Allahü teâlâya hakîkî kul olmak...

A -
A +

Tasavvuf, seyr ve sülûk demektir. Bundan maksat, fenaya ve bekâya kavuşmaktır.

 

 

 

Şeyh Ömer Ziyâeddîn Efendi Osmanlı âlim ve velîlerindendir. Osman et-Tavîlî hazretlerinin üçüncü oğludur. 1839 (H.1255) senesinde Tavila’da doğdu. Bulunduğu bölgenin medreselerine devâm ederek ilim tahsîl etti. Kerkük’teki Talabânî Medresesinde okuyarak ilmini artırdı. Bu medreseyi bitirerek yüksek ilim sâhibi oldu. Bu sırada Nakşibendiyye yoluna intisâb etti. 1900 (H.1318) senesinde vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:

 

Kalbde hâsıl olan keşiflere, rüyâlara itimat edilmez. İtimat edilecek ve insânı saadete kavuşturacak şey, Kitap ve Sünnettir. [Yâni, Kur'an-ı kerim ve hadis-i şeriflerdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin, bu ikisini açıklayan kitaplarıdır. Kitap ve Sünneti öğrenmek isteyen, Ehl-i sünnet âlimlerinin bu kitaplarını okumalıdır. Bid'at sahiplerinin, mezhepsizlerin, dinde reformcuların kitaplarını okuyan, felakete sürüklenir.]

 

Kitap ve Sünneti, [Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından] öğrenip, bunlara uygun ibâdet yapmak lâzımdır. Allahü teâlânın ismini çok zikretmeyi de, şeriat emretmektedir. Her vakit, çok zikir yapınız! Evliyâlığın en yüksek mertebesi, Allahü teâlânın marifetine kavuşmaktır. [(Marifet), Allahü teâlânın sıfatlarını anlamak demektir. Fenaya kavuşanlarda hâsıl olur.]

 

Fena, iki nevidir: Birincisi, (Fenâ-yı kalb), kalbin Allahü teâlâdan başka, her şeyi unutmasıdır. İnsan, kalbinin bir şeyi hâtırlaması için, kendini zorlasa da, hâtırlayamaz ve Allahtan başka bir şeyi sevmez olur. İkincisi, (Fenâ-yı nefs) olup, insanın, kendi varlığını da unutmasıdır. İnsan, ben diyemez olur. Allahü teâlâdan başka bir şeyi hâtırlamak ve sevmek, ârif için zehirdir. Kalbi ölüme sürükleyen bir hastalıktır. Fena hâsıl olunca, kalb mâ-sivâyı [her şeyi] sevmekten kurtulur. Hakîkî îmana kavuşur ve şeriate uymak, kolay ve tatlı olur. İhlâs hâsıl olur. Nefis, emmârelikten kurtulup, itminâna kavuşur. Nefs-i emmâre, şeriate, [yâni Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına] düşmandır. İtminâna kavuşunca, şeriata uymaktan zevk alır. Bu hâle (İslâm-ı hakîkî) denir.

 

Hulâsa, tasavvuf, seyr ve sülûk demektir. Bundan maksat, fenaya ve bekâya kavuşmaktır. Allahü teâlâya hakîkî kul olmaktır. Nefsin serkeşliği, isyân ve zevkleri yok olmasıdır. Yoksa, kalb gözü açılarak, nûrları, ruhları, melekleri, cinleri görmek, onlara kavuşmak, [gaybları sorup öğrenmek] değildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.