"Bakalım Sultan bana yeni vazifeler verecek miydi?"

A -
A +

"Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid Sultan'ımın huzuruna çıktım ve yeni bir vazife istedim..."

 

 

 

Orada da birkaç ekmek tarttım ve gördüm ki bütün ekmekler, olması lazım gelenden daha fazla geliyor, noksanlık yok. Aynı suâlleri ona da yönelttim.

 

- Hayatından memnun musun?

 

- Elhamdülillah! Bana emanet canım sağ, elim ayağım tutuyor, gözlerim görüyor, kulaklarım işitiyor, kendi işimi kendim yapıyorum. Kimselere muhtaç değilim. Binlerce şükürler olsun Rabbimin ihsanlarına!

 

- Geçinebiliyor musun?

 

- Dedim ya çok şükürler olsun! Yetiyor artıyor bile elhamdülillah! Yediğimiz önümüzde yemediğimiz ardımızda.

 

- Senin, aile efradının, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı?

 

- Hepimiz de şükürden aciziz. Dünyalar iyisi bir refikam var, hakkını ödeyemem. Çocuklarım mesut ve bahtiyarlar. Büyüklerimize hürmetimiz, küçüklere sevgimiz, konu komşuya muhabbetimiz sınırsız. Huzur denen şey kapımızdan ayrılmasın diye hep hamd ve şükrediyoruz ailecek.

 

- Nimete kavuşanlara afiyetler olsun kardeşlerim.

 

Sorduğum her suâle gülerek ve hamd ederek müsbet yani olumlu cevap verdiler. Bütün kalbimle duâ ettim bu güzel kalpli, güzel niyetli, güzel insanlara. Kendileri ferah oldukları gibi beni de rahatlattılar.

 

Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid Sultan'ımın huzuruna çıktım ve yeni bir vazife istedim. Harun Reşid:

 

- Aaa Behlûl! Daha yeni vazife verdim sana, ne çabuk bıktın?

 

- Sultan'ım! Çarşı pazarın ağası varmış! Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, ceza ve mükafatları verilmiş, bana ihtiyaç kalmamış efendim!

 

- !!!

 

Neden sonra sakalını sıvazlayan Sultan: "Eden kendine eder, HERKESİN CEZA VE MÜKAFATI VERİLMİŞ…” dedi, bir baba şefkatiyle elimden sıkı sıkıya tuttu.

 

Bakalım Sultan bana yeni vazifeler verecek mi? Vermişse ne vermiş?

 

 

 

İhlâslı olan kişi, Mevlâ’yı er geç bulur,

 

Kalblerin temizliği, ancak zikirle olur.

 

Sahtekâr gizlenemez, mutlak işten kovulur!

 

   İlah sanılan put çok, ama Mevlâ başkadır,

 

   El âlemde güzel çok, ama Leyla başkadır.

 

 

 

Boş oturup kâr ummak, kalpteki bir yaradır,

 

Dinde esas, önce iş, sonra halis duâdır.

 

Sakın aldatan olma, hain yüzü karadır!

 

   Birçok memleket hoştur, ama sıla başkadır,

 

   Mavi, yeşil göz çoktur, ama ela başkadır.

 

 

 

Zorla çalışan kişi, çürük halata benzer,

 

Yalan yanlış konuşur, sözü galata benzer.

 

Yükü hafif olanlar, koşan kırata benzer!

 

   Hısım akraba çoktur, ama evlat başkadır,

 

   Şehir, kasaba, köy çok, ama devlet başkadır.

 

 

 

Şu dünya meşgalesi, kimini fıska iter,

 

Durup oyalanırken, bakarsın ömür biter.

 

Çürüyüp toprak olur, üstünde otlar biter.

 

   Dağ taş, kır bayır çoktur, ama yayla başkadır,

 

   Merkeple sefer güzel, ama tayla başkadır.

 

 

 

HOCA, çadırın olsun, sakın kiracı olma!

 

İhtimal dayak yersin, hasma aracı olma!

 

Yüzde yüz haklı olsan bile davacı olma!

 

   Bir senede ay çoktur, ama eylül başkadır.

 

   Deli divane çoktur, ama BEHLÛL başkadır.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.