"Bütün hareketlerimi, mimiklerimi herkes babama benzetirdi..."

A -
A +

İlk gördüğümde ben de tuhaf olmuştum. “Bir insan, bir başkasına bu kadar mı benzer?” demiş, tekrar tekrar dönüp bakmıştım...

 

 

 

Anneciğim az çok tahmin etse de hiç dile getirmedi bu değirmenin suyunun nereden geldiğini. Ne kadar muvaffak oldu bilemem ama hiç ezik görünmedi. Babamın lehinde ve aleyhinde hiçbir söz söylemedi, söyletmedi de... Sadece “Tanju’mun babası…” der, kimsenin laf etmesine, hele beddua etmesine fırsat vermezdi. Bütün hareketlerimi, jest ve mimiklerimi herkes babama benzetirdi. Anneciğim de “Babası kılıklı…” derdi hep.

 

- İlk gördüğümde ben de tuhaf olmuştum. “Bir insan, bir başkasına bu kadar mı benzer?” demiş, tekrar tekrar dönüp bakmıştım. Onun için peşinizi bırakmadım! Hakikat de o benzerlik üzerine ortaya çıktı zaten.

 

- Takdir-i ilâhi böyleymiş kıymetli Nefise Hanım kardeşim. Bilmesem de babamın destekleriyle okudum. Jale'yle de o ortamlarda tanıştım.

 

- Siz belli ki mütedeyyin bir hayat sürmüşsünüz. Jale Hanımın ifadesiyle “Bitirimler” denilen zengin ve şımarık gençler içinde bulunmanız kolay olmasa gerek.

 

- İlk günlerde çok zorlandım. O kadar kolay olmadı ama belli etmedim, irademe hâkim oldum. Bol para harcamamdan dolayı mı ne onlar hep böyle bir muhit içinde doğup büyüdüğümü sandılar. Jale’ye gönlümü kaptırdıktan sonra “bitirimcilikte” onları bile solladım. Yalancı dövmeler, kulaklara, buruna, kaşa ve hatta dile küpe ve ona münasip aksesuarlar takmakta tasarlamakta üstüme yoktu!

 

- O kadarını biliyoruz Tanju’m! Yalnız o takılara küpe değil “pirsing" denir. Yerli karşılığı ise hızma. Ne çabuk unuttun!

 

- Yani ne kadar alakadarmışım görün! Ben söylemeyeyim şahidim sizsiniz Jale’m!

 

- Annen bir daha görüşmedi mi?

 

- Annem, izini kaybetmek için köyden şehre gelmiş meğer. Babamla bir daha karşılaşmadı. Çok isteyenler olmuş onları da kabul etmemiş. Bütün dertleriyle kendine bir dünya kurmuştu. Onu hiç yalnız bırakmadım. Evlenmemiz kesinlik kazanınca dolaylı yollardan bahsettim Jale'ye.

 

- Nasıl?

 

- Şöyle bir suâl yöneltmiştim: “Kaynanan olsaydı ne yapardın?” Sen de “Hangi devirde yaşıyoruz? Herkes kendi evine!” demiş mevzuya tavrınızı koymuştunuz. Ben de ondan sonra anneciğimden bahsetmedim hiç.

 

- İşin böyle olabileceğini nereden bileyim? Söz arasında söylenen sıradan bir cevap Tanju lütfen beni üzme!

 

- Üzmek için anlatmıyorum. Seni ne kadar çok sevdiğimi göstermek için…

 

- Onu bilmeyen mi kaldı?

 

- Hani söz gelişi... Her neyse, mevzuyu fazla uzatmayalım. Anneciğime, evleneceğim kızı, onun haberi olmadan, ne ettim ettim gösterdim. Sonra bu hususi testin neticesini anlattım. “Belli ki bu evleneceğim kız sizi istemeyecek biri. Münasip görürseniz ben bu izdivaçtan vazgeçeceğim canım anneciğim…” deyince annemin yüz hatları gerildi, fena bozuldu. “Sakın öyle bir hataya düşme! O kızcağız çok güzel ve senin henüz göremediğin hoş hasletleri de var. Sakın ha bir yanlış yapma! Sana ümitlerini bağlamış kızcağız fena yıkılır! Ben zaten yalnız başıma yaşamaktan yanayım. Ara sıra uğra, güzel yüzünü göreyim yeter… Geçim derdimizin de olmadığını biliyorsun. Merhum baban, el altından her türlü tedbiri almış, bizi hepten yalnız bırakmamış. Elhamdülillah kimseye muhtaç da değiliz...” dedi, yemin ettirdi. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.