AK Parti değişmeli mi?..

A -
A +

14 Ağustos 2001 yılında kurulduktan yaklaşık 1 yıl sonra AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde girdiği 2002 genel seçimlerde 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidara geldi.

 

Kurulduğu günden 2024'e dek katıldığı seçimlerin tamamında birinci parti olmuş ve katıldığı yedi genel seçimin dördünde tek başına iktidar olan AK Parti, 2002 yılından bu yana Türk siyasetindeki belirleyici merkez rolü 31 Mart mahallî seçimleri ile hasar aldı.

 

AK Parti’de, 31 Mart seçimlerinin hemen ardından seçimin kaybedildiği yerlerde yaşanan oy kaybının sebepleri tartışılıyor.

 

Sonuçları değiştiren sebep seçmen profilindeki değişim mi, yoksa AK Partinin izlediği politika mı?

 

Sorunun cevabı olarak kaybedilen yerlerde sandıkta tercihlerini değiştirenler ve sandığa gitmeyenlerin tercihlerini belirlemede “Ekonomik darlanma, emeklilerin durumu, teşkilatların zayıflığı ve yanlış aday gösterilmesi” ilk sıralarda yer aldı. 

 

Arıza, seçim kaybedilen bölgelerdeki “nasıl olsa kazanırız” rehavetine kapılan veya teşkilatlara çöken yanlış isimleri sandığa süren “bölge teşkilatları” ile mi sınırlı yoksa AK Parti bir bütün olarak durduğu “adresi mi değiştirdi?..” 

 

Alınacak tedbirlerin nasıl olacağı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kırmadan, dökmeden peyderpey ve bir cerrah titizliği ile yapılacağını” vurgularken, tartışılan ve cevap aranan asıl soru “Neyin değiştirileceği…”

 

Önemli bir kültürel dönüşüm yaşayan Türkiye toplumunda oy kullanan ileri yaştaki önemli bir seçmen kitlesi yerini genç nesle bırakıyor. Değişim sadece seçmenin yaşı ile sınırlı değil hayata, siyasete ve geleceğe bakışı da değişiyor. Siyaset kurumları bunun sonuçları ile yüzleşiyor.

 

AK Parti bu değişimi takip ederek siyasi politikalarına yansıtmıyor.

 

CHP’ye karşı değişen seçmen profilini ikna etmek için yeni politikalar geliştirmek ve mesaisini sahada seçmene harcamak yerine geçmişte kullanılabilir ama bugün hatırlanmayan sloganları kullanıyor.

 

“Altılı Masa” muhalefetin başarısız bir operasyonu olarak kaybıdır ama iktidarın kazancı değildir. Nitekim 31 Mart sonuçları, Altılı Masa hikâyesinin seçmeni iktidarın daha iyi olduğuna ikna ve seçimin garantisi olmadığını gösterdi.

 

Süleyman Demirel’in geçmişte kullandığı “CHP’ye oy vermeyin ineklerin sütü kesilir!..” türü söylemler üzerine oturtulan korku merkezli politikalar bugünün seçmenini ikna için yetersizdir.

 

Büyük bir sınıfsal dönüşüm geçiren Türkiye toplumunun alışageldiğimiz dünkü araçlarını, siyaset ustalarının söylemlerini kullanarak bugün siyasete yön vermek artık hayaldir...

 

İnsanlarımızın hayata bakışı, siyaseti okuması, çözüm üretmesi artık evin bahçe duvarları veya mahallenin akil insanları ile sınırlı değil. Dijital çağın akışına kapılıp, sosyal medya platformlarında hayatımızın her anını paylaşıyor, iletişim kuruyor, beğeniyor takip ediyor ve ediliyoruz.

 

Sanal dünya, gerçek hayatımızın önemli bir parçası hâline gelirken mesele kırk parçalı yamalı bohçaya dönen toplumsal kabullerdeki değişimi takip edebilmekte.

 

AK Partinin derdi, değişim değil değişimi takip etmeme…

 

Bu çerçeve içinde AK Partinin sorgulaması gereken, sorumluluk alanını kişilerden politikalara kaydırmasıdır. Zaten kimse de seçim yenilgisinin sorumluluğunu almak istemiyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “…sonuçlardan hepimiz sorumluyuz” açıklaması AK Partide bundan sonra beklenen değişimin kişiler üzerinden değil politikalar üzerinden olacağını gösteriyor. 

 

Hiçbir siyasi hareket kendi yapısı içindeki birkaç çürük elemanını oyunun dışına atarak sonuçları iyileştiremez. Aslolan bu değişimi takip ederek toplumsal tercihleri yöneten kültürel operasyonlara yön vermektir.

 

Kültürel olarak iktidar değilseniz siyasi olarak iktidar olamazsınız...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Okucu 4 Mayıs 2024 18:45

Size gönderdiğim yorumu okumanızı rica ediyorum .2028'e kadar daha ćok şey değişecek.Cumhurbaşkanıma güvenim sorgulanamaz.Onun belediye başkanı adayı gösterildiği gün ben o toplantıda idim Toplantıya giderken bir arkadaşının koluna girerek Balgat'taki Refah partisi genel merkezine gidiyordu.O gün dönemin en yenilikçi siyasetçileri idiler.Heyacan veriyorlardı Türkiye'm yapılmayan yapıyorlardı.Aradan geçen süre aynı duygulara sahip ; fakat günümüzün sosyolojinin hitap edecek söyley aynı zamanda yeni yüz.