Marka marka, söyle bana...

A -
A +

Sonbaharda yürürken yerdeki yapraklara basma takıntısı... Kadife koltukta otururken tırnağınla kadife tüylerini kazıma takıntısı... Bozuk paraları büyükten küçüğe dizme takıntısı... Portakal yedikten sonra kabuklarını küçük parçalara ayırma takıntısı... Ve... Marka takıntısı... Marka giyinme, marka konuşma, marka olma ve markayla hava atma takıntısı... "Hava at, buğusu kalsın" felsefesinden yola çıkılan bu takıntı bayanlar arasında daha yaygın. Kalitesinden ya da satış sonrası hizmetlerinden dolayı markalı mal alanlardan bir yana... Bunu bağımlılık, hatta hastalık haline getirenler bu yazıda... İnsanlar, içecekleri ayranın nafakasını doğal ihtiyaçlarını gidermek yerine, kalitesine ve işlevine bakmaksızın "markalara" saçarak ve bunlarla övünerek birbirlerini ezmeye çalışıyorlar. Ezin birbirinizi... Altta kalanın canı çıksın... İlkel görünüyor.. Taş devrinde mağara kapısına kilim atmış çekirdek çitleyen iki kadın konuşuyor; "Ah şekerim Cilalı Kaya'dan ev aldık. Görsen harika... Üç kovuk bir salon. Yerler full mıcır. Tavanlar spot delik. Dekorasyon için Taşmerkez'e gidip alışveriş yapacağım" "Ahahh.. Biz de volkanik arazide yazlık yaptırıyoruz. Küt İğne imzalı bir elbise almışım, etekleri ithal mısır yaprağı..." Okyanusların ötesine kaçmak istiyorum... "Bugün kendimi çok Armani hissediyorum" diye başlanan güne, "Armani takılarak" devam edilir. Nesne, sadece markası üzerine koca koca puntolarla yazılmışsa alınır! Lordlarla, leydilerle evlenemeyenlerin, markaların avamdan tavana geçişlerini kolaylaştırdığını zannetmeleri... Saygıyı, kabul görmeyi, komplekslerin çözüm anahtarını marka ve hava atmada aramaları... "Ah, limitsiz kredi kartımı kaybettim. Adamlar bulsa İbizia adasını satın alacaklar valla" palavraları... Şekillerini kaybedenlerin şekilcilik tırmalamaları... Kolay yoldan zengin olamadık, bari kolay yoldan zengin görünelim mantığı... Sosyete (ne demekse) olma çabaları... Çaycıdan alınan markaları üzerlerine yapıştırıp yapıştırıp kendileri marka olsunlar istiyorum... Sonra da Sarayburnu'na gidip, kollarını iki yana açsınlar, yüzlerini yalayan rüzgara karşı "Hiaaagh... Oldum! Sosyete oldum... Marka oldumm..." diye bağırsınlar istiyorum... Arkalarına bakınca da "Çıkmaz Sokak" levhasını heceleyerek okusunlar istiyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.