Parti rozeti eksik gazeteciler

Sesli Dinle
A -
A +
> Batı'daki mevkidaşlarınız gibi o akşam 'istifa ediyorum' diyebilirdiniz. 12 gün boyuncu seçmenleri âdeta cami avlusuna terk edilmiş kimsesiz çocuklar gibi yalnız bıraktınız. Niçin bunu yaptınız?
 
> Bu seçimi kaybettiniz. Niye 12 gün boyunca sustunuz?
 
> İktidarın girdiği en zayıf seçimi bile alamadınız. Bunun bir öz eleştirisinin olması gerekmez mi?
 
> CHP, böyle bir dönemde olamayacaksa, ne zaman iktidar olacak?
 
> Bir anlamda siz de tek adamsınız. MYK'dan sonra teşkilatı da kendinize bağladınız. Kaybetme duygusuyla yaşayan seçmeni hangi motivasyonla yerel seçimlerde sandığa götüreceksiniz?
 
> İki belediye başkanı kamuoyu araştırmalarında sizden önde görünüyordu. 'Ben kazanırım' dediniz. Bu kararı alırken hata yapmadınız mı?
 
> Toplam oyu yüzde 2'yi bile bulmayan dört liderin onayıyla aday olmak demokratik bir şey midir?
 
> Küçük partilere niye ikramda bulunur gibi kontenjan verdiniz?
 
> Paraşütle milletvekili listelerine girenler oldu. Bu, bir öz eleştiri gerektirmiyor mu?
 
> Oyunuzu artırıp milletvekilinizi azaltmak bir başarı olabilir mi?
 
> Ne zaman 'tamam' diyeceksiniz?
 
> Dış proje misiniz? Atatürkçüleri yuvadan niye attınız?
 
> Pişmanlık duyuyor musunuz?..
 
Bunlar benzeri birçok soru, cumhurbaşkanı seçimini kaybeden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na CHP'li gazeteciler tarafından CHP yandaşı Sözcü televizyonunda soruldu.
Parti rozeti eksik gazeteciler
 
Lakin programda dinlemekten, öğrenmekten ve cevap aramaktan ziyade yargılama psikolojisi vardı. Âdeta sanık sandalyesi kurulmuştu.
 
Oysa aynı Kılıçdaroğlu, aynı kanala seçimin ilk turuna iki hafta kala yine konuk olmuştu.
 
Kendisine o gün ne küçük partilere verdiği kontenjan soruldu ne toplam oyu yüzde 2'yi bile bulmayan liderlerin onayı ne de bir dış proje olduğu iddiaları...
 
Aksine "Evet, Kemal Bey kazanacak ama sandık güvenliğini sağlayabilecekler mi korkumuz var, diyen vatandaşlarımız oluyor. Ne diyeceksiniz?" diye önden yüklemeli sorular soruldu.
Bürokratların Kılıçdaroğlu'na kazandığının ertesi günü dolar üzerinden sabote girişiminde bulunabileceği, AK Partililerin silahlandığı, Erdoğan'ın koltuğu teslim etmeyeceği gibi bir sürü saçma cümleler gevelendi ama can alıcı kısımlar es geçildi.
Hem "Seçim kampanyanız boyunca size gönülden destek verdik. Ben şahsen verdiğim bu destekten dolayı asla pişman değilim. (Not: Bu sözlerin sahibi kendini tarafsızlık abidesi diye pazarlıyor) Çok çalıştınız, çok gayret sergilediniz" diyor hem adamın istifasını istiyorlar...
 
Adam diyor mu, 'siz de istifa edin' diye...
 
Çünkü siz de kampanyanın parçasıydınız.
 
Sırf Muharrem İnce'yi ikna edip saf dışı bırakmak için programa çağırdıklarına eminim.
 
Birlikte kaybettiniz.
 
Ama bunlar "hacıyatmaz" gibi. İşine gelince gazeteci işine gelince siyaset mühendisi. Yok öyle bir dünya!
 

Yandaş acısı

Şu diyaloğa acayip güldüm.
 
Uğur Dündar: Seçimi kaybettiğiniz gece uyuyabildiniz mi efendim?
Kılıçdaroğlu: Hayır efendim kim uyuyabilir!
Uğur Dündar: Biz de uyuyamadık!

Tekzibi uzun sürmedi

Seçim öncesi Cumhuriyet gazetesi: Kadınlar için tarihî seçim. Gerici ittifak, geleceklerini, yaşam haklarını tehdit ediyor. (21 Mayıs)
 
Seçim sonrası Cumhuriyet gazetesi: Merkez Bankası'nın başına ilk kez kadın başkan atandı. (10 Haziran)
 
Hani kadınlar için karanlık günler geliyordu? Cumhuriyet, 20 günde kendini tekzip etti!

Fikr-i takip

Bizim meslekte "fikr-i takip" diye bir terim vardır. İyi gazeteci arşiv tutar. Haberini yaptığı insanları takip eder. Merkez Bankası Başkanlığına Hafize Gaye Erkan getirilince herkes cinsiyetine, eğitimine, başarılarına odaklandı. Sözcü yazarı Sultan Uçar, Erkan ve ailesiyle yirmi yıl kadar önce röportaj yapmış. İstanbul Erkek Lisesini ve Boğaziçi Üniversitesini başarıyla bitiren genç kız 'tanıdık' olmadığı için staj yapacak yer bulamamış ve yurt dışına gitmeye karar vermiş.
Parti rozeti eksik gazeteciler
 
O gün Star gazetesi hadiseyi kapak sayfasına taşımış. O 'başarılı ama gururlu' genç, yıllar sonra 'paranın patronu' olarak döndü. Uçar da haberini bastı. Ve ortaya iletişim öğrencilerine ders konusu olacak cinsten bir örnek çıktı.

Dışa kapalı

Medya yazılarıyla bilinen Gazeteci Faruk Bildirici, muhalif 8 kanalın ana haber bültenlerini 3 gün boyunca izlemiş.
 
İktidar karşıtı televizyonların tümünde dış haber neredeyse yokmuş. Fox gibi ABD menşeli bir kanalda bile hiç dış haber yayınlanmadığı olmuş.
 
Bildirici "Dünyaya gözlerini, kulaklarını kapattılar. İzleyiciyi iç politikaya hapsediyorlar" eleştirisinde bulunuyor.
 
Esasında muhalifler iç politikayı da iyi takip edemiyor. Yankı odalarında debelenip duruyorlar. İçe de kapalılar, dışa da.
 
Öyle ki Kılıçdaroğlu'nu seçimi yüzde 60 ile kazanacağına inandıracak kadar hakikatten kopuklar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.