Ben çıktım, kâğıt gitti!

Sesli Dinle
A -
A +
Borsa ilginç bir dünya… Ben de bir süre önce biraz bulaştım. Etrafımda da genellikle benim gibi ufak hesaplarla büyük hayaller kuran insanlar var.
Bir araya geldiğimizde hep birlikte büyük bir gürültüyle piyasa analizleri yapıyoruz. “Ben çıktım, kâğıt gitti iyi mi?” ile başlayıp “Benden sonrakiler de kazansın” tesellisiyle devam eden ve “Kâr cebe yakışır abi” ile sonlanan gereksiz muhabbetler...
 
Borsa yorumlarını takip ettiğim uygulama da apayrı bir dünya. Kâğıt çıkarken neşeli şarkılar söyleyen ekip, kırmızıyı gördükleri anda koro hâlinde tahtacıya küfretmeye başlıyor. Kol kesen sağlamcılarla, sabreden dervişler kıyasıya kavga ediyor.
 
Neyse, bir kere denk geldi, borsada büyük oynayanların olduğu bir ortama girdim. Kendi kendime “Bunlardan iyi tüyo alırım şimdi” diye düşünerek muhabbete daldım. Önce bütün portföyümü ortaya döktüm. Sonra da onlardan bir yorum bekledim. Ama hangi kâğıttan bahsetsem, “Bakmak lazım” veya “Gidebilir tabii” gibi yarım yamalak cümlelerle geçiştirildim.
Baktım benden bir şey çıkmıyor, bu sefer onlara “Sizin nasıl gidiyor?” diye sorarak olta attım. Ama “Alıp veriyoruz işte” türünden cümleler dışında bir şey duyamadım. Bizim ortamda olduğu gibi kimse hangi kâğıttan ne kadar kâr ettiğini anlatmıyor, “O kâğıdı vermeseydim şu an var ya…” diyerek hayallerin yanına bolca sıfır atmıyordu. Cümleler temkinli, kelimeler ağırbaşlıydı.
 
O ortamdan çıktıktan sonra şunu bir kez daha çok iyi anladım; Hayatta büyük oynayanlar büyük laflar etmiyorlar. Lokma büyüdükçe, sözler küçülüyor. Mevzu borsaysa, ortamdaki desibel seviyesi genelde hesabınızdaki para miktarıyla ters orantılı oluyor. Yani söz gümüşse, sükût 10x gidiyor.
 
Kâr nereye yakışır emin değilim ama insana galiba en çok efendilik ve az konuşmak yakışıyor.

İlaç kullanımı ve hayaller

Instagram’da bir video seyrettim. Birisi şöyle diyordu; “Aldığınız maaş, aslında hayallerinizi unutmanız için size verilen bir ilaçtır.”
 
24 yıldır düzenli ilaç kullanan birisi olarak bu cümleye tam katılmıyorum aslında ama doğruluk payı da yok değil. Çünkü gerçekten uzun yıllar maaşa bağlı yaşayan insanların beyninde bazı kalıcı hasarlar oluşuyor. Mesela ben, birisi “Şunu yaparsak bilmem kaç lira kazanırız” dediğinde, zihnimde hemen o parayı on ikiye bölüyorum. Aylık kaç lira düştüğünü görmeden rahat edemiyorum.
 
Hayallerimin vadesi uzun ama kafam kesinlikle aylık çalışıyor. Ayın yirmi sekizinde banka hesabımda hâlâ para varsa, “Acaba neyi ödemeyi unuttum” diye panik yapıyorum. Yeni maaş dönemine hesapta parayla girmek insanda ilginç bir tedirginlik oluşturuyor.
 
Birisi yaptığı ticaretten aylık ne kadar kazandığını söylese, bu sefer hemen o paradan faturaları ve mutfak masraflarını falan düşüyorum. Nasıl bir psikolojiyse artık parayı hep bir bölme veya eksiltme eğilimi var.  
 
Geçenlerde kendi kendime bir hesap yaptım. Oturduğum evin bugünkü fiyatını, yıllar önce ödediğim paradan çıkardım. Sonra o yıldan beri benim kaç lira maaş almış olabileceğimi hesap ettim.
 
Ortaya bir rakam çıktı. Çıkmaz olaydı. Çünkü ev benden fazla kazanmış. Yani o zamanlar param olsa ve bir ev daha alsaymışım ve o günden beri evde yatsaymışım, mali açıdan bir şey değişmeyecekmiş. Yani ev o beton hâliyle durduğu yerde durmuş, ben yıllarca koşturup çalışmışım. Aylık kazancı benden fazla!
 
Bu arada yıllarca maaş aldıktan sonra ayrılıp kendi işlerini yapmaya çalışan arkadaşlara bakıyorum. Hepsi aynı şeyi söylüyor; “Artık maaşlı bir işe dönmem hocam! İcabında çorap satar yine o parayı kazanırım zaten.” Bana rol mü kesiyorlar bilmiyorum ama etkileniyorum yine de. Eve biraz çorap stoklayıp yeni maceralara atılasım geliyor.
 
Bu arada çorap demişken, pazarda falan hiç çorap satan bir arkadaşımı görmedim. Demek ki işleri iyi gidiyor.
Maşallah!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.