Öfke siyaseti

Sesli Dinle
A -
A +
Her seçim birbirine benzerdir. Ama bu seçim başka.
 
Siyasal fraksiyonların birbirinin içine geçtiği, ideolojik duvarların yıkıldığı, zemin sıvılaşmalarının yaşandığı, daha önce hiç tecrübe etmediğimiz garip bir süreç yaşıyoruz.
 
Ki 'siyasal iletişim' açısından çok öğretici.
 
Masabaşlarında büyük hesaplar yapıldı, ittifaklar kuruldu.
Bu hesapların vatandaşın nezdinde bir karşılığının olup olmadığını 14 Mayıs akşamı göreceğiz.
 
Sonuç ne çıkar bilemiyoruz.
 
Ama şurası net: Adalet ve Kalkınma Partisi, ekonomik sıkıntıya yılların verdiği yıpranmışlığa rağmen hâlâ en güçlü parti. Anketlerde en yakın rakibine 15 puan birden fark atıyor. Altısını bir araya getirsen bir AK Parti etmiyor.
 
Bu yenilmezlikte iki sebep var.
 
Birincisi; icraat... Erdoğan her alanda ülkenin çehresini değiştirdi, Türkiye'yi büyüttü geliştirdi. Hiç durmuyor... Her seçim öncesi dizi dizi açılışlar yapıyor. Büyük mitinglerle projelerin kurdelesini kesiyor. Bu da "Adam yapıyor" dedirtiyor. Yurttaş sürekli hareket görüyor. Karşı taraf ise icraat adına umut vermedi, veremiyor.
 
İkincisi; sebep öfke... AK Parti kurulduğu günden beri seçimler aynı senaryo etrafında gelişiyor. Erdoğan'ın karşısında milletin tercihlerine tepeden bakan, iflah olmaz, saldırgan, tahammülsüz bir kitle var. Bu kitlelerin başını kimi gazeteciler ve sanatçılar çekiyor. Güruhta aktörler değişse de kafa değişmiyor. Dün seçmene 'bidon kafa' diyerek hakaret eden Bekir Coşkun'un yerinde bugün dediklerini yapmayan parti liderine 'çekin sifonu' diyen Fazıl Say bulunuyor. 
 
Öyle bir çıldırmışlık hâli içindeler ki yeter ki Erdoğan gitsin diye terör örgütleriyle masaya oturmaya göz yumuyorlar. Hatta terör elebaşlarıyla ağız birliği yapıyorlar. Erdoğan da bu düşmanca tavrı ustaca kullanıp, seçmenini birleştirmesini biliyor. Bir de "Erdoğan gerilimden besleniyor" demezler mi? İnsanın gülesi geliyor.
 
Öfkeyle, algılarla, operasyonlarla, tezviratlarla, çarpıtmalarla yetmiş yedisinin birden gelmesi Erdoğan'ın kazanacağına işarettir.

Medya notları...

> Hasan Cemal'den sonra Cengiz Çandar ve Umur Talu da milletvekili adayı olmuş. Bunlar da "medeni ölüler" ittifakı...
 
> Milletvekili listesini yapanlar partiler ama ayar verenler gazeteciler. Biri "CHP’nin kalesinde Çankaya'da o kişinin ne işi var" diye atarlandı. Diğeri "Yüzde sıfır oyu olan partinin cumhurbaşkanı yardımcısı olacak olması kesmemiş bir de CHP seçmeninin oyuyla Meclis'e milletvekili sokuyorlar! Cemal Süreya rahmet istedi: Küfür diyorum, bir saldırmama eylemidir" diyerek sövdüğünü açıkladı. Bir gazeteci partili gibi konuşamaz. Konuşursa o gazeteci olamaz.
 
> Fox TV bir fenomenin "Ganalı emlakçı skecini"ni gerçek sandı ve haber bültenine taşıdı. Her bulduğuna atlarsan olacağı bu.
 
>"Kılıçdaroğlu'nun eline sarılan çarşaflı kadın kurgu çıktı" haberleri asılsız çıktı. Kadın gerçekmiş. Hep muhalefet yandaşı medya mı yanlış yapacak bu sefer iktidar medyası yanlışa düştü. Aslını araştırmak, teyit etmek gerekiyor.
 
> Kızılay, CHP yandaşı medyanın hedefindeydi bir süredir. "Kan satıyor" dediler, 150 yıllık kuruma operasyon çektiler. Kan stokları asgari seviyenin altına düştü. Sonra da "İtibar ve güven kaybeden Kızılay kan bağışı alamaz hâle geldi" diye manşetler attılar. Yazık! Moğollar gibiler. Oy uğruna yıkıp geçiyor, milletin kanıyla canıyla oynuyorlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.