Peygamberlikten sonra en yüksek mertebe...

A -
A +
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Şehit, ölüm acısı duymaz, kabirde üzülmez, kıyametin dehşