Yağ kokusu ve gürültü

Sesli Dinle
A -
A +
Yıllar önce çalıştığım okulda teneffüs saatinde asansöre bindim. Asansörde anaokuluna yemek getiren iki kişi vardı ve içeride çok ağır bir yağ kokusu hissediliyordu. Kendi kendime, "Ne kadar zor bir iş! Adamlar bütün gün bu kokunun içinde çalışıyorlar" diye düşündüm. O sırada adamlardan bir tanesi, "Hocam, Allah size kolaylık versin. Bu gürültünün içinde nasıl çalışıyorsunuz ya?" deyiverdi.
 
Güldüm. Bir şey demedim.
 
Normalleşme böyle bir şey demek ki! Önce insan rahatsız oluyor. Alışınca hissetmemeye başlıyor. Ağzıma ilk defa porselen diş takıldığında da benzer bir şey olmuştu. Porselen dişi önce hissettim ve yabancıladım. Ama sonra kendimdenmiş gibi alıştım ve her şey normalleşti.
 
İbrahim Tenekeci'nin bir yazısında okumuştum. Şöyle diyordu;  "Aşinalık, dikkatsizliği de beraberinde getiriyor. Bazen en büyük haksızlığı, sevdiklerimize, bizden bildiklerimize yapıyoruz."
 
Galiba alıştığımız ve bizi rahatsız etmeyen şeyler, diğer insanları da rahatsız etmezmiş gibi düşünüyoruz. İletişim kazaları da çoğunlukla bu yüzden yaşanıyor. Birisi bize derdini anlatıyor. Eğer anlattığı şey bizim için dert değilse  “Ne var bunda canım, abartma sen de!” deyip önemsizleştiriyoruz.
Kim bilir! Belki evlilikler de bu yüzden bitiyor çoğu zaman.

Mülakat ve liyakat

Öğretmen atamalarına mülakat uygulaması çok gürültülü bir şekilde tartışılıyor bir süredir. Sosyal medyada öğretmenler çok öfkeliler. Daha önce yapılan yanlış uygulamalardan dolayı tepki gösteriyorlar diye düşünüyorum. Yani ortada bir güven problemi var. Yoksa öğretmenlik gibi doğrudan insanla ilgili olan bir meslek grubu için mülakat uygulamasına karşı olmak çok mantıklı değil.
 
Bir hocam şöyle söylemişti bir zamanlar; “Taşı yontan heykeltıraşlar bile yetenek sınavına tabi tutulurken, insanı şekillendirmesini beklediğimiz öğretmenlerin çoktan seçmeli bir sınavla seçilmesi ve atanması ne kadar garip!”
 
Bence de öyle! Taşı yontacak kişiye yetenek sınavı uyguluyorsun. Türkiye’nin geleceğini emanet edeceğin kimselerin sadece alan bilgisini ölçüyorsun.
 
Bence tartışılması gereken mülakatın olup olmaması değil, mülakatın nasıl olması gerektiği… Eğer yine önceki dönemlerde olduğu gibi gençlik kolları mezunlarına iltimas geçilir ve yukarıda tanıdığı olanlar seçilirse değişen bir şey olmaz. Ama mülakat, liyakat esasına uygun olarak yapılırsa eğitim adına büyük bir adım atılmış olur.
 
Türkiye’de doğru kararların yanlış uygulamalarla nasıl heba olduğuna çok fazla şahit olduk. İnşallah yine aynısı olmaz!

Mesleğin itibarına sosyal suikast

Bazen sosyal medyada öğretmenlik mesleğiyle ilgili yazılar yayınlıyorum. “Öğretmen derse vaktinde girmeli” veya “öğrencilerin isimlerini öğrenmeli” gibi şeyler yazdığım zaman paylaşımın altında ilginç kavgalar yaşanıyor. “Sen öğretmenlerin kaç lira maaş aldığını biliyor musun?” sorusuyla başlayan öfkeli yorumlar, konuyla hiç alakası olmayan yerlere çekiliyor.
Hababam sınıfıyla eğitime en büyük zararı gülerek vermiştik. Şimdi aynı şeyi kızarak ve ağlayarak yapıyoruz.
 
Öğretmenlerin yaşadığı problemlerin farkındayız ama devamlı olarak mağdur edebiyatı yapan öğretmenler yüzünden mesleğin imajı daha çok lekelendi. Bir meslek seçimi arifesinde olan gençler öğretmenlikten uzak duruyorlar. Çünkü birçok gencin gözünde öğretmenlik mağduriyetle eş değer görülüyor.
 
Sosyal medyada çok vakit geçiren lise öğrencileri, Türkiye’de en dezavantajlı meslek öğretmenlikmiş gibi düşünüyorlar. Ve özellikle akademik başarısı yüksek olan öğrencilerin eğitim fakültesini tercih etme ihtimali giderek azalıyor.
 
O yüzden öfkeli paylaşımlara biraz ara vermek lazım. Ortada bir yara var ve kanıyor. Ama yaraya çok bastırırsanız kangren olma riski var. Mağduriyetin mağlubiyete dönüşmemesi için daha stratejik hareket etmek lazım.
 
Yoksa eğitim alanıyla ilgili yazılan her yazının altına, “Geç bunları kardeşim! Sen öğretmenlerin neler çektiğini biliyor musun?” diye çemkirmek faydadan çok zarar getiriyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.