Piyasalar 21 Mart sınavında

A -
A +

Bugünden itibaren Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor. Eskisinden daha kötü, büyük devalüasyonlu bol enflasyonlu bu dönem hayatımızı çok olumsuz etkileyecek. 4 Aydan beri krizle yatıp krizle kalkıyoruz. Son şans olarak Dünya Bankası'ndan Kemal Derviş'i transfer ettik. Aynen bundan 30 yıl önce Atilla Karaosmanoğlu gibi. Aslında Derviş, Dünya Bankası'nda çalışan tek Türk değil. Onun gibi başarılı ve konusunda uzmanlaşmış 60 Türk var. Ankara'da kredi pazarlığı Kriz öncesinde Hazine ve bankalar aldıkları dış kredilerle piyasaları döndürüyordu. Bugün bu çark resmen durdu. Bu yüzden bütün mekanizma kilitlendi. Derviş'in 16 Mart'ta açıkladığı yeni programın işlemesi için dış kaynak bulmak şart. Ankara IMF'den gelen üst düzey yetkililerle sıkı bir pazarlığa oturdu. İlk hamlede 6 milyar dolarlık bir kaynağın aktarılacağı söyleniyor. Kemal Derviş'in açıkladığı "Önlemler Paketi"nde bankacılık kesimindeki sorunların ağırlaştığı bunun da mali piyasalarda dalgalanmalara ve istikrarsızlığa yolaçtığı ileri sürülerek 3 ana konu ağırlık kazanıyor: Bunlardan birincisi kısa vadede bankacılık sektörü ile ilgili önlemlerin alınarak piyasaların çalıştırılması İkincisi faiz ve döviz kurlarına istikrar kazandırılması Üçüncüsü, bu alınan iki kararla 2001 yılının ikinci yarısından itibaren yeniden istikrarlı bir büyüme ortamına kavuşulması öngörülüyor. Ve beklentiler Enflasyonla mücadele kararlılıkla sürdürülerek Mart ve Nisan ayında en az yüzde 10 olarak çıkması tahmin edilen fiyat artışları frenlenecek. Bankacılık kesiminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması bu fiyat artışlarının hız kesmesinde büyük rol oynayacak. Dalgalı kur sistemiyle turizm ve ihracat gelirleri artaracak. Ekonomik program ve yapısal reformların etkili bir şekilde uygulanmasıyla yabancı sermaye yatırımları artacak. Özelleştirme büyük bir hızla hayata geçirilecek. İçinde bulunduğumuz şartlar yeni programın ilk aşamasında istikrar sağlanmasını şart kılıyor. Programın nihai hedefi ise enflasyonunun tek hanelere indirilmesi. Kamu bankaları sorunu gerekli yasal düzenlemeler acilen yapılarak halledilecek. Merkez Bankası aktif olarak yeniden devreye girecek, döviz kurlarında oluşacak aşırı dalgalanmalara izin vermeyecek. Merkez Bankası iç varlık genişlemesini kontrol altında tutmaya devam edecek ve orta ve kısa vadede faizleri etkin olarak kullanacak. Ekonomik Anayasa Evet program ve hedefler kağıt üzerinde bugünün şartlarına göre gayet iyi hazırlanmış kuralları içeriyor. Ancak burada bir noktanın altını çizmek gerekiyor. Türkiye'nin yaşamak zorunda olduğu bir ekonomik gerçekler var, bir de siyasi gerçekler.. Eğer siyaset ekonominin önüne geçerse bütün planlar bir anda altüst olacak. Bugüne kadar hep böyle oldu. İşte bu son yaşadığımız krizlerin temelinde de bu siyasi gerçek yatıyor. Gelişmiş ülkelere bakıyorsunuz. Ekonomileri tam bir anayasal düzene oturtulmuş durumda. Hiçbir siyasi iktidar buna asla müdahale edemiyor. ABD Merkez Bankası tamamen özerk bir kuruluş. Faizleri istediği gibi değil, yazılı olan plan dahilinde oynatıyor. Alman Merkez Bankası Bundesbank'ın işine kimse karışamıyor. O başlıbaşına bir muhtariyet. Siyasi destek rafa kalkmalı Biz de hergün hangi siyasimizin çıkıp hangi açıklamayı yaparak piyasaların altını üstüne getireceği korkusuyla yaşamak istemiyorsak ekonomiyi sağlam ve hiçbir siyasi iktidarın dolaylı veya dolaysız şekilde müdahale edemeyeceği bir temele oturtmak zorundayız. İşte krizlerin sağlayacağı fırsat asıl bu olmalı. Merkez Bankası ve Hazine tamamen özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu kurumlar kendi yönetimlerini dahi kendileri seçmelidir. