Haddini aşan zıddına inkılap eder

Sesli Dinle
A -
A +
Aynı anı paylaşan iki kişi düşünün…
 
Bir tanesi martı çığlıkları ve yosun kokusu eşliğinde enfes bir sahilde salınarak yürüyüş yapıyor… Diğeri de yakıcı güneş ışığı altında 100 metre dünya rekorunu kırmak için koşuyor.
Birincisi attığı adımla rahatlayıp gevşerken, diğerinin vücudunun her zerresinden terle birlikte acı fışkırıyor.
Hangi anın içinde olmak isterdiniz? Sizce hangi sahne mutluluğa daha yakın?
 
Anı yaşama olayını yanlış anlayanlar işte tam bu noktada tongaya düşüyor. Çünkü zamanı geçmiş ve gelecekten koparıp sadece anlara yoğunlaşarak hayatın anlamını keşfetmek çok zor. Mutluluk, huzur acı ve sıkıntı gibi kavramları anlayabilmek için zamanda yolculuk gerekiyor.
 
Maraton koşan sporcunun yaşadığı anı anlamlandıran şey, arkasında binlerce saatlik emeğin gücü ve önündeki şampiyonluk hayalidir. Yani bu sahneden öncesini ve sonrasını çıkardığınız anda elinizde sadece acı ve yorgunluk kalır.
 
O yüzden şu an içinde bulunduğunuz durumu değerlendirirken önce andan kurtulun. Sonra da zamanın kelepçesini tamamen çıkarıp atın ve sonsuzluğu düşünün. Bakın gözünüzde büyüttüğünüz o sıkıntı ve dertler nasıl da ufalanıp yok oluyor.
 
Bu arada mutluluğun tarifini de mutluluk budalalarından değil, ebedî saadetin ne olduğunu bilenlerden öğrenin.
Çünkü mutluluk üzerine yapılan yanlış tariflerin faturasını koşucuya acıyan ve sahilde gezintiye çıkan kişiye imrenen insanlar ödüyor.
     ***
Yaşadığımız hayatı güzelleştirmek için imkânların iyileşmesini beklemek ve her şeyin yolunda gitmesini istemek nafile bir uğraş! Çünkü zorluklar ve engeller olmadan hayatın bir tadı yok.
 
Evet, hayatta bazı insanların imtihanı ağır oluyor. Ama “Hayatı sıkıntılar içinde geçti” diyerek tarif ettiğimiz insanların mutsuz olduğunu söyleyemeyiz.
 
Tıp fakültesinin imtihanları diğer bölümlere göre daha zordur mesela. Sıkılmadan, bunalmadan mezun olamazsınız. Ama buradan yola çıkarak tıpta okuyan öğrencilerin mutsuz olduğunu söyleyemeyiz.
 
Eğer bir tıp öğrencisi sadece bulunduğu anı düşünür ve mezuniyetten sonrasını hiç aklına getirmezse, motivasyonu düşer. Bir süre sonra da isyan edip çalışmayı bırakır.
 
Bu arada hem doktor olayım hem de hiç çalışmadan kolay imtihanlara girip sınıfı geçeyim derseniz de olmaz. Çünkü puanı yüksek olan bölümün imtihanı da zordur.
 
Öyleyse imtihanınız ağırsa, bunun kötü bir şey olduğunu düşünmeyin sakın! Muhtemelen sıralamanız iyidir.
     ***
Hayatta iyi ve güzel diye tarif ettiğimiz şeyler, kötü ve çirkin sayesinde vardır. Cimrilik olmasaydı cömertliğin, ihanet olmasaydı sadakatin, cehalet olmasaydı hidayetin bir anlamı olmazdı.
 
Yani her şey zıddıyla kaimdir. İnsan bu tezatlar silsilesi içinde hayatı anlamlandırır ve karar mekanizmaları iki zıt şeyin çarpışmasıyla oluşan sinerjiyle çalışır.
 
Uykuya lezzet katan yorgunluktur mesela. Kavuşmanın lezzeti, hasretin yoğunluğuna bağlı olarak artar. Bir yudum suyun dünyanın bütün hazinelerine bedel olduğunu anlayabilmek çölde susuz kalmakla mümkündür.
 
Öyleyse şunu söyleyebiliriz. Sıkıntı çekmeyen insanların mutlu olması beklenemez. Çünkü mutluluğun ne olduğunu anlamadan insan mutlu olamaz. Yani çoğu zaman mutluluk kapısından gamsız girilmez.
 
Öyleyse insan başına gelen her sıkıntıyı bir güzelliğin müjdesi olarak görmelidir. “Başıma niçin bu iş geldi?” sorusu masumdur belki ama verilen cevaplar insanın istikametini belirler.
 
Hayatta mutlu olmak için her şeyin yolunda gitmesi gerektiğine inananların ölçüyü kaçırma ihtimali fazlalaşır. Ölçü kaçınca isyan başlar. İsyan da inkâra giden yolun ilk durağıdır.
“O’ndan gelen her şey güzeldir” düsturuyla hareket eden için, mutluluk varılacak bir istasyon değil, yolculuğun kendisidir.
Hayatta bir ideal sahibi olanlar sıkıntıların üzerinden atlar geçer. Ama mutluluk için teslimiyetten vazgeçenler ve sıkıntılara isyan edip haddini aşanlar, hedefinden şaşarak tam ters yöne doğru gider.
 
Tam da İmam-ı Gazali hazretlerinin dediği gibi: Haddini aşan zıddına inkılap eder.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.