Sahibinden az katlanmış bisiklet

Sesli Dinle
A -
A +
Yazın başında bir hafta sonu erkenden boğaz kıyısına gitmiştik. Her zaman olduğu gibi etrafta yürüyen, koşan insanlar vardı. Bir elimde çay, diğerinde simitle gelene geçene biraz imrenerek baktım. Sonra dikkatimi bir şey çekti…
 
Bazı insanlara yürümek ve koşmak çok yakışıyordu. Vücut hareketlerinden o kişinin yıllardır büyük bir disiplinle spor yaptığını anlayabiliyordum. Çünkü yılların alışkanlığıyla bütün vücut iş birliği hâlinde hareket ediyor; el, ayak, bacak koordinasyonu pürüzsüz ve estetik bir görüntü oluşturuyordu. Spor ayakkabının asfaltla temasında bile bir samimiyet vardı sanki.
 
Ama bazıları da vardı ki vücuttaki bütün azalar birbiriyle kavga hâlindeydi. Tek bacak “Gidelim” diyor, diğeri “Gitme dur ne olursun, gitme kal yalan söyledim” diye yalvarıyordu. Yılların birikimiyle oluşan yağ katmanları her adımda ritmik bir şekilde oynuyor, eşofmanın türlü bölgelerinden sürtünmeye bağlı ilginç sesler geliyordu.
 
Simit bitince ikinci bardak çayı doldururken kendimi düşündüm. Ben de zaman zaman yürüyüşe çıkıyordum ama iki zaman arasındaki mesafe genelde bayağı uzun oluyordu. “Acaba ben nasıl görünüyorum spor yaparken?” diye merak ettim. Bir süre sonra da öğrendim. Anlatayım…
***
Yürüyüş işini bir türlü beceremediğim için bir ay önce katlanır bir bisiklet aldım. İlk gün büyük bir heyecanla benim çocukla birlikte çıktık. Önlü arkalı biraz bizim evin çevresinde dolaştık. Acayip hoşuma gitti.
 
Efendi gibi pedallarken, ne kadar sportif birisi olduğumu takipçilerim de öğrensin diye telefonu bizim çocuğa verip video çekmesini istedim. Sonra biraz ileriye gidip çocuğun olduğu yere doğru pedallara asıldım.
 
Rüzgâr saçlarımı okşuyor, bisiklet yağ gibi akıyor ve ben en sportif hâlimle gözlerimi kısmış bu anın tadını çıkarıyorum.
 
Çekim bitince telefonu alıp baktım. O ne? Biraz önce kendi hayalimde gördüğüm benle, bu videodaki benin hiç alakası yok! Bisikleti aldığım yerde duvara asılı olan posterdeki kasklı, taytlı, eldivenli elemana da benzemiyor hiç bu görüntü!
 
Bir kere bisikletin üzerinde acayip emanet duruyorum. Sırt kambur, kafa hafif yana yatmış, ense bombe yapmış ve bisiklet çukurlara girip çıktıkça vücutta ilginç dalgalanmalar oluyor. Rüzgâr da saçlarımı okşasam mı okşamasam mı kıvamında esiyor. Çünkü kafada doğru dürüst saç yok.
 
Neyse, görüntüyü düzeltmek için bayağı bir uğraştım. Ama hiçbir filtre yılların tembelliğiyle oluşan o görüntüyü düzeltemedi. Bir ümit Reels şablonlarından bir tanesine gömdüm videoyu. Arkada Hintçe bir şarkı çalıyordu. Bu sefer de tam bir Bollywood sahnesi çıktı ortaya. Bir tek iki kaşımın ortasında kan lekesi eksik…
 
Ağır çekim yapayım dedim. Çünkü ağır çekim tekniği, en yamuk yürüyüşü bile Baba filminden bir sahneye dönüştürebiliyor. Ama yine olmadı. Normal görüntüde hafifçe dalgalanan bölgeler ağır çekimde şafaklar gibi dalgalanmaya başladı. Hızlandırdım, bu sefer hormonlu Charlie Chaplin filmi çıktı ortaya!
 
O günden sonra bisiklete binme motivasyonumu da kaybettim. Bazen biniyorum ama aklımda hep o görüntü... “Sahibinden az katlanmış bisiklet” ilanı çıkmama ramak kaldı yani.
***
Bu konu sadece sporla da sınırlı değil tabii. Bünye alışık değilse, en ciddi eylemler bile insanda sırıtıyor. Mesela eşine hiç çiçek almayan bir adamın ilk kavga sonrasında taşıdığı gül buketi çok emanet duruyor. (Sırt çantasına koyunca da çiçek yamuluyor.) Küçüklüğünden beri namazlarını aksatmayanlarla, sadece başı sıkıştığında ibadete koşanlar çok rahat fark ediliyor. Uçak düşerken Allah’ı hatırlayanlarla, aklından hiç çıkarmayanlar da bir şekilde anlaşılıyor.
 
Yani insan, yaşadığı hayatı üstünde taşıyor. Disiplinden uzak, dönemsel heyecanlarla yapılan bütün işlerde bir sakillik olmak zorunda. İstediğin kadar poz ver! Gerçekliğin objektifi boşa geçen yılları çok iyi yakalayan bir merceğe sahip. En karanlık ortamda bile hiçbir detayı kaçırmıyor.
 
Bu da çok normal aslında… Sen 47 yaşına kadar hiç spor yapma, ha bire yat. Birileri de sen yatarken düzenli olarak spor yapsın, ter akıtsın. Yıllar sonra aklın başına gelsin ve büyük bir heyecanla seleye otur. Bir de hava atmak için video çektir.
 
Sonra videoda neden böyle “midilliye binmiş ağır sıklet güreşçi” gibi görünüyorum diye şaşır!
 
Allah Allah! Neden acaba?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.