyorlar. Foklar, o 'tanıdık koku' yüzünden yaklaşan tehdidin farkına varamıyor. Çakallar burunlarının dibine kadar yaklaştıkları fokları afiyetle midelerine indiriyorlar...
 
Nasıl senaryo ama... Tanıdık geldi değil mi?

TRT açılımı

Türkiye'nin Afrika açılımı meyvelerini veriyor. Kıtada Türklerin hatırlı bir gücü var. Afrikalılar kendilerini sömüren Fransa'ya seslerini yükseltiyorlar. Misal, Burkina Faso, Fransız kanalı "France 24"ün yayınını askıya aldı.
 
TRT de güzel bir hamle yaptı. TRT Afrika dijital platformu açıldı. Kanal dört dilde yayın yapacak. Çok geç kalmış bir adım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.