Hücresel sevgi

A -
A +

Gürbüz eve geldiğinde saat gece yarısını geçiyordu. Doğruca odasına gitti, kendini yatağa bıraktı ve uyuyakaldı. Sabah uyandığında büyükannesi karşısında elinde bir buket çiçekle dikiliyordu. "Bu otelin uyandırma servisine bayılıyorum" dedi Gürbüz. Büyükanne gülümsemeyle, "Burası otel değil ve bu çiçekler de benden değil" diye cevap verdi. Çiçekler babasındandı. Gürbüz'ün, işleri nedeniyle başka bir şehirde yaşayan babası iş seyahati dönüşü onu görmek için uğramış ve bir mektup bırakarak gitmişti. Gürbüz, mektubu açarak okumaya başladı. "Merhaba, uğradım, yoksun. Uçağımın kalkmasına çok az kaldığı için artık daha fazla seni bekleyemiyorum. Ben de senin yaşlarındayken özgürlüğün evin dışında olduğunu zannederdim. Ne yaşamak istiyorsan yaşa ama lütfen hareket ederken evreni ve içindekileri düşünerek hareket et. Çünkü yaradan seni fiziksel ve zihinsel olarak ihtiyaç duyduğundan çok fazlasıyla donattı. Ve sen tüm bunları en iyi şekilde algılamalı, işlemeli, yaşamalı, diğer insanlarla paylaşarak yaşatmalı, güzelliğini ve zekanı asla kötüye kullanmamalısın. Babam yine nasihatname yazmış diye düşünme.. Unutma ki, evrene ve içindekilere, onun sana hediye ettikleriyle ihanet etmeye hakkın yok.. Yaptığın resmi çok beğendim. Batan bir güneş ve onunla kaybolan ışık... Nedense bu resim beni çok etkiledi ve üzgünüm onu götürüyorum. Bu aralar içimde sebebini bilmediğim bir sıkıntı var. Sanki... Neyse, galiba saçmalıyorum. Sana saçma olmayan bir şey yazabilirim ama. Seni seviyorum ve sonsuza kadar da seveceğim... Bir gün ölsem de, seni yaşayarak seveceğim... Nasıl mı?... Bak sana bir sevgi sırrı vereyim. Beni her özlediğinde ya da yalnız kaldığında babanın bu sevgi sırrını hatırla. Hep hatırla ki; ben seni çok seviyorum. Hem de tüm hücrelerimle seviyorum. Ve sen, vücudunda benim dna'larımdan ve hücrelerimden taşıyorsun. Yani sen peri kızım, seni seven hücreleri taşıyorsun. Aynı zamanda annenle olan sevgimizin buluştuğu hücreleri yani milyonlarca sevgi hücresini taşıyorsun. Hiçbir zaman unutma ki; baban seni senin vücudunda sevmeye devam edecek, hem de yaşayarak ve hissederek. Beni her özlediğinde ellerine bak... Oradalar de ve bu sevgi formülünü hatırla... Şimdi gülümsüyorsundur. O mâsum güzel yüzünde bazen neler fışkırdığını benim bile anlayamadığım gülen gözlerinle gülümsüyorsundur. Hep böyle kal benim peri kızım. Hep gülen gözlerle bak ve hep gülümse. Etrafında gülümseyebileceğin tek bir olay, tek bir insan bulamadığında yaratana gülümse... Baban" Gürbüz gülümsedi, bu sevgi sırrı hoşuna gitmişti. Aradan on gün geçti ve tıpkı yaptığı resimdeki batan güneş ile kaybolan ışık gibi, Gürbüz babasını kaybetti... Cenaze töreninin ardından on binlerce kişinin gözyaşları arasında Gürbüz tüm neşesini, gülümsemelerini ve coşkusunu babasıyla birlikte mezara gömdü. Babasının sevgi sırrını da neşesini de unuttu gitti. Taa ki bir gün bir konuşma sırasında o soruyu duyana dek: "Hâlâ coşkunu kaybetmene dair mantıklı bir sebep göstermiş değilsin. Bu konuyu düşünüyor musun Gürbüz?..." Evet... Gürbüz, uzun bir zaman sonra coşkusunu düşündü. Onu nerede kaybettiğini biliyordu, tüm neşesiyle birlikte babasıyla birlikte gömmüştü. Eve döndüğünde yıllardır dayanamaz diye okumaya cesaret edemediği babasının o mektubunu çıkarttı ve okumaya başladı. Mektubu bitirdiğinde gözleri dolmuş ve içini dayanılmaz bir özlem sarmıştı... Ama coşkusunu geri çıkartma adına bir adım atmış ve sevgi sırrını hatırlamıştı... Gürbüz, mektubu kapattı ve ellerine baktı... Oradaydılar... Onu seven ve sevgiden oluşmuş tüm hücreler ve elleri... Hücresel sevgi... Ninem diyor ki; İyiliğe gücün yetmezse kötülük yapma. Profesör Mualla Erkeğin de kadının da terbiyesi kavgada belli olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.