"Birazdan doğum odasına alınacak"

A -
A +

daya giren doktorun arkasından bir doktor daha geldi. Kimse bir şey söylemeden girip çıkıyordu içeriye. Neredeyse bir saat olacaktı. Odada neler olup bitiyor haberi yoktu. Endişe içindeki beklemesi bir yarım saat daha devam etti. Sonunda kısa boylu hemşire çıktı dışarıya, Orhan'a doğru yürüdü: - Eşiniz doğum yapmak üzere. Beklenenden önce sanırım. Şimdi doğum odasına alınacak. Siz burada kalın, biz size haber vereceğiz. Orhan onun yüzüne dikkatle baktı, korkarak sordu: - Kendisi nasıl? İyi mi hemşire hanım? Kadın başını salladı: - İyi, iyi merak etmeyin. Artık gün aydınlanmak üzereydi dışarıda. Orhan hâlâ bekliyor, bir şeyler öğrenebilmek için dört gözle etrafına bakınıyordu. Neden sonra ilk geldikleri zaman müdahale eden doktor göründü: - Hastanın eşi sizsiniz değil mi? - Evet doktor, karım nasıl? - Bir oğlunuz oldu beyefendi. Bebek sağlıklı... Orhan durakladı. Onun sözlerini anlamaya çalışıyor, ama beyni durmuş gibi bir mana veremiyordu. Kekeleyerek sordu: -Ya karım, karım iyi mi?. Doktor terleyen alnını elindeki bezle sildi: - Şu anda bir şey söyleyemem. Oldukça fazla kan kaybı var. Henüz kendinde değil. Bebeği sezaryenle aldık. Şimdi diğer arkadaşlar anneyle meşguller. Bir şey söylemek için çok erken. Oldukça hırpalanmış... ??? Dünyaya gelen oğlunun sevincini yaşayamadı. Sanki karanlık bir uçuruma düşmüş gibiydi. Selda'nın hayatının tehlikede olduğunu anlamıştı. Dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti. Düşmemek için duvara tutundu. Gözlerini kapadı. Ağlamak, haykırmak istiyordu. Doktor yanından uzaklaşmıştı. Gözlerinin önünden karısıyla yaşadığı mutlu hayatından sahneler geçiyordu. İçi titriyor, bütün hücreleri kıpır kıpır hareket ediyordu sanki. Birden Selda'nın yattığı odanın kapısı açildı. Telaşla bir hemşire çıktı dışarıya. Orhan şaşkın bir şekilde koşturan görevlilere bakıyordu. Az sonra kendisiyle konuşan doktor koşarak gelip odaya girdi. Yine kapı kapanmış, bilinmezlik dolu bekleme başlamıştı. Neden sonra hafif bir gıcırtı duyuldu. Doktor sapsarı bir yüzle yaklaştı yanına: - Beyefendi, maalesef.... Orhan ona baktı. Anlamamıştı: - Ne? Ne oldu? Biri bana bir şeyler söylesin! Neler oluyor, neler oldu? Doktor yutkundu. Gözlerini yere çevirdi: - Maalesef eşinizi kurtaramadık. Çok kan kaybetmiş. Başınız sağolsun... Dünya yıkılmıştı genç adamın başına bir anda. Hiçbir yeri hissetmiyordu. Bir uyuşukluk kapladı bedenini. Beyni karıncalandı. Her şey silinip gitti. Kulaklarında devamlı doktorun cümleleri vardı. Bedeninden bir şeyler çekiliyordu sanki. Başını ellerinin arasına aldı. Çıldıracaktı başına saplanan ağrıdan. - Öldü mü doktor? Karım öldü mü? Doktor üzgün bir şekilde başını salladı: - Maalesef... Onu kaybettik... Ayaklarının kendisini taşımadığını hissetti. Hayal meyal doktorun sesini duydu: - Hemşire hanım, beyefendiye bir sakinleştirici yapın hemen, fenalık geçiriyor. Ondan sonrası karanlıktı... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.