Reklam arası

A -
A +

Son zamanlarda sosyal medyada gezinirken sürekli çocukların düşünme becerisini geliştirmek için tavsiyeler sıralayan paylaşımlar görüyorum. Ailecek yapılması gereken etkinlikler, kutu oyunları, kitap tavsiyeleri vs.

 

Peki, düşünme becerisi etkinlik yaparak gelişir mi? Bu soruya cevap vermeden önce bir soru daha sormam gerekiyor; İngilizce konuşan bir anne babanın çocuğu, Türkçe konuşabilir mi?

 

Konuşamaz. Çünkü çocuk konuşmayı anne babasından öğrenir ve onlar nasıl konuşuyorsa öyle konuşur. Yani ana dil ediniminin bir müfredatı yoktur. Hiçbir ebeveyn çocuğuna önce hangi kelimeleri veya cümle yapılarını öğretmesi gerektiğini düşünmez. Konuşmanın öğrenilmesi yapılandırılmış bir öğretim programıyla değil, sadece yaşayarak gerçekleşir.

 

İşte düşünme becerisinin de dil ediniminden pek bir farkı yok inanın. Çocuğa nasıl düşünmesi gerektiğini öğretmeye çalışmak nafile bir uğraştır yani. Ebeveynler nasıl bir düşünce biçimine sahipse genelde çocuk da öyle düşünür. Yani çocuk anne babasının konuşmasını taklit ettiği gibi, düşünce ve inancını da taklit eder. En azından okul öncesi dönemde bunun aksi yaşanmaz.

 

Akşamları çocuklarla oynanan zekâ oyunları veya ailece geçirilen nitelikli zamanlar elbette önemlidir. Ama çocuğa asıl etki eden şey bir saatlik faaliyetlerin niteliği değil, yaşanan hayatın genel niteliğidir. Eğer genel akış bozuksa, yapılan faaliyetler reklam arası gibi olur ve reklamlardan sonra asıl film akmaya devam eder.

 

Mesela çocuk size itiraz ettiğinde kestirip atıyorsanız, çocuğun sorgulama yeteneği gelişmez. Çocuk herhangi bir kurala uymak istemediğinde açıklama yapmak yerine suçlama yaparsanız, eleştirel düşünme becerisi yerlerde sürünür. Cevapsız kalan “niçin” soruları, analitik düşünme becerisinin önüne dev duvarlar çeker.

 

Yani çocuklarla yaşadığımız imtihanda, evde yaşanan hayatın müfredat kazanımları geçerlidir.

 

O yüzden eğer çocuklarınızla akşamları kutu oyunları oynamıyor, düşünme becerisini geliştirici etkinlikler yapmıyorsanız kendinizi suçlu hissetmeyin sakın! Bunlar işin vitrin kısmıdır ve çocuğuna yeterli vakti ve ilgiyi ayıramayan ebeveynler için sakinleştirici bir etkiye sahiptir.

 

Siz yaşadığınız hayata, çocuğunuza ayırdığınız zamana bakın ve sakin olun! Çünkü çocuklar için en güzel düşünme becerisi etkinliği, evde doğru yaşanan bir hayattır.

 

 

İğneleme yöntemi

 

 

Çocuklarımızla konuşurken bazen açık iletişim yolunu tercih etmiyor ve üstü kapalı mesajlar veriyoruz. Özellikle anneler bu konuda oldukça uzmanlar.

 

Mesela çocuk, “Anne, pijamam nerede?” diye sorduğunda, “Nereye koyduysan oradadır” cevabıyla tertip düzen konusunda uyarılıyor.

 

Veya “Yemekte ne var?” sorusuna, “Yemek var” diyerek yemek seçmemek gerektiği hatırlatılıyor çocuklara.

 

Öğretmenler de bazen kullanıyor bu yöntemi. Ödevini getirmeyi unutan bir çocuk, bunun sebepleriyle ilgili açıklama yapmaya hazırlanırken, “Kendini de unutsaydın!” cümlesiyle nakavt oluyor.

 

İğneleme yöntemi bazen işe yarayabilir elbette. Rutin diyalogları daha ilgi çekici ve eğlenceli bir hâle getirebilir. Ama bütün iletişim bu şekilde kurulursa, çocuklar bir süre sonra anlaşılmadığını veya ciddiye alınmadığını düşünmeye başlar.

 

Şahsen ben işe geç kaldığımda, saatine bakarak, “Oo, hoş geldin! Hiç gelmeseydin paşam!” diyen bir yönetici yerine, odasına çağırıp ciddi bir şekilde uyarı yapan yöneticiyi tercih ederim. Çünkü mizahın etkili olabilmesi için, iki tarafın da eğlenmesi gerekir.

 

Alaycılık, kolaycılığın eğlenceli bir yoludur ve ciddiye alınmamak, değersizlik hissini besleyip büyütür. İzah gereken yerde mizah yapılmaz. Çünkü sulandırılmış bir ciddiyet disiplin zaafına yol açar.

 

O yüzden çocuğu iğnelemek yerine durumu irdelemek ve ciddi bir diyalog kurmaya çalışmak kesinlikle daha iyi bir tercihtir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.