Basiretsiz koçlar ve "günah keçisi" ebeveynler!

Sesli Dinle
A -
A +
Günümüzde şifa dağıtma iddiasında olan alaylı koç ve terapistlerin alayı değersizlik hissinden bahsediyor. Bu hissiyata sebep olan kişi veya olayları bulup hesaplaşmadan da psikolojik rahatsızlıkların geçmeyeceği söyleniyor.  
 
Online terapi seanslarında suçlu avına çıkan gruplar geçmişe doğru öfkeli yolculuklar yapıyorlar. Kendisini değersiz ve çöp gibi hisseden insanların “Fazla uzaklaşmış olamazlar” türünden replikleriyle tırmanan gerilim, genelde ebeveynlerin yargılandığı final sahnesiyle sonlanıyor.
 
Çocuklukta yaşananlar elbette insan hayatında büyük etkiye sahiptir. Ama değersizlik hissiyle baş edebilmek için anne babaları suçlayan bu yaklaşım, sorumluluğu omuzdan aşırtan evlatlara hedef şaşırtıyor.
 
Anne babaya öf bile dememesi gereken evlatlar, çocukluk albümünden kalan bütün kötü hatıraları gün yüzüne çıkarıp iyileşmeye çalışıyorlar. Sonuçta hayırla yâd edilmeyi bekleyen ebeveynler, basiretsiz koçlar yüzünden "günah keçisi" ilan ediliyor!
 
Hâlbuki popüler psikolojinin bütün kaynakları, insanın kendisini değerli hissedebilmesi için önce müteşekkir olması gerektiğini söylüyor. Bu yüzden şifa arayışına suçlu bulma niyetiyle girişmek ve şükran duygusunu bir kenara atıp hesaplaşmaya girişmek baştan yanlış bir hareket!
 
Çünkü insanın asıl değerini, şükranla küfran arasındaki o ince çizgi belirliyor.
     ***
İnsan kendisini değersiz hissediyorsa dışarıda suçlu aramaya başlamadan önce kendisine yönelmelidir. Sigortası atmış bir evde bütün elektrik tesisatını değiştirseniz de işe yaramaz. Benzer şekilde niçin yaşadığının farkında olmayan insan da ne yaparsa yapsın kendisini değerli hissedemez.
Yani “Niçin?” sorusu boş bırakıldığında amaçsızlık baş gösterir ve bu da değersizlik duygusunu körükler.
 
Amaç derken kısa vadeli planlardan bahsetmiyorum. Kilo vermek, araba almak veya yüksek lisans yapmak gibi planlar kısa vadeli bir tatmin sağlar ve insanı diri tutar. Ama insan var olduğunu hissedebilmek için daha büyük ve muhtevası geniş bir maksada ihtiyaç duyar.
 
Bütün hayatınızı kuşatan bir yaşama gayeniz yoksa sabahları kalkmak istemezsiniz. Çünkü birbirini tekrar eden yüzlerce günden birisini daha yaşamak zorundasınızdır.
 
Amaç yoksunluğu bir süre sonra hayatı anlamsızlaştırır. Hayatın anlamı kayboldukça insan kendisini daha çok boşlukta hisseder. Bu boşluk da bir kara delik gibi bütün ışığı emer ve insan karanlıkta kalır.
 
Değersizlik hissi de loş ışığı ve karanlığı çok sevdiği için, orada öylece çöreklenip kalır. Ve insanı yiyip bitiren bu durumun sonu da nihilizme çıkar.
 
Yani insan, hiçliğin ortasında varlığa düşman kesilir.
     ***
Nihilizmde “niçin” sorusunun zaten bir cevabı yoktur. Tüm değerlerin asılsız olduğu ve hiçbir şeyin bilinemeyeceği görüşü hâkimdir. Körü körüne bir inkâr ve radikal şüphecilikle tetiklenen bu hiççilik akımı, tüm değerleri reddeder.
 
Bu açıdan bakıldığında, değersizlik hissinin doğumuna ahlaki, kültürel ve ilahi değerlerin hiçliği üzerine kurulu bu inanç sistemi yol açmıştır diyebiliriz. Çünkü bütün değerleri reddeden insan, mecburen kendi değerini de bilinçaltında sıfırlamak zorunda kalmaktadır.
 
Yaşamak için bir gayeye sarılmak zorunda olan insanoğlu bu hiçliğin ortasında var olma mücadelesi vermekte ancak köksüz ve mesnetsiz bir uğraş sonucunda sadece yorgun düşmektedir. Çünkü insan kendi içinde kaybettiği değeri dışarıda bir ömür arasa da bulamaz.
 
Önce kendisiyle yüzleşmeyen, hesaplaşmaya kendisinden başlamayan insan yeniden değer kazanamaz. Değersizlik hissinin tedavisi, hayatı yaşamaya değer kılacak bir maksat ve meşguliyet edinmektir. Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.
 
Nihilist bir yaklaşımla şüpheciliği körükleyen ve inkârı başrole getiren tedavi yöntemleri, insan varoluş sancısını hissetmesin diye ruha verilen narkoz hükmündedir.
Hiçbir işe yaramaz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Prof. Dr. ÖZNUR BOYUNAĞA 15 Nisan 2023 07:03

Güzel bir yazı, elinize sağlık, bizi var eden Allaha hamdetmet ve onun rızası için çalışmak temel gayemizdir