Kılçıksız seçim

Sesli Dinle
A -
A +
Yedi parti bir araya gelmişti. Masalar kurulmuştu.
Anketlerde önde olduklarını söylüyorlardı.
'Fotoğraf göründü, geliyoruz, kazanacağız, yüzde 60 alacağız, ilk turda bitecek' diyorlardı.
Oturdukları yerden koltuklar dağıtıyorlar, minik partilere, belediye başkanlarına unvanlar biçiyorlardı.
Meydanlarda adaylarını "Sayın cumhurbaşkanım" diye takdim ediyorlardı.
Mutfaklarda keyif çayları demliyorlardı.
Öyle bir gaza gelmişlerdi ki...
Parmak sallıyor, yargılamaktan, hesap sormaktan bahsediyorlardı.
Bunu da eli kanlı terör örgütlerinin siyasi uzantılarıyla kol kola yapıyorlardı.
Vatandaş görmez, duymaz, bilmez anlamaz sanıyorlardı.
Seçmen hepsini de sandığa gömerek hadlerini bildirdi.
Öte yandan iktidarı da "Sakın şımarma, kendini Kafdağı'nın tepesinde görme" diye uyardı, ilk turda bıçak sırtında bıraktı.
Herkes stresliydi.
'Kesin bir şeyler olacak' korkusu vardı.
Çekişmeli, kavgalı, gürültülü bir seçim bekleniyordu.
Hatta Batı ülkelerinde Türkiye'de seçimin olacağına inanmayanlar bile bulunuyordu.
"Erdoğan, Yunanistan ile savaşa girişir bu seçimi yaptırmaz", "Depremi bahane eder sandıkları kurdurmaz" diyorlardı.
Hiçbiri olmadı.
Türk milleti yüceliğini gösterdi; klas bir hareketle, tercihini ikinci tura bırakarak tarihin en temiz ve en kılçıksız seçimini yaptı.
Türkiye büyük bir badireyi salimen atlattı. Hayırlı olsun.

 

Unutulmayacak

Seçimler birbirine benzese de her birinin kendi havası vardır. Birileri kazanır, birileri kaybeder. Geriye şarkılar, sloganlar, işaretler, tartışmalar ve bir sonraki yarış için siyasetçilere acı tecrübeler kalır. Ama bazıları var ki unutulacak cinsten değildir.
CHP eliyle kaset kumpası kurularak adaylardan birinin yarıştan çekilmek zorunda bırakılmasını, CHP'li iki büyükşehir belediye başkanının kaybettiklerini biliyorken seçim gecesi çıkıp 'biz kazandık' demesini ve CHP'ye oy vermediler diye depremzedelere gönderdikleri yardımları haram etmesini geçtim...
 
> On yıl önce genel başkanlarının avukat eşi başörtülü olduğu gerekçesiyle CHP zihniyeti tarafından duruşmaya alınmayan Saadet Partisi'nin parti binasına CHP'nin genel başkanının afişinin asılmasını...
 
> Saadet Partililerin CHP'nin liderini "mücahit" ilan etmesini...
 
> Hayatının CHP zihniyetiyle mücadele etmekle geçtiğini söyleyen Ahmet Davutoğlu'nun, seçime bir gün kala "mütedeyyinlere yalvarıyorum" diyerek CHP'nin genel başkanına oy istemesini...
 
> Eski AK Partililerin çıkardığı Karar gazetesinin seçim boyunca "Nöbetçi Cumhuriyet Gazetesi"ne dönüşmesini, "Erdoğan'dan kurtulmak için uçurumdan önce son çıkış" manşetleri atmasını...
 
Muhafazakârlar tarih geçse de unutmayacaktır!

 

Medya notları

> Gördük ki sosyal medya önemli ama Türkiye'de geleneksel medya çok daha önemli. Cumhurbaşkanı, kampanya sürecinde televizyonların gücünü çok iyi kullandı. Erdoğan'ın 18 kanalda birden konuşması, 14 gazetecinin sorusunu cevaplaması sürecin en unutulmaz sahnelerinden biriydi.
 
> Her iki mahallede de medya kuruluşları daha önce hiç olmadığı kadar pozisyon aldı. Kimi kuruluşlar parti medya bürosu gibi çalıştı. Gazeteciler kime oy vereceğini söyleyip, açık açık propaganda yaptı. Portakal'ı, Nevşin'i, Küçükkaya'sı, Dündar'ı yandaşlığın dibini buldu.
 
> Taraflar netleşti, medya marjinalleşti.
 
> Millet İttifakı, terör örgütünün siyasi uzantısıyla ortaklığın bedelini ağır ödedi. AK Parti Erdoğan’ın oluşturduğu milletçilik dalgasını arkasını alarak algıyı başarılı yönetti. Sosyal medya paylaşımları etkili oldu. Millet İttifakı paylaşımlar mesnetsiz olmadığı için tabloyu tersine çeviremedi. Şüphesiz kendi içlerinde bir öz eleştiri yapacaklardır. O öz eleştiriyi AK Parti'nin yapması lazım. Öyle ya... Ne oldu da, terör örgütüne bel bağlayan Kılıçdaroğlu gibi biri yüzde 48 oy alabildi?.. İktidarın bu sorunun cevabını bulması lazım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.