Rami'den notlar: Üniversite gibi kütüphane

Sesli Dinle
A -
A +
İstanbul'un kültürel birikimine büyük değer katacak bir merkez açıldı cuma günü.
 
Yetmişlerde yıkılıp site yapılması gibi kültürel cinayet teşebbüsüyle gündeme gelen, daha sonra "kuru gıda hâli" olarak kullanılan Rami Kışlası, restorasyondan geçirilerek "Rami Kütüphanesi" hüviyetiyle ihya edildi.Uzun süredir nasıl bir yer olacağı merakı içindeydim. Açılışın ertesi gün çocuklarımı da alıp gittim.
 
Vatandaşın ilgisi görülmeye değerdi. Koridorlar çok kalabalıktı.
 
Tek kelimeyle muhteşem bir yer olmuş.
 
Raflar yarımdı. Zamanla dolacak. Düşünün 2 milyondan fazla kitap konacak.
 
Okuma, araştırma, toplantı, sergi salonları oluşturulmuş, atölyeler kurulmuş, okul öncesi çocuklar bile düşünülmüş.
 
Duvarlardaki zarif tablolar renk katmış.Hele bir de avlusu var ki... Şehrin ortasında nefes alma yeri olmuş.
 
Avlunun ortasına ünlü bir kahve markasının kafesi kondurulmuş. Kasa önünde kuyruk vardı.
 
Salonlarında gezerken içten içe şöyle düşünüyorsunuz: Zaten böylesi bir yapı ya kütüphane olmalıymış ya üniversite...
 
İkisi bir arada olmuş.Üniversite gibi bir kütüphane kurulmuş.

Rami'den notlar: Üniversite gibi kütüphane

İnsan Google'a bakar!

Cumhuriyet yazarı Murat Ağırel, TRT'yi hedefine koyduğu bir yazısında inanılmaz hatalara imza attı.
 
TRT Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Albayrak'ın Yeni Şafak'ın sahibi olduğunu yazdı. Albayrak o göreve atandığında isim benzerliği tartışması yaşanmış, muhalif basın Ağırel gibi sorgulamadan balıklama atlamıştı. TRT'nin başındaki Ahmet Albayrak, profesör. Aynı zamanda Türkiye'nin yetiştirdiği çok kıymetli bir sanatçı.
 
Ağırel, TRT yönetiminde yer alan İletişim Başkanlığı Medya Koordinatörü Mücahid Eker'in de eski Tarım Bakanı Mehdi Eker’in oğlu olduğunu ifade etti. Oysa soy ismi benzerliği dışında hiçbir alakaları yok!
 
Yazar bunları bilmiyor olamaz. Hadi iyi niyetli düşünelim, bilmiyor diyelim.
 
TRT'nin internet adresine, Google'a bakmaz mı, hata ortaya çıkınca hemen özür dileyip internet sitesinde düzeltmez mi insan? Tashih için bir gün bekledi. İş işten geçtikten sonra…

 

Gazeteler olmasa…

Dr. Cem Sökmen dostumuzun eski İstanbul kahvehaneleriyle ilgili nefis bir kitabı var/dı. Kıraathaneler üzerinden bir dönemin entelektüel birikimine ışık tutan Sökmen, o 'mekân'dan çıkmamış ve yeni eseri "İstanbul Gazeteciliği" (Ötüken Yayınları) ile okurunu Babıali'ye yeni bir yolculuğa çıkarmış.
 
Dün Yeni Şafak'ta kitabına dair bir röportajı çıktı. Bir akademisyen gözüyle tespitleri vardı:
 
“Matbu gazetenin bu kadar gündemimizden düştüğü bir ortamda biz hâlen şunu görüyoruz: Sabahları televizyonlarda 'kahvaltı haberleri' formatında yayınlanan ortalama 3 saatlik programların en az 1,5 saatlik kısmı günün matbu gazetelerinin birinci sayfalarının arkadaki dev ekrana yansıtılması ve moderatör tarafından matbu gazetelerin kadroları eliyle hazırlanmış haberlerin seslendirilmesi ve yorumlanmasıyla geçiyor.
 
Dijitalleşmenin bu kadar yoğun, yeni medyanın bu kadar etkin olduğu bir ortamda haber üretiminde liderliği yeni medya mecralarının ve haber kanallarının almasını bekleriz değil mi, ama bu henüz gerçekleşmiyor. Bunun yanında matbu gazetelerin haberlerinin sosyal medyada dolaşım gücü de söz konusu edilmesi gereken bir boyut.”
 
Doğru söze ne denir! Hocam isabet buyurmuş. Gazeteler olmasa televizyonlar süreyi nasıl dolduracak, televizyoncular ana haberleri süsleyen özel haberler için nereden ilham(!) alacak bilemiyorum!

Vizyon apartmanı

> Meral Akşener hastanelik olmuştu. Saygı Öztürk detayları yazmış. Akşener ile yardımcısı Koray Aydın arasında Ankara İl Başkanlığı için "Senin dediğin olacak / Benim dediğim olacak" tartışması yaşanmış. Kavga gerçek 'kriz'e dönmüş. Meral Hanım'ın bir il başkanı için sekteye uğrayan o nazik kalbi, acaba seçimi alsalar bakanlık pazarlıklarında ne olacak?
 
> Merhum Özdemir Bayraktar'ın tırnaklarıyla kurduğu, evini fabrikaya taşıyarak var ettiği, engellemelere rağmen evlatlarıyla büyüttüğü Baykar'ı hedef almak bir Türk siyasetçi için en talihsiz gaflet örneğidir. Dünya alkış tutarken, Ukraynalılar adına şarkılar yapıp evlatlarına Bayraktar ismini verirken Ali Babacan kalesine müthiş bir gol attı.
 
> Haber şu: "Kemal Kılıçdaroğlu dün İzmir'de Dilber Apartmanı’nın temel atma törenine katıldı." Yol değil, köprü değil, tünel değil, site değil, apartman yahu apartman! Kimde var böyle bir vizyon?* Belediye başkanının restoranda şarap içerken çekilen görüntülerine "özel hayat" diye itiraz edenler, aynı kişinin umredeki fotoğraflarını sayfalarına taşıdı. İyi de ibadet de özel hayat değil mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.