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, Anayasa bile değiştirilmelidir. Kemal Derviş her açıklamasının sonunda "siyasi destek şart" diyor. Niye diyor? Çünkü çok iyi biliyor ki, bu alınan kararların tümü ekonomik. Ve siyasilerin çıkarlarına taban tabana ters. Bu kararların delinmesinden yani uygulama safhasında dejenere edilmesinden korkuyor. Amerikan Büyükelçisi devreye giriyor. Siyasi iktidara soruyor: "Siz bu programa tam bir destek veriyor musunuz, vermiyor musunuz?" Aksi halde dünyanın en iyi ekonomistleri biraraya gelse ve bizi kurtarma planı yapsalar siyasi destek olmadan başarı şansı sıfırdır. İşte bu siyasi destek artık tamamen devreden çıkarılmalı. Ekonomi tam bağımsız bir yapıya kavuşturulmalıdır. 16 katrilyon enflasyonu azdıracak Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu sıkıntı 5 ana konu üzerinde toplanıyor: Birincisi problem borçlanma.. İç borç çarkı dövizle dönüyor. Bankalar yurtdışından kredi bulup, aldıkları dövizi Merkez Bankası'nda bozdurup devlete borç veriyorlardı. Kriz sonunda bu çark durdu. Dışardan kredi bulmak imkansız hale geldi. Özel bankaların bir bölümü bu kriz altında ezilip gitti. Fona devredildiler. Şimdi bunlar da devletin elinde kaldı. Bunların derhal tasfiye edilmesi gerekiyor. Ancak hükümetin buna gücü yok. Kamu bankalarının devletten para almadan çalışması mümkün değil. Son açıklanan karar gereği Hazine, kamu bankalarına 16 katrilyonluk bono verecek. Onlar da bu bonoları Merkez Bankası'na satarak para bulacak. Bu para piyasadaki bütün dengelerin altını üstüne getirecek. Durgunluk içinde enflasyon kuduracak. Alınacak IMF kredisi ile Türkiye gerçek anlamda rahatlığa kavuşamaz. Bize gerekli olan IMF desteği ile serbest döviz kredisi bulunmasıdır. Ancak bu şekilde iç borç kağıtlarının bir bölümü döviz borcuna dönüşebilir. Bu şekilde hem iç borçlanma çarkı döner, hem de bankaların çöküşü önlenir. Hazine'nin kritik iç borç ödemesi 21 Mart tarihi programın geleceği açısından çok önemli bir mihenk taşı özelliğini taşıyor. Çarşamba günü Hazine'nin tam 2 katrilyon 803 milyar liralık bir bono ödemesi var. Bu ödeme yeni borç bulunarak yapılacak. Hangi faiz oranından yeni borç bulunacak belli değil. Bazı söylentilere göre konsolidasyon yapılacak. Yani borçlar ileriki bir tarihe ertelenecek. Hazine'nin açacağı ihaleye katılım olmayacağı da belirtiliyor. Bunun gerekçesi olarak da piyasada faiz ve kur dengesinin henüz oturmayışı gösteriliyor. Yani bankalar dövizin maliyetini hesaplayamadıkları için fiyat vermekte zorlanacaklar ve ihaleye çok düşük katılım gerçekleştirecekler. Şimdi en önemli konu, Doların fiyatı 1 milyon lira mı, yoksa 850 bin lira mı? Ya da başka bir deyişle devalüasyon oranı yüzde 25 mi, yoksa yüzde 40 mı? Borsa itfayı bekliyor Bugün Merkez Bankası'nın tutumu Çarşamba günkü itfa için çok önemli bir ışık tutacak. Borsada geçen haftasonuda başlayan iyimser hava ya devam edecek ve bileşik endeks 9000 bir barajını aşıp 10 bine doğru yolalacak, ya da yine yerini kara bulutlara terkedecek ve 7500 puan seviyesine kadar gerileyecek.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.