Eğitim anne karnında başlıyor

A -
A +

Numan Aydoğan Ünal
İhlas Vakfı Türk Dünyası Koordinatörü

 

 

 

Aile sağlam olunca tabii ki millet de sağlam olur. Ancak günümüzde, iş hayatındaki sosyal ve psikolojik sıkıntılara maruz kalan kadınların hem kendileri hem de bebekleri menfi şekilde etkilenmektedir. Bu sebeple, özellikle evinin dışında çalışan hamile kadınlar ile bebekleri büyük risk altındadır.

 

 

 

Bir milletin istikbali, sağlam bir aile yapısına ve sıhhatli nesillerin yetişmesine bağlıdır. Bu özelliklere sahip Türk milleti asırlar boyu mesut, huzurlu bir hayat sürmüştür. Aile, millet sağlam olunca tabiî ki devlet de sağlam olur. Arşiv kayıtlarına göre Osmanlı Devleti’nde kadın cinayetleri, boşanmalar hemen hemen yok gibidir. Ama günümüzde ise maalesef her gün artarak devam etmektedir. TÜİK’in son datalarına göre Türkiye’de boşanan çiftlerin sayısı 2021 yılında 175 bin 779 iken 2022 yılında 180 bin 954’e çıktı. Bin nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2022 yılında binde 2,13 olarak gerçekleşti.

 

Öte yandan yapılan araştırmalara göre annenin sosyal hayatı, huzuru, bebeğinin sağlığına da tesir etmektedir. Günümüzde, iş hayatındaki sosyal ve psikolojik sıkıntılar, kadınların hem kendilerini hem de bebeklerini etkilemektedir. Bu sebeple, özellikle evinin dışında çalışan hamile kadınlar ve bebekleri büyük bir risk altındadır.

 

Bahsi geçen konuda, Prof. Dr. Firdevs Güneş, Prof. Dr. Gülbin Gökçay ve Dr. Bernard Stahl’ın dikkat çekici mülakat ve makaleleri vardır.

 

 

 

EĞİTİMİN ÖNEMİ

 

 

 

Prof. Dr. Firdevs Güneş diyor ki: “Son yapılan araştırmalara göre anne karnındaki bebekler ses ve dokunma gibi uyarılara cevap veriyor. İkinci ayından itibaren annesinin seslerini dinlemeye başlıyor. Beşinci ayından itibaren de bütün sesleri dinleme ve öğrenme kabiliyetine kavuşuyor. Bebek doğuncaya kadar annesinin sesini, sözlerini, kalp atışını, mide hareketlerini dinliyor. Gün boyu düzenli olarak annesinin kalp atışlarını duyarak besleniyor, uyuyor, öğreniyor. Annesinin kalp atış sesleri bebekte güven oluşturuyor, rahatlayıcı bir etki yapıyor. Doğduktan sonra da bu sesleri özlüyor. Bu bakımdan bebeklerin sağlıklı gelişmeleri için kucakta ve sırtta annenin kalp atışlarını duyacak şekilde taşınması gerekiyor.

 

Anne karnında bebeğin eğitimi, sosyal ve akademik kabiliyetinin gelişmesinde de önemli rolü bulunuyor. Bebeğin matematik anlayışını gelişmesi için rakamlar, sayılar söyleniyor, toplama-çıkarma işlemi yapılıyor. Hatta ilkokul matematik kitapları okunuyor, geometrik şekillerden bahsediliyor. Bunlar bebeğin beyninin büyük bir kısmını aktif hâle getiriyor.

 

Eskiden erken doğan bebeklerin sinir sisteminin yeterli gelişmediği için acıyı hissetmedikleri zannediliyordu. Yeni yapılan araştırmalar, erken doğan bebeklerin de acıya duyarlı olduğunu gösteriyor. Erken doğan bebeklerin ağrı hissettiğini gösteren belirtiler tespit edilmiştir. Mesela yetişkinlerde olduğu gibi gözleri sıkma, kaşları kaldırma, ağız ve yüz hareketleri, ağlama gibi…  

 

Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, hamile kadınlara programlı, düzenli eğitim vermek gerekmektedir. Bazı ailelerde bu eğitim tabii olarak yerine getiriliyor. Aile içindeki konuşmalar, sohbetler anne karnındaki bebeğin eğitimi için yeterli olmaktadır. Ancak son senelerde ülkemizdeki sosyal ve ekonomik gelişmeler, çalışan anne sayısının artması ile pek çok anne adayı, bebeğine gerekli dil eğitimi için zaman bulamamaktadır. Hamilelik süresince anne ve babalar aralarında hiç münakaşa, tartışma yapmamalı, anne, karnını eliyle okşayarak bebekle konuşmalı, sohbet etmeli, ninni, hikâye söylemeli, şiir okumalıdır.”

