"Kızımın katilini gösterin bana!" -49-

A -
A +

Gözyaşları tükenmişti, artık akmıyordu. Yüreğindeki mengene durmadan sıkıyor, nefes almakta, konuşmakta güçlük çekiyordu. Feyyaz bey telefon numarasını alıp cep telefonundan aradı Enver beyin iş yerini. Böylesine acı bir haber vermek hiç kolay değildi. Güçlükle konuştu. Kendini tanıttı. Olayı anlattı tane tane. Enver beyin bastığı çığlık telefonu aşmış, etraftakiler tarafından duyulmuştu. Ömer usta dudaklarını ısırdı. - Orhan'ı bu insanlarla sakın yalnız bırakmayalım. Bu acıyla maksadı aşan şeyler yapabilirler. Cenazeyi hastahaneden alıp camiye götürdüler. Çok geçmeden Enver beyin siyah arabası cami önüne park etti. Yaşlı adam şaşkın, bitkin bir şekilde koştu. Feyyaz bey hemen önünü kesti: - Beyefendi, ben aradım sizi, başınız sağolsun, mukadderat böyleymiş... - Nerede? O serseri nerede, bana onu gösterin hemen, kızımın katilini gösterin!.. Herkes adamın başına toplandı. Onu sakinleştirmeye çalışıyorlar, kötü şeyler yapmasına engel oluyorlardı. Arkadaşları, Orhan'la Enver beyi hiç karşılastırmadılar. Adam hem kızının ölümüne ağlıyor, hem de feryat ediyordu. Bu işin tek sorumlusu olarak Orhan'ı gördüğü belliydi. Feyyaz bey mümkün olduğu kadar Enver beyin yanından ayrılmamaya özen gösteriyor, ona kaderin önüne geçilmez bir şey olduğunu, Orhan'ın hiç bir suçu olmadığını anlatmaya çabalıyordu. Enver beyin şoförünü yollayarak getirttiği Olcay hanım da hıçkırıklar, feryatlar içindeydi. *** Bir bomba düşmüş gibiydi ortalığa. Mürşide hanım da, Ekrem bey de koşup gelmişlerdi. Ekrem bey Enver beye yaklaştı: - Beyefendi, biliyorum acınız çok yeni ama şöyle düşünün ne olur, kızınız çok sevdi Orhan'ı, çok mutluydular. Onun bir anısı olarak bağışlayın artık, bu tatsızlık bitsin, inanın Selda'nın ruhu da şâd olacaktır... Bak bir de torununuz var şimdi, aslan gibi bir oğlan hem de. Bırakın bu kini... Enver bey adama öfkeyle baktı. Onu tanımıyordu. - Siz de kimsiniz? - Ben Orhan'ın büyüdüğü yetimhanenin müdürüyüm. O inanın pırlanta gibi bir çocuktur. Affedin ne olur. Adam gözlerini kıstı kinle: - Affetmek mi, kızımın katilini afetmemi istiyorsunuz ha? Asla, asla, asla... Enver beyin yakın ahbapları da gelmişlerdi dostlarına destek olmak için. Haber yıldırım hızıyla duyulmuştu onların çevresinde. Namaz kılındı. Mezarlığa gidildi. Hâlâ Orhan'la karısının ailesi arasında uzun bir mesafe vardı. Sadece cenaze defnedilirken Orhan kendisine hiddet ve kinle bakan Enver beyin gözlerini gördü. Dudaklarını ısırdı. Cemaat dönerken Enver bey birkaç adım yaklaştı onun yanına, herkesin duyacağı bir şekilde bağırdı: - Sana bu dünyayı dar edeceğim!.. Bu acıyı yaşattın ya bize, dar edeceğim dünyayı, katil... Genç adam olgunluk gösterdi, cevap vermedi. Onu anlıyordu, acısı büyüktü. Olcay hanımın feryatları arasında acılı anne baba arabalarına binip gittiler. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.