İstanbul’u çıkarırsak geriye bir şey kalmaz

İstanbul’u çıkarırsak geriye bir şey kalmaz

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Osmanlı payitahtının kültürel zenginliği, klasik ve modern sanat eserleriyle “İstanbul’un Hazineleri” sergisine taşındı. Küratör Berna Karadoğan “İstanbul’u çıkardığınızda sanat anlamında pek bir şeyimiz kalmaz” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Sultan IV. Mehmed’in annesi olan Hatice Turhan Valide Sultan, kendisini hayır işlerine adamış bir saray kadını idi... Valide Sultan, bugün Eminönü’nün silüetini süsleyen Yeni Cami ve Mısır Çarşısı ile birlikte Hünkâr Kasrı’nın da banisiydi. Onun inşa ettirdiği bu kasır, şu günlerde çok hususi bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Mor Kaftan Galeri tarafından tarihî mekânda açılan “İstanbul’un Hazineleri” isimli sergi, klasik ve modern sanatları bir araya getiriyor. Sergide 10 sanatçının hat, ebru, resim, minyatür, porselen, seramik, çini ve tezhip sahalarından 74 eseri yer alıyor.
Sorularımızı cevaplayan serginin küratörü Berna Karadoğan, bir müddettir İstanbul’daki bilinmeyen sanatsal ve mimari hazineleri tespit ettiğini kaydederek “Bunlar altın mücevher değil ama sanat ve insan da bir hazinedir. Sergimizde de onlardan yola çıktık. İstanbul dünya şehirlerinin başkentidir. Onu çıkardığınızda sanat anlamında pek bir şeyimiz kalmaz” diyor.

OSMANLI DEĞİL LATİNLER YIKTI
Osmanlının, İstanbul’daki Bizans eserlerini yakıp yıktığı iddialarının hakikati yansıtmadığını anlatan Karadoğan, “O mimari eserleri yıkan Osmanlı değil, Latinlerdi. Bu hakikati insanlara anlatmak lazım.  Osmanlı ve Bizans arasında da inanılmaz geçişler var. Mesela Hipodroma ait kolonlardan dört adedi Mimar Sinan tarafından Süleymaniye Camii’nde kullanılmıştır” şeklinde konuşuyor.

Osmanlı Sarayından bugüne taşındılar
Sergide maziyi bugüne taşıyan objeler de yer alıyor. Porselen sanatçısı Nilgün Günsür’un, Osmanlı Saraylarında kullanılan ancak bugün unutulan nesneleri yeniden meydana getirdi. Sergiye has olarak hazırlanan bu nesneler arasında sıra dışı şeyler bulunuyor. Onlardan biri Nevruziyelik… Osmanlıda Saray hekimbaşının 7 çeşit baharatla hazırladığı macunu sunduğu hususi kaselere  “Nevruziyelik” deniliyordu. Sanatçı Günsur bu nesneyi yeniden yorumladı. Bunun dışında Osmanlıda kahve servisinde gül suyu dağıtmak için kullanılan gülabdanlar, altın kaplamalı olan tombaklar, damla sakızlarının sunulduğu sakızlıklar ve değerli taşlarla bezenen pilavlıklar da bugüne adapte edilerek sergiye taşındı.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...