 

 

 

BEBEĞİN BESLENMESİ

 

 

 

Bebeklerin beslenmesi üzerinde de son yıllarda çok önemli araştırmalar yapılıyor. 25 yıldır anne sütü üzerinde araştırmalar gerçekleştiren Dr. Bernard Stahl, ilk altı ayda sadece anne sütü ile beslenmenin bebeğin bağışıklık ve beyin gelişimi, obeziteden ve kanserden korunma açısından son derece önemli olduğunu belirterek, şunları kaydediyor: 

 

“Dünya Sağlık Teşkilatı” iki yaşına kadar anne sütüne devam edilmesi gerektiğini bildiriyor. Anne sütü taklit edilemez “sihirli bir sıvı”dır. Hiçbir gıda, anne sütünün yapısına sahip olamaz. İçinde bebeğin ihtiyacı olan proteinler, vitaminler, bağışıklığını geliştiren prebiotikler, şeker, yağ ve su var. Anne sütünün içinde bin farklı protein bulunuyor. Biz bunların sadece yüz tanesini çözebildik. Süt sabit bir yapıda değil. Zamanla bebeğin ihtiyaçlarına göre vitamin, protein yapısı değişiyor. Sütün yapısı da aynı emzirme sırasında bile farklı oluyor. Emzirmenin ilk anındaki süt muhtevası ile bitiş sırasındaki yapı değişiktir. Hatta kız ve erkek çocuk için bile anne sütünün yapısı aynı değildir. Anne sütünün yetmediği durumlarda bebeklere inek veya keçi sütü vermek uygun değildir…

 

Bu konuda Prof. Dr. Gülbin Gökçay şunları kaydediyor:

 

“Eskiden beri çok emzirmenin annede kemik erimesine sebep olduğu zannedilirdi. Hâlbuki son yapılan araştırmalara göre anne ne kadar çok emzirirse, kemik erimesi o kadar az oluyor. Antikor, insanı mikroplardan korur. Anne sütünde bol miktarda antikor bulunuyor. Doğumdan hemen sonra annenin memesine gelen sütün adı ‘kolostrum’dur (Anadolu’da ağız sütü denir). En fazla antikor bunun içinde bulunuyor. Kanındakinden yüz kat daha fazladır. Çocuğu aşılatmış gibi her şeyden koruyor. Çocuk, müthiş bir güvenlik çemberi içine alınıyor.

 

Bir kadının emzirme süresi ne kadar uzarsa, meme kanserine yakalanma riski o kadar düşüyor. Ne yazık ki, günümüzde kadınlar artık bir tane çocuk doğuruyor, onu da sadece altı ay emziriyor. Emzirme süresi ne kadar uzarsa şeker hastalığı, bazı bağırsak hastalıkları, hatta şizofreni ihtimali o kadar azalıyor. Anne sütü çok ciddi bir immun modaretördür (bağışıklık düzenleyici.)

 

Bunlar son beş senede tespit edilmiştir. Eskiden beri de anne sütünün bulaşıcı hastalıklardan koruduğu biliniyor. Bebek, anne sütüyle iki yaşına kadar emzirilmelidir. Anne sütü ile beslenen bebekler daha zeki oluyor. Çocuk ne kadar çok emzirilirse obezite de o kadar azalıyor. Mama, çocuğu şişman yapıyor. Anne sütü çocuğun en iyi gelişmesini sağlıyor.

 

 

 

OLAĞANÜSTÜ BİR VAKA!

