Moskova’daki terör saldırısının düşündürdükleri

A -
A +

Cuma gecesi Moskova’da bir konser salonuna gerçekleştirilen terör saldırısında çok sayıda kişi hayatını kaybetti ve yaralandı. Kameralara yansıyan saldırı görüntüleri saldırganların profesyonel eğitim almış kişiler olduğunu gösteriyor. Birkaç Batılı haber ajansı eylemi DEAŞ’ın üstlendiğini açıklasa da faillerin kim olduğu henüz netlik kazanmadı.

 

Rusya Devlet Başkanı Putin 19 Mart’ta yaptığı açıklamada “Neo-Nazi Kiev rejiminin, aldığı destekle ve doğrudan emir üzerine, terörist yöntemlere yönelmesi doğaldır. Bunlar arasında sivillerin yaşadığı şehirlerin bombalanması, hükûmet yetkililerine ve tanınmış kişilere yönelik saldırı girişimleri, Rusya’daki kritik altyapı tesislerine ve çok sayıda insanın bulunduğu yerlere yönelik ve sabotaj ve terör saldırılarının faillerini ayartma girişimleri yer alıyor” demişti.

 

Rusya devlet başkanlığı seçiminde oy verme işleminin tamamlamasından sonra yaptığı bu açıklamasında Putin adını vermeden Batı’nın Ukrayna’yı terör eylemleri yapmaya teşvik ettiğini ifade etmekteydi. Seçimi Putin büyük bir oy farkıyla kazandı. ABD’den ve AB üyesi birçok devletten seçimlere dair yapılan açıklamalarda Putin’e ağır eleştiriler getirildi. Seçime dair yorumlar henüz devam ediyordu ki, Putin’in işaret ettiği terör saldırısı oldu. Ukrayna, “biz yapmadık” dedi. ABD, “olaydan dolayı duyduğu üzüntüyü” dile getirdi. Savaşta Ukrayna’ya destek veren ülkelerden, “masum sivillere yönelik bu terör eylemini kınayan” açıklamalar geldi. Putin’in sadece üç gün önce yaptığı açıklama sıcaklığını korurken, Rus halkının dışarıdan gelen “ilgimiz yok” beyanlarına inanması beklenemez. Tetiklere basanlar kim olursa olsun, Rusya basını ilk andan itibaren terör saldırısını Ukrayna ve ona destek verenlerle ilişkilendirdi.

 

Diğer yandan saldırı, Rusya ile Ukrayna arasında Türkiye’nin girişimleriyle yeniden bir diyalog sürecinin kapısının aralanma ihtimalinin oluştuğu bir dönemde gerçekleşti. Hem Putin’le hem de Zelensky’le temas hâlinde olan tek lider Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabalarıyla, Karadeniz’de seyrüsefer güvenliğinin sağlanması ve tahıl koridorunun yeniden tam kapasite hayata geçirilmesi için çok önemli adımlar atılmaktaydı. Belki de Karadeniz’in güvenliği için taraflar arasında varılacak mutabakat kısa bir süre içinde ateşkes görüşmelerinin başlamasına da bir zemin hazırlayacaktı. Türkiye’nin bu barış girişimlerinin yoğunlaştığı bir zamanda terör saldırısı oldu.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ve Zelensky’yi ateşkesi konuşmak için İstanbul’a davet etmesinden iki gün sonra 9 Mart’ta İsviçre yayın kuruluşu RSI, Roma Başpiskoposu Francis’in Ukrayna’ya “beyaz bayrak çekme cesareti gösterme” çağrısında bulunduğu röportajın bir bölümünü yayınlamıştı. Katoliklerin ruhani liderinin böyle bir açıklama yapması, Batı dünyasında da savaşın bir an önce sona ermesi yönünde talepler olduğunu göstermekteydi. Ukrayna Francis’in bu sözlerine sert tepki göstermiş, Rusya, “Francis’in ne demek istediğinin anlaşılamadığını” söylemişti. Fransa Devlet Başkanı Macron Francis’in sözlerinden hemen sonra Ukrayna’ya asker göndermekten söz etti. ABD ise savaşın 2025 başından önce sona ereceğini düşünmediklerini açıkladı. Açıkçası, Ukrayna’ya “Rusya’yla savaşa devam etmesi gerektiği” hatırlatıldı. Moskova’daki terör eylemi ise taraflar arasında yapılabilecek herhangi bir üst seviye görüşmeyi yakın bir gelecek için zaten imkânsız hâle getirdi.

 

Moskova’daki saldırı savaşın devam etmesini isteyenlerin işine yarayacak gibi gözüküyor. Ama Rusya ile Ukrayna savaşmayı sürdürürlerken, tüm hızıyla devam eden bir süreç daha var. ABD Karadeniz bölgesindeki askerî mevcudiyetini artırmaya yönelik adımlar atıyor. Bu kapsamda Romanya’nın Karadeniz kıyısındaki Köstence şehri yakınlarındaki NATO’ya tahsisli Michail Kogalniceanu Üssünün genişletilmesi çalışmaları dikkati çekiyor. Planlaması Rusya-Ukrayna savaşından çok önce başlamış olsa da inşaat faaliyetleri 2022’den sonra hızlanan 2,5 milyar avroluk genişletme çalışmaları sonucunda 2030’da söz konusu üs NATO’nun Doğu Avrupa’daki en büyük askerî tesisi hâline gelecek. Hâlihazırda 1.000 kadar ABD askerinin de konuşlandırılmış olduğu tesiste yaklaşık 10 bin asker görev yapacak. Almanya’daki Ramstein Üssünde bulunan Amerikan askerlerinin bir bölümünün bu bölgeye aktarılması planlanıyor. Yunanistan’ın Kuzey Ege kıyısındaki Dedeağaç şehrinde inşaatı süren ve ABD donanması tarafından kullanılacak olan deniz üssüyle birlikte değerlendirildiğinde, ABD’nin bölgedeki askerî varlığında ciddi bir artış olacağı anlaşılıyor. Bu ise gelecekte bugünkünden çok daha büyük bir krizin bölgede patlak verebileceğinin güçlü bir işareti.

 

Türkiye, savaşın devam etmesini isteyenlerin tüm engelleme girişimlerine rağmen, Rusya ve Ukrayna’yı barış masasına oturtabilmek için gayret sarf etmeyi sürdürecek. Moskova’daki terör saldırısının barış çabalarını sekteye uğratmaması için de Rusya ve Ukrayna ile diyaloğunu yoğunlaştıracak.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.