İRAN

A -
A +
Cumhurbaşkanı İran'a gidiyor. İktisâdî münâsebetleri artırıcı adımlar atacak. Ticâret hacmini büyütmeye çalışacak. İslâm dünyâsının her mevzûdaki mes'elelerini konuşacak. İşin Türkçesi başkan gibi davranacak. Hazirandaki seçim beklendiği gibi netîcelenirse iş zâten resmiyet kazanacak.
İran her ne kadar Fars memleketi diye bilinse de işin rengi farklı. Evet Farslar buranın yerlisi, lâkin sâhibi değil. Zîrâ bölgeyi Pehlevî hânedânına kadar Türkler yönetti. Gazneliler, Selçuklular, Harezmşahlar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Avşarlar, Kaçarlar hep Türk... Ya Safevîler? Türk ve İslâm coğrafyasına dehşet salan bu hânedan da Türk. Fakat olmaz olsun böyle Türklük! Şah İsmail ehl-i sünnet olan annesini öldürtebilecek kadar gözü dönmüş bir râfızî.
Safevîler çok büyük yaralar açtı. Avrupa'nın Osmanlılarca fethine mâni oldu. Bu tehlike ortaya çıkmasaydı pireneleri aşıp İspanya'ya girerdik. İslâm güneşi bu defa kuzeyden Endülüs'e doğardı. Cebel-i târıkdan Fas'a geçmemiz işten bile olmazdı. Gel gör ki kitâbî bilgiden mahrûm bulunanlar Şah İsmail'e köle oldular. Hatâî mahlasıyla yazılan şiirler belli kesimler üzerinde atom bombasından farksızdı.
Bereket versin ki bugün bilginin saklı kalması çok daha zor. Kışkırtmayı önlemek çok daha kolay...
Osmanlının İran'la olan anlaşmaları batıda olduğu gibi tek taraflıdır. Bunların sâdece adı anlaşmadır. Yapılan iş şartların diktesinden ibârettir. Karşı tarafın kabul etmemek gibi bir lüksü yoktur. Pazarlık etmeyi de aklının ucundan geçiremez. Aksi takdirde ordu-yu hümâyûn yürüyüşe hazırdır. Malum, bu faaliyet çoğu zaman yürüyüş olarak kalır. Savaşacak düşman bulmak kolay değildir çünkü. Doğunun ve batının zekâsı en azından bu konuda parlaktır.
Bu anlaşmaların en mühim maddeleri herkesin sandığının aksine ekonomik veya siyâsî olanlar değildir. Osmanlılar her defasında teberrâîliğin men'ini İranlılara kabul ettirmiştir. Teberrâîlik hülefâ-i râşidînin üçüne lânet okuma işidir. Bu âdî fiil sapkınlığın tavan yaptığı yıllarda en şerîr râfizîlere yasak kılınmıştır. Nerede mi? Anadolu'da olacak değil ya! Tabii ki İran'da. İran devleti kendi ülkesinde Osmanlıların emrine münkad olmuştur. Dünyânın birinci devleti, ikinci devletini terbiye etmiştir. Arzın bugün de böyle bir terbiyeye ihtiyâcı var.
İran'a ziyâret bunları hatırlayarak yapılırsa tesirli olur. Yoksa 1.648.195 kilometre karelik bu ülkede üç halîfeye "radıyallahü teâlâ anhüm" sebbedilirken, Hazret-i Aişe'ye "radıyallahü teâlâ anha" kem söz söylenirken, bunların ve benzerlerinin videoları internette cirit atarkan hakîkî bir muvaffakiyyetten söz edilebilir mi?
Şu halde yeniden ve âcilen büyük devlet olmak zorundayız. Elektriğimizi kesenlere, savcımızı şehîd edenlere, hakkımızda her geçen gün bir başka yalan haber üfürenlere verilecek en güzel cevap budur. Mazlûmun ve hatta zâlimin dahi bizi beklediğini unutmayalım!
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.