 

 

 

Çocuğun ne kadar ihtiyacı varsa, meme o kadar süt yapıyor. Bu olağanüstü bir şey! Çocuk ihtiyaç duydukça anneyi emiyor. Emince de hemen meme ucundan beyne bir uyarı gidiyor. Beyin süt yapımı için iki hormon salgılıyor. Birisi ‘prolaktin’ ve diğeri ‘oksitosin’. Biri sütün yapılmasını, diğeri ise meme ucuna gelmesini sağlıyor. Dolayısıyla çocuk, annesinin memesini ne kadar sık emerse süt o kadar çok üretiliyor.

 

 

 

ENTERESAN BİR VAKA DAHA

 

 

 

1960’lı yıllarda Romanya’da halkın sefalet ve fakirliğinden dolayı, doğum yapan anneler bebeklerini hastanede terk edip gidiyorlardı. Sağlıkçılar bebek terkini önlemek için buna bir çare buldular. Bebek doğar doğmaz annesinin göğsüne koyuluyor; bir defa annesini emmeye başlayınca annesi artık onu terk edemiyor, anne bebeğini alıp hastaneden çıkıyor…”

 

Prof. Dr. Gülbin Gökçay, bu konuda yaşadığı bir olayı şöyle dile getiriyor: “Kadın doğum kliniğinde öğrencilerle geziyoruz. Yeni doğurmuş annelere ‘Nasıl gidiyor annelik?’ diyoruz. Bir ara, bir anneye ‘Hadi emzir’ dedik, bir problemi var mı anlamaya çalışıyoruz. ‘Hayır emzirmem’ diye tutturdu. ‘Sütün mü gelmiyor?’. ‘Yoo, geliyor ama ben bu çocuğu emzirmeyeceğim!’ Baba da yanında “N’olur yani, bir kere emzirsen” diye üsteliyor, sonunda kadın bize döndü ve ‘Ben bu bebeğimi kız kardeşime vermek üzere söz verdim’ dedi. ‘Bir öncekini de verecektim ama emzirince bağlandım, veremedik. Bir kere emzirince ondan ayrılamıyorsun. Aynı acıyı bir daha yaşamak istemiyorum!..”

 

 

 

RIZIK ALLAHÜ TEÂLÂDANDIR

 

 

 

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ‘‘Eğer siz hakkı ile Allahü teâlâya tevekkül etseniz, kuşlar gibi rızıklandırılırsınız. Onlar aç gider tok dönerler’’ buyuruyor. Allahü teâlânın isimlerinden biri de “Rezzak”tır, yani rızık vericidir. Hud sûresinin altıncı âyetinde meâlen “Allahü teâlânın rızık vermediği yeryüzünde hiçbir mahlûk yoktur” buyuruluyor. “Rızık Allahü teâlâdandır ama insanın da çalışması gerekir” demek de doğru değildir. Çocuk, anne rahmindeyken çalışmaktan aciz olduğu için göbeğinden ona rızk veriyor. Dünyaya gelince bu defa annesinin göğsünden dünyanın en harika gıdası olan süt gönderiyor. Yiyebilecek yaşa gelince dişleri çıkıyor. İnsanın yaşamasında en önemli faktörler hava, su ve güneştir. Zengin-fakir, küçük-büyük herkes bu nimetlerden karşılıksız istifade ediyor.

 

Büyük İslam âlimi ve evliyası Hasan-ı Basri hazretleri “Basra ahalisinin hepsi benim evladım olsa, buğday tanesi bir dinar olsa, hiç sıkıntı çekmem” buyurmuştur. Başka bir din büyüğü de “Rızık için endişe etmek ahmaklıktır” demiştir.

 

 

 

ANNELERE NE YAPMALI?

 

 

 

Hamile ve bebekli annelere acımalı, merhamet etmeli, karnındaki veya kucağındaki bebekle şefkatle ilgilenmesi için onlara zaman verilmelidir. Bebekler de anne şefkatinden mahrum kalmamalıdır. Bu sebeple anneleri sosyal hayatta, iş hayatında yormamalı, üzmemelidir. Sabahın köründe daha bebeği uyurken kalkarak kalabalık vasıtalarda, ayakta işe gidip-gelen bir anne nasıl huzurlu olabilir; bebeğiyle nasıl ilgilenebilir? Hassaten hamileyken ve bebeği doğunca annenin yeri, sıcak aile yuvası olmalıdır. Araştırmalar gösteriyor ki, yorgun, bitkin, moralsiz anneler ve çocukları, huzurlu ve sıhhatli olmuyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.