AÇLIK!..

A -
A +

     -11 yaşındaki Gazzeli Rahaf el-Mukayyed kızıma-

 

Hayır; başlık, yanıltmasın!..
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Norveçli şâir ve muharrir Knut Hamsun’un “Açlık” adlı romanından söz etmeyeceğiz. O kitabın mahiyeti bir cümle ile şudur. Asıl adı Knud Pedersen olan yazar, Açlık’ta aç kalma pahasına da olsa karşılığında alın teri dökmediği hiçbir parayı kabul etmeyen bir gencin perişân hayatını anlatmaktadır. Kendi hâl tercümesi yâni otobiyografik romandır…
Siyaset ağırlıklı gündem, teknolojinin hudutları kaldırmasıyla yekpâre bir coğrafyaya dönüşmüş dünyamızı öylesine teslim almış ki artık gündelik sohbetlerde, evlerde, kıraathanelerde edebiyat, tasavvuf, şiir, fıkıh, sanat, fikir… konuşulmuyor. Varsa futbol, yoksa politika, değilse TV program ve dizisi… ve netice itibarıyla hebâ olup giden -toplamda- binlerce, on binlerce saat. Bu yolla, ömürlerce zaman isrâf oluyor. Son çağın yol açan rehberi, Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin şu kıymetli sözleri, her stadyumla her kahvehanenin ve her şehrin meydanına yazılacak denli önemlidir. Bu Nakşî ulusu şöyle buyurmaktalar:
-Tasavvufun yedi yüz çeşit tarifi yapılmıştır; fakat, tasavvuf, bize göre vaktin kıymetini bilmektir!..
Makalemizin serlevhasından da anlaşılacağı üzere mevzumuz açlık üzerinedir. Zihnimizi birazcık yorunca açlığa dair birçok deyim, güzel söz, hadis-i şerîf ve dua hatırlamak mümkündür. Onlardan biri, bahçelerin bekçisi aç kalmış o mahlukun fırın yıkacağı gerçeğinin en yalın dille terennümüdür. Diğeri güzel bir duadır. O duada “Allah, kimseyi açlıkla terbiye etmesin!” denir. Daha birçok vardır ama onların en müstesnası, Sevgili Peygamberimizin -aleyhi’s salâtü ve’s selâm- buyurduklarıdır:
-Komşusu aç iken, tok uyuyan bizden değildir!..
Merhamet Medeniyeti’nin mimârı Peygamberler Peygamberinin bu ihtarlarına yoğunlaşmak gerekir. Tehlikeyi “Müslüman komşusu aç iken tok uyuyan…” diye haber vermiyorlar. “Kendi milletinden komşusu aç iken…” de demiyorlar. İkaz ve ihtar, insan odaklıdır. Bu mübarek söz, insanı merkeze almıştır.
Bu, bahsettiğimiz mevzuun bir tarafıdır. Diğer yana gelince:
Hâce-i Kâinat olan, Ebedî Hocamız, terbiyecimiz Sevgili Peygamberimiz “yan komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir!” diye de haber vermekteler. Öyle ise bu reddiye için komşu kavramının da tarifinin yapılması gerekir. Komşuluğun sizlere ömür bir acınası hâl aldığı gümümüzde komşuluk, öyle düşünüyoruz ki mekân değil gönül mes’elesidir. Mâdemki teknoloji hudutları silmiş ve arz küre tek parça hâline gelmiştir o zaman komşuluklar da mekân genişlemesine uğramıştır. Nitekim, bu tezimiz, en son ve en üstün Peygamberin, Allah Resulünün şu buyruklarından güç alsa gerek:
-Birbirine karşı muhabbet ve merhamette mü’minler, bir vücut gibidir… vücudun bir yerine bir diken batsa bütün beden acı duyar!”
Öyleyse…
Bırakalım Gazze’nin geçen yüz yılda idâri biriminiz olmasını, bugün de Ankara’nın müdafaa hattının Gazze’den geçtiği gerçeğini; şu izahatımız, oranın kapı-bir komşumuz olduğunu isbata yeter…
Gazze merkezli olarak Filistin, 7 Ekim 2023’ten bu yana korkunç bir katliam, dehşetli bir soykırım, vahşi bir Siyon ve Evanjelist saldırısı altındadır. Gazze’ye atılan bombalar, Hiroşima’ya atılanların katbekat fazlası. Zalimler, ev, bina, mektep, hastane… ne varsa yakıp yıkmakta, yerleşimci teröristler Filistinlilerin tapulu mülklerine girip işgal etmekteler. Gazze Celladı Netanyahu, evinden-barkından hicret etmek zorunda kalan kafileleri yollardayken bomba yağmuruna tutmakta. Bütün bunlara rağmen, yiğid Gazzeliler, zalimlere teslim olmadılar. Filistin Kuvayı Millîyesi geri adım atmadı. Kırım, kurşun, bomba… aslanları mağlup edemedi ama bunlardan daha beter olan açlıktır. Dayanılmaz çapa ulaşan açlık, Gazze’yi tutsak almak üzere. Arkasında topyekûn Haçlı devletlerin yer aldığı İsrail, yiyecek ve içeceğe geçit vermiyor. Mısır-Filistin arasındaki Refah Kapsı’nı da bombalayarak gıda girişini durdurmakta…
Onbir Ayın Sultanı mübarek Şehr-i ramazana, ramazan ayına girerken Gazze’de:
-Emzikli hanım kardeşlerimiz aç!
-Bebekler aç!
-Çocuklar aç!
-Yaşlılar aç!
-Herkes aç!
Ey Millet,
Ey Ümmet!
Bilin ve görün ki:
-Şanlı bir direniş veren Gazze’de herkes ve herkes aç.
-Komşumuz, kardeşimiz, dindaşımız Gazzeliler aç!!!…
“Açlık” denince hep hatırlarım:
I. Dünya Harbi’nden sonra Erken Cumhuriyet yıllarında yoksul Anadolu kadını, yalnızca yama üstüne yama ile kıyafet temin etmeye çalışmıyordu. Hayvan dışkılarını ayıklayarak arpa ve buğdayları toplayıp yıkıyor ve onları kuruttuktan sonra el değirmeninde öğüterek çorba yapıp çoluk-çocuğunu doyuruyordu.
Çarığa, kıyafete ve bir kaşık yemeğe muhtaç şerefli Anadolu ahalisi bu hâldeyken büyük şehirlerde yabancılaşmış mutlu azınlık, partisinde, balosunda, havyarında, şampanyasında ve heykel dikerek dalkavukluk yarışındaydı…
Şimdi, bir asır sonra o ayıp, bu defa da farklı şekilde tekrar edilmesin:
Gazze’de lohusa analar, aç kaldıkları için sütleri kesildiğinden bebeklerini emziremiyor ve o bebekler, göz göre göre ölüyorlar. Komşumuz, kardeşimiz, en hâlis insanların yurdu Gazze’de bebekler, çocuklar ve herkes açlıktan kıvrana kıvrana ölürken ramazanda evinde mükellef sofralar kuran, ziyafetler veren, 5 Yıldızlı Otellerde su gibi israf eden dünyanın neresinde olursa olsun her Müslüman, her dindar ağır vebaldedir. Bu gamsızlar, muhakkak ki Şanlı Peygamberin “onlar bizden değildir!” haberine dâhil olan tasasızlardır. Sevgili Peygamberimizin kınadıkları insan olmak!
Aman Allahım!…
Bu nasıl bir talihsizliktir!…
Knut Hamsun kadar da mı iradeniz yok?
Dün; 26 Şubat 2024 Günü, Washington, DC’de İsrail Sefareti önünde, zalim İsrail’in Gazze’de yaptığı korkunç vahşeti protesto etmek için kendini yakan ve hayatını kaybeden Aaron Bushnell kadar da mı vicdanlı değilsiniz?
O vicdanlı asker, umulur ki gaip âleminde bu yüksek fedakârlığın mükâfatına kavuşmuştur.
Allahü teâlâ, erhamerrahîmindir.
Allah, merhametlilerin en merhametlisidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.