Diken üstünde olma günü

Sesli Dinle
A -
A +
Bugün 1 Nisan… Yani her türlü eşek şakasının mubah sayıldığı çok gereksiz bir gün. İçindeki ayarsız şaka yapabilme potansiyelini toplumsal baskılar sebebiyle yıl boyunca eyleme dökemeyenlerin millî bayramı…
 
Batılıların “Aptallar günü” dediği bu güzel bahar gününde millet olarak diken üstündeyiz. Etrafımızda gelişen her türlü olaydan pireleniyoruz. İkram edilen çayları reddediyor, bir yere oturmadan önce mutlaka zemin kontrolü yapıyoruz.
 
Gerçi 1 Nisan Batı'dan ittirilen diğer günlere göre daha masum. Çünkü hiçbir özel materyale ihtiyaç duymadan, tamamen kişisel performansa bağlı olarak yapılabilen şakalarla kutlanabiliyor. Fakat diğer günlerin kutlanabilmesi genellikle finansal performansa bağlı.
 
Sevgililer günü kutlanıyor, kozmetik ve tekstil satışları beşe katlanıyor. Anneler günü ev aletleri sektörünü, babalar günü tekstil firmalarını ihya ediyor. Yılbaşıysa sektör sektirmeden bütün esnafın cebini dolduruyor.
 
Biz zaten hediyeleşmeyi seven bir milletiz. Ama televizyonda ve gazetede hangi gün, kime ne hediye alınması gerektiğinin söylenmesi sinir bozucu. Tutum yatırım ve yerli malı haftasında annesine kek, poğaça yaptırıp huzur içinde kermese katkıda bulunan Türk gençliği, tüm bu kültürel karmaşıklık ve kapitalist söylemler arasında ne yapacağını şaşırmış durumda.
Mesela sevgililer günü, bünyeye uydurmak için yapılan modifiye uygulamalarla her kesimde farklı kutlanıyor. Sevgililer gününe sevgilisiz girip bunalıma girenler, sevgilisiyle çıkıp zıvanadan çıkanlar…
 
Hepsi birbirine karışmış durumda…
 
“Sevgililer gününde sevgiline ne alacaksın?” sorusuna maruz kalan kişinin, “Ne sevgilisi abi, evliyim ben!” diye cevap vermesi veya akşam eve gül reçeliyle gelen erkeğin “hem romantik, hem yeniyor” zihniyeti, bu günün kafamızda ne kadar belirsiz olduğunu açıkça gösteriyor.
 
Aslında kafamızın karışması çok normal! Çünkü Valentine sevgiyi ticarete alet ediyor. Doğalgazın yaygınlaşmasıyla birlikte baca fantezilerini güncelleyemeyen Noel Baba pazarda çığırtkanlık yapıyor. Coca Cola da neredeyse nafile oruçlara başlayacak kıvama geldi.
 
Neyse, konu çok dağıldı. Hepinize kazasız, belasız bir gün diliyorum.

İrtifa

Türk Hava Yollarında çalışan bir arkadaşımla görüştüm. “Host ve hostes başvurularına baktım. Şimdiye kadar hiç bu kadar İngilizce öğretmeni başvurusu olmamıştı. Hayırdır, neler oluyor sizin oralarda?” diye sordu.
 
Ben de, “Ülkede öğretmenler uçmaya karar verdiyse, eğitim dünyasında ciddi bir irtifa kaybı var demektir” diye politik bir cevap verdim.
 
Sektörler arası geçişler gerçekten de mevcut durumu analiz etmek için güzel ipuçları veriyor.
Yakında uçaklarda, “Oturun yerinize, aranızda konuşmayın!” diyen hostesler görürseniz şaşırmayın bence!

Oruç diyeti!

Bir arkadaşım anlattı. Ailecek diyet yapmaya karar vermişler ve diyetisyen araştırmasına girmişler. Bu sırada arkadaş, “Bir dakika ya…” demiş. “Üç kişi diyetisyene gitmeye ne gerek var? Ben gideyim. Verilen diyet listesini hep birlikte uygularız.”
Bu fikir akıllarına yatar gibi olmuş. Bir tane diyetisyen bulmuşlar ama seans ücretini görünce moralleri bozulmuş. Biraz daha beyin fırtınası yaptıktan sonra da şu karara varmışlar;
 
“Akşam yediden sonra hiçbir şey yemeyelim diye birbirimize söz verelim. Sözünden dönen de üç gün oruç tutsun.”
“Olanla olması gereken arasında olabileni yapmak lazım” diye bir söz var. Arkadaş da bunu yapmış işte. Bence gayet mantıklı. Ekonomik, rasyonel, esnek ve ibadete teşvik eden bir karar.
 
Daha ne olsun!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.