Takas savaşını kim kazanacak?

A -
A +

IMF'le yapılan anlaşmanın getirdiği pembe tablo birdenbire bozulur gibi oldu. Zira hızla düşüşe geçen faizlerdeki getiri, tahmin edilen enflasyonla karşılaştırıldığında durum eksiye dönmesi işleri karıştırdı. Piyasalardaki tedirginliğin asıl sebebi bu. Bunun üstüne bir de bankaların elindeki bonoların takasa götürülmesi gerilimi iyice arttırdı. İlk bakışta ipler Hazine'nin elinde görünüyor. Yani bankalar maça 1-0 mağlup başlıyor. İşin özü gerçekten böyle mi? Ekstra kâr dönemi kapandı Şu kâğıt takası konusunu bir analiz edelim. Bankacılık kesimi ülkede 4 ay süreyle yaşanan iki krizden büyük yara aldı. Buna sebep de Hazine kâğıtları. Zira bankalar, müşterilerinden topladıkları paraları devlete satıp son derece rahat para kazanıyordu. Son 10 yıldan beri bu sistem aksamadan tıkır tıkır işliyordu. Ta ki Derviş, Amerika'dan kalkıp ekonominin başına getirilinceye kadar. Bankaların en önemli müşterisi devlet. Devlet bu borcu Hazine'nin ihraç ettiği tahvil ve bonolarla alıyor. Bankalar da devlete borç verip aldıkları bu bonoları ya vadesine kadar tutup faizini alıyor ya da ikinci piyasada satarak ekstra kâr ediyor. Bankaların özsermayesi eridi Hükümetin ilk açıkladığı ekonomik program sebebiyle enflasyonun hızla düşeceğine inanan bankalar ellerindeki paraları devlete borç verip kâğıda yattılar. Faizler de enflasyon hedefine göre hesaplanınca Hazine bütün 1 yıl boyunca ortalama yüzde 36 faizle borçlanma yaptı. Ama ardından çıkan iki kriz sonunda bu kâğıtlar döviz karşısında en az yüzde 60 düştü. Bankalar, topladıkları dövizi TL'ye çevirerek aldıkları Hazine kâğıdı aldıkları borçları ödemede sorun yaşadılar. Zira bankalar bu kâğıtları sattıkları ya da Hazine'den itfa ettikleri takdirde bozdurdukları kadar döviz alacak paraları kalmadı. Korkunç zarar ettiler. Ve bu zarar özsermayelerini mum gibi eritti. Uzun vadeli döviz kâğıdı Şimdi devlet çıkıyor, bankaların elindeki bu borçlanma senetlerini uzun vadeli döviz kâğıdına çevirerek takasa gitmek istiyor. Yapılacak bu takasın amacı sermayeyi kuvvetlendirmek olmalıdır. Sonuçta bankalar ellerindeki eski kâğıtları Hazine'ye verecekler. Karşılığında uzun vadeli döviz kâğıdı alacaklar. Ama bu işlem yapılırken, bankalar kâr etmek istiyor. Buna gerekçe olarak da hükümet tarafından çıkarılan iki krizi gösteriyorlar. Açık pozisyonlar kapanacak ama? Bu değişimde döviz kuru düşük tutularak, yani dövizli tahvilleri verirken piyasa kurundan daha düşük bir dolar fiyatı uygulanarak bankalara kâr ettirilebilir. Ancak bu yol Hazine tarafından reddedildi. Şimdi bankalar bastırıyor. Değiştirilmek istenen eski kâğıtların daha yüksek fiyattan devlet tarafından satın alınmasını istiyor. Böylece aradaki farkı kâr olarak aktiflerine yazabilecekler. Dövizli kâğıtların bir başka etkisi, bankaların döviz varlıklarını güçlendirerek açık pozisyonlarını kapatmalarını sağlamak ve dalgalı kur sebebiyle oluşacak zararlardan kendilerini korumak. "Borç vermeyiz..." Bankalar Birliği tarafından yayınlanan bildiride bu konu çok açık bir dille anlatılıyor: "...Geçen ekonomik programa inandık ve devlete istedikleri faizden borç verdik. Ama sonuçta siz programı uygulayamadınız. Ve kriz üstüne kriz çıkardınız. Şimdi yeniden borç vermemiz için bize ihtiyacımız olan parayı verin. Aksi halde borç vermeyiz.." Bu ültimatom geçen hafta çok açık bir şekilde yaşandı. Hazine ihalelerinde 3.1 katrilyon lira borçlanma öngörülüyordu, 2.1 katrilyon lirada kalındı. Zira bankalar yeterli faiz oranıyla talepte bulunmadılar. IMF denetlemeye başlıyor Devlet, mevcut borçlanma sistemini devam ettirmek istiyorsa, (ki buna şiddetle ihtiyacı var) bankalarla anlaşma yapmak zorunda. Çok yüklü ödemeler kapıya dayanmış durumda. Devletin bu takas işlemi sonunda bankalar en az yüzde 15'lik bir kâr etmeyi hedefliyor. Bankalar 5 milyar dolarlık kâğıt değişiminden yaklaşık 750 milyon dolar ekstra gelir sağlayacaklar. Ama son söz Hazine'nin. Hazine ise bu kâğıt takasına sıcak bakmıyor. Kemal Derviş'in bu konuda yaptığı son açıklama işi daha da zora soktu. Zira döviz dengesi açık veren bir ülkede iç borçları dolara çevirmek uzun vadede fevkalade olumsuz sonuçlara yol açabilir. Hazine geçen hafta sonunda takas işleminde bankaların cari kuru kabul ettiklerini açıkladı. Ama verilecek faiz konusu henüz açıklığa kavuşturulmadı. Bu haftanın gündemini bu takas işlemi ve IMF heyetinin yapacağı temaslar oluşturuyor. Piyasa Hazine faizini bekliyor Hazine yarın 13 ay vadeli bir ihale açıyor. Bu ihalede oluşacak faiz oranları ne olacak? Yani borç takası, Haziran ayı borçlanma programı ve enflasyon beklentileri piyasalara yeni bir yön verecek. Borsa bu gelişmelerin ağırlığı altında bir haftaya giriyor. Bileşik endeks 11000-11500 aralığında yatay bir seyir izleyecek. Olumsuz gelişme halinde 11000 puanın altı rahatlıkla görülebilir. Dövizde önemli bir sıçrama beklenmiyor. Aksine dış piyasalarda yükselen dolar 1 milyon 100 bin liranın altına inebilir. Altın geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz gibi hızlı çıkışını sürdürüyor. Altının Onsu 290 doları test ettikten sonra 276 dolara indi. Buna rağmen yine de altın şu anda en sağlam yatırım aracı olma hüviyetini koruyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.