Batı hafızasından silinmeyen Türk imajı

Sesli Dinle
A -
A +
İsmail Bakal
ibakal@gmail.com
 
Batı dünyasının toplumsal hafızasında yaklaşık bin yıl boyunca şekillenen ve birçok farklı aşamadan geçen son derece olumsuz bir Türk algısının varlığı devam ediyor. Aşağıda birkaç örneğini göreceğimiz, Avrupa'nın hücrelerine kadar işleyen, günümüzde “Türkofobi” adını alan Türk düşmanlığının arka planı çok eskilere dayanıyor.
 
Selçuklu Türklerinin Anadolu'yu on binlerce Hristiyan’a mezar ettiği Haçlı Seferleri, Türklerin Balkanlar'daki fütuhatı, İstanbul'un fethi, Akdeniz'in bir Türk gölü hâline gelmesi ve özellikle I. Viyana Kuşatması, Avrupa'da “Yenilmez Türk”e karşı müthiş bir korku ve buna paralel ağır bir düşmanlaştırma propagandasına yol açtı.
 
Papalar ve kilise ruhbanları başta olmak üzere Hristiyanlar, bu tarihî safhada, Türk düşmanlığını, Avrupalı kimliğinin oluşmasında birleştirici bir unsur olarak da kullandılar. Bu dönemde Türklere yönelik en ağır ifadelerin yer aldığı çok sayıda kronik, tarih kitabı, seyahatname, el ilanı ve edebî eser yayınladı. “Türk” ise Batılıların zihin dünyasında “Müslüman”la aynı manaya geliyordu. 
 
Batılı Hristiyan yazarlar, gerek dinî husumetlerinden dolayı ve gerekse devrin güçlerini memnun etmek için tamamen hayali bir Türk imajı oluşturdular.
 
Kaleme alınan sayısız eserde Türkler, "barbar”, “vahşi”, “kan emici”, “yabani”, “şeytana tapan”, “kana susamış”, “habis Müslümanlar”, “geri kafalı”, “korkak" vs. akla gelebilecek tüm menfi ifadelerle tasvir edildi. 

HAÇLI DÖNEMİ: “AŞAĞILIK BİR IRK”

Birinci Haçlı Seferi (1096-1099) ile ilgili en önemli kaynaklardan biri olan Papaz Rauimundus Aguilers eserinde, Türkleri ve Müslümanları tecavüzcü, ahlaksız, şehvet düşkünü olarak göstermekte ve "Hristiyan kadınları iğfal ettiklerini", "gençleri genelevlere koyduklarını" ve "daha büyük ahlaksızlıklar için kız kardeşlerini şarapla takas ettiklerini" iddia etmektedir. (1) Bir diğer Haçlı kronik yazarı din adamı Fulcherius Carnotensis ise eserinde Türklerden "aşağılık bir ırk" olarak bahsetmektedir. (2) Türkler hakkında "çok vahşi insanlardı" diyen Başpiskopos Willermus Tyrensis de Türklerin hâkim oldukları topraklardaki Hristiyanlara türlü işkenceler ve zulümler yaptığını yazmaktadır. (3)
 
Batı’da, bütün Orta Çağ boyunca Türkler karşısında yaşanılan mağlubiyetlerin ardından bu yalan, iftira ve yol açtığı olumsuz algı dalgası büyüyerek devam etmiş, Türkler aleyhine yerleşmiş olan kanaatler tekrarlanarak Avrupa'nın masallarına, hikâyelerine, günlük hayatına girerek kökleşmeye başlamıştı.

16. ASIRDA TÜRKLER HAKKINDA 2 BİN 500 KİTAP YAZILDI

Matbaanın keşfiyle birlikte, 1501-1550 tarihleri arasında sadece Osmanlılar hakkında bine yakın eser basılmıştı. Sonraki yarım asırda bu sayı 2 bin 500’e ulaşmıştı. Osmanlı karşıtı polemik ve propaganda ihtiva eden bu eserlerin çoğu birinci elden bilgi sahibi olmayan yazarların kaleminden çıkıyordu. Kaynakları da çoğunlukla İstanbul’a birkaç ayla birkaç yıl arasında değişen sürelerle vazife yapan diplomatlardı. (4) Seyahatnameler ise Batılı okuyucuların Doğu algısını süsleyen hayalî hikâyelerle ve üçüncü şahıslardan aktarılan yanlış bilgilerle doluydu. Hatta Osmanlı coğrafyasına ayak basmamış kişilerin seyahatnameleri yayınlanıyordu. İstisnai hadiseler, mübalağa ile ve toplumun tamamına mal edilerek anlatılıyordu. Osmanlı devletinin duraklama ve gerileme döneminde bu karalama kampanyalarının dozu azalsa da mevcut algı pekişmeye devam etti.

TÜRKLER SÖZ KONUSUYSA BİLİMSEL GÖZLEME GEREK YOK

Eserlerinde bilimsel metodların önemine vurgu yapan İngiliz filozof Francis Bacon (d. 1561) hiç karşılaşmadığı Türkleri, “Doğu halklarının en barbarı, kanla banyo yapan zalimler, ahlaktan yoksun, cahil, medeniyetsiz, (fethettiği yerleri) çöl hâline getiren, insanlığın yüz karası bir millet” olarak ifade eder. (5) Shakespeare ise Othello’ya Türkleri "habis ve türbanlı" olarak niteletir. (6)
 
18. yüzyıl Fransa’sında bu husustaki bakışı büyük ölçüde biçimlendiren düşünürlerin başında gelen Voltaire (d. 1684), 1716'da Prens Talmont’a Türkler hakkında şöyle yazar: “Yıkmaktan başka bir iş yapmayan ve sanatların düşmanı olan bu halkı sevmem.” Karl Marx (d. 1818) ve Friedrich Engels (d. 1820) ise Osmanlı topraklarındaki “her türlü uygarlığın gerçek dayanağı kentlerdeki Yunan ve Slav burjuvazisidir... Türkler, uygarlığın önünde engel oluşturduklarından, ortadan kaldırılmalıdır” demektedir. Türklere ilişkin olumsuz yargılamalarıyla meşhur F. Hegel (d. 1770) de, Türklerin “buluntu bir akla sahip" olduğunu, bir başka ifadeyle, kendi akılları olmadığı için Türklerin, başkalarının aklına muhtaç olduğunu iddia etmektedir. (7)
 
Müslüman medeniyeti hakkında objektif çalışmaları bulunan nadir Batılılardan Gustave Le Bon bile önce Türklerin “bir milleti medeniyete ulaştıracak vasıflara sahip olmadığını” yazmakta ve sonra Araplara ithafen, "Türklerin ayak bastığı topraklarda artık ot bitmiyor" demektedir. (8)

BATI’NIN YUNAN SEVDASI TÜRK DÜŞMANLIĞINI KÖRÜKLEDİ

Osmanlı Devleti'nin Yunanistan başta olmak üzere, diğer Hristiyan ulusların yaşadığı Balkanlar'da asırlarca devam eden hakimiyeti de düşünce ve sanatta Antik Yunan'ı medeniyetinin temeli olarak gören Batı'nın Türklere olan düşmanlığını körüklemiştir.
 
Mesela 25 bin Türk'ün vahşice katledildiği Mora İsyanı sonrasında Avrupa ve Amerikan basınında çıkan haberlerde, Türkler "gaddar ve acımasız" Yunanlar ise "cesur ve medeni birer Hristiyan" olarak tanımlanıyordu. Yunanistan'ın bağımsızlığı sürecinde Osmanlı Devleti'ne karşı yürütülen yoğun propaganda döneminde Türkler, "Barbarlar, canavarlar, zorbalar, katiller, saldırgan yaratıklar, rezil Tatar sürüsü, insafsız zorbalar" vb. olabilecek en kötü ifadelerle tasvir ediliyordu. (9)  Aradan 200 yıl geçmesine rağmen bugün de Avrupa ve ABD’nin aynı bakış açısıyla Yunanistan'a desteği devam etmektedir.

KEMİKLEŞEN “BARBAR TÜRK” İMGESİ

Bu sürekli ve yoğun Türk karşıtı propaganda, Batı dünyasının sosyal, kültürel ve politik dokusuna derinden işlemiş ve zaman içinde kalıcı izler bırakmış, bir elinde kılıç, bebek doğrayan “barbar Türk” imgesi kemikleşmiştir. Üstelik bu durum, Batılı liderler tarafından da zaman zaman aleni bir şekilde ifade edilmiştir.
 
İngiliz devlet adamı W. Churchill, Türklerin de ismini zikrederek Müslümanlar için, "kuduz köpekler kadar tehlikeli ve duyarlıdırlar, ancak öyle muamele görmeye (yani öldürülmeye) uygundurlar" (10) derken İngiliz eski başbakanlarından W. E. Gladstone'a göre Türkler, “insanlığın dev bir insanlık dışı örneği”dir (11)
 
Yunan ve Bulgar isyanlarında olduğu gibi Ermeni meselesinde de Batı'da inanılmaz bir propaganda başlatılmış ve Hristiyanların katledildiği tamamen uydurma, yürek yakıcı, korkunç hikayeler anlatılmıştı. Bu hikayelerin kaynağı ise çoğunlukla Anadolu topraklarındaki Hristiyan misyonerler ve Ermenilerdi.
 
I. Cihan Harbi'nde İngiliz propaganda bürosu Wellington House, savaş döneminde Almanlar aleyhinde yapılan neşriyatın yalan olduğunu itiraf etmiş ancak Türkler aleyhindeki propaganda hakkında bugüne kadar herhangi bir tekzipte bulunmamıştır.

BATI CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Günümüzde iletişim araçlarının toplumsal sınırları ortadan kaldırmasına, globalleşmenin ortak bir kültür oluşturmaya başlamasına ve turizm münasebetiyle Batı kamuoyunun Türk insanı ve kültürü ile doğrudan temasına rağmen, kesin olan şey, ifadeler değişse de Türk algısının çok da değişmediğidir.
 
AB Komisyonu'nun eski Türkiye masası şefi Alain Servantie bu durumu 2004 tarihli raporunda şöyle ortaya koymakta: “(Türkler aleyhindeki) son tasvirlerin izleri kolektif bilinçaltının derinliklerinde, hiç bitmeyen dalgalar gibi, kafa karıştırıcı şekilde, kazınmış hâlde durmaktadır... Kolektif bilinçaltındaki Türk imajı hâlâ, okul kitaplarında donmuş eski edebiyatın mirası olan önyargılarla doludur.” (12)
 
“TÜRKLERDEN İNTİKAM ALMA ZAMANI GELMİŞTİR”
 
Mesela, Bosna'daki etnik “arındırma” projesiyle bağlantılı olarak General R. Mladiç, 11 Temmuz 1995’te BBC’de yayınlanan konuşmasında Sırpların 1804 isyanına atıfta bulunarak şöyle diyordu: “Osmanlıya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına Türklerden intikam alma zamanı gelmiştir.” (13)
 
2013’te gösterime giren “The Physician” filminde bile Türkler hâlâ “gittikleri her yeri kan gölüne çeviren, acımasız atlı savaşçılar” olarak anlatılmaktadır.
Bugünkü Avrupalı milletlerin dedeleri olan Cermen kavimleri, bir dönem Roma medeniyetini yıkarak Avrupa’yı yaklaşık 1000 yıl karanlığa gömen barbarlardı. Avrupa, binlerce yıllık medeniyetler tarihinin çok geç bir evresinde ilk defa akademik güce erişmiş, bu da dünyaya adalet ve refah getirmek yerine insanlık için yıkıcı ve mutlak tahrip edici bir etki doğurmuştur.
 
Bu çerçevede bakıldığında Avrupa, barbar geçmişine ve soykırımcı tarihine yönelik karanlık sicilini; “yansıtma” psikolojisiyle, ağırlıklı Türkler olmak üzere başka uluslara atfetmektedir.
 
Türkiye, bir dönemler Hristiyan Avrupa’nın saraylarından, köylerine, dualarından, deyimlerine kadar hayatın her alanına giren ve eski kıtayı sürekli diken üstünde oturtan bir devletin halefi olarak geçmişin kudretli kimliğine yaklaştıkça Türkler aleyhindeki propagandanın şiddeti de tarihte olduğu gibi artacaktır. “Yenilmez Türk”ün geri dönüşüyle; “Barbar Türk”, Avrupa’da çok daha sık sahne almaya başlayacaktır.
 
Kaynaklar:
(1) Historia Francorum Qui Ceperunt Iherusalem. Translated by J.H. Hill and L. L. Hill, 1968, s.109
(2) A History of the Expedition to Jerusalem, 1095-1127, Frances R. Ryan, and H.S. Fink, Fulcher of Chartres: Knoxville: University of Tennessee Press, 1969, s.66
(3) Willermus Tyrensis'in Haçlı Kroniği, Engin Ayan, Ötüken Yayınevi, 2016, s.35,37
(4) Osmanlı İmparatorluğu'nun Halihazırının Tarihi, Paul Ricaut, Türk Tarih Kurumu, 2012, s.XVI
(5) The Works of Francis Bacon, by Basil Montagu Esquire, Vol. II. 1859, s.438
(6) The Ottoman Turks in English Heroic Plays, by Işıl Şahin Gülter, Cambridge Scholars Publishing, 2019, s.59
(7) Batı Felsefesinde Oryantalizm ve Türk İmgesi, Onur Bilge Kula, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2010.
(8) La Civilisation Des Arabes, Dr. Gustave Le Bon, 1884, s.130
(9) Amerika'daki Türk İmgesi, Justin McCarthy, T&K Yayınları, 2010, s.51
(10) The Story of Malakand Field Force, by Winston L. S. Churchill, 1916 Baskısı, s.59
(11) Bulgarian Horrors and the Question of the East by W. E. Gladstone, 1876, s.9
(12) "Historical Changes of Paradigms in the Western Image of teh Turks..." by Alain Servantie, 24 Mayıs 2004, PDF, s.3
(13) "Ratko Mladić, 11 July 1995, Srebrenica" https://www.youtube.com/watch?v=U0_Tp66MYRU
 
********************
**RESİM ALTLARI*****
İtalyan Lugozzi, nefret dolu resminde şeyhülislamı “şeytanın hocası” olarak gösterdi. Birçok Batılı ressam da “Türkofobi” algılarını eserlerine yansıttı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.