Kılıf meselesi

Sesli Dinle
A -
A +

Geçen hafta bir yakınım rahatsızlandı ve apar topar bir özel hastaneye gittik. Acil servise girdiğimiz andan itibaren yaşananlar tam bir trajediydi. Ağrıdan inleyen hastayla ilgilenmek yerine bizi üst kattaki ilgili servise yönlendirmeye çalıştılar. Daha hastanın tansiyonu ölçülmeden elime bir belge tutuşturup vezneye gönderdiler. Yani herkes bizden nasıl para alacağının derdine düştü.

 

O anda yaşananlara bir anlam veremedim. Sonra birileri aydınlattı sağ olsun. Meğer yaşanan telaşın sebebi, özel hastanelerin acil servisinde ücret alınıp alınmamasıyla ilgiliymiş.

 

Neyse, uzun uğraşlar sonucunda bir doktor geldi ve kapının yanından “Serum bağlayın” deyip gitti. Bu arada ben de gidip muayene ve serum ücretini ödedim. “Muayene yapılmadı” dedim ama “Doktor tedavi planı oluşturduğu için bu ücreti almak zorundayız” dediler.

 

Parayı ödedikten sonra, “Fatura, makbuz bir şey vermeyecek misiniz?” diye sordum. “Bunun için üst katta bilmem ne hanıma gitmeniz gerekiyor” dediler.

 

Bu mevzuyu da sonradan öğrendim. Meğer bizden alınan paranın makbuzunu alırsam ve şikâyette bulunursam, o parayı geri alma ihtimalim varmış. Bakkaldan sakız bile aldığımda fiş verirlerken, bin küsur lira para ödeyip de veznede fatura alamamanın sebebi de buymuş!..

 

     ***

 

Gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki en büyük fark, kanun ve yönetmeliklerin netliğiyle ilgilidir. Bir ülkede yoruma açık ne kadar çok kural varsa, o ülke o kadar gelişmemiş demektir.

 

Bu konuyla ilgili bizde durum oldukça vahim. Çünkü herkes mevcut kural ve kanunları kendi lehine dönüştürmek için modifiye ustası olmuş durumda.

 

Taksi şoförleri mesafe ne kadar olursa olsun yolcu almak zorundalar ama almıyorlar.

 

Devlet okulları ücretsiz kayıt yapmak zorunda ama yine veliden para isteniyor.

 

Özel hastanelerin acil servis hizmetleri ücretsiz olması gerekiyor ama para alınıyor.

 

Yani ülkede en iyi yapılan işlerden birisi kılıfına uydurmak. Minare-kılıf ilişkisi uzmanlık alanımız hâline gelmiş durumda.

 

Mesela maaşı düşük olan bir işçi, çalıştığı fabrikadaki gıda maddelerini eve götürmeyi hırsızlık olarak görmüyor. “Maaşımı düzgün verselerdi böyle bir şeye ihtiyaç duymazdım” diye düşünüyor.

 

Öğretmen kendi öğrencisine özel ders veriyor. Bunun ahlaki olmadığını söylediğinizde, “Senin öğretmen maaşlarından haberin yok galiba!” gibi bir tepki alıyorsunuz.

 

Vergi kaçıranların kılıfına uydurma cümlesi de hazır; “Abi, Türkiye’de bir şirket bütün vergilerini düzenli olarak öderse, bilmem kaç ay sonra batar. Kaçırmayalım da ne yapalım?”

 

Yani herkes yaptığı yanlışı zihninde aklamak için bir senaryo yazıyor ve bu şekilde bilinçaltını teselli ediyor...

 

     ***

 

Tabii bu yanlışları yapanlar mutlaka kendilerini haklı görüyorlardır. Hastaneler bu uygulamayı yapmazlarsa batacaklarını, taksi şoförleri geçinemediklerini, okul müdürleri de ödenek alamadıklarını falan söyleyeceklerdir. Ama bir şey yanlışsa, bin tane doğru gerekçesi de olsa yanlıştır. 

 

Türkiye Yüzyılından bahsederken, önce bu kılıf meselesini halletmek lazım. Çünkü bu iklimde yetişen çocuklar organize bir şekilde doğruluk ve dürüstlükten uzaklaştırılıyor.

 

Bazı Avrupa ülkelerine gittiğimde insanların hiç şikâyet etmeden saatlerce sıra beklediklerine şahit olunca bir şeyi çok iyi anlamıştım; İnsanları yoran şey sıra beklemek değil. Bizi asıl yoran ve geren şey, sıra beklerken birilerinin sırayı bozmaması için tetikte olmak. Yani haksızlığa uğrama kaygısından dolayı yoruluyoruz. Çünkü ülkemizde maalesef gözü açık olmak, diğer insanları aptal yerine koyacak hamleler yapmakla eş anlamlı kullanılıyor.

 

Her an kandırılma veya dolandırılma hissiyle yaşamak inanın çok yorucu. Belirsizlik kadar insanı yıpratan bir şey yok! Yok, makbuz alacakmışım da şikâyet edecekmişim de paramı geri alacakmışım!

 

İyi de ben kavga gürültü olmadan, kandırılma kaygısı taşımadan, doğru dürüst yaşamak istiyorum.

 

Bilmem çok şey mi istiyorum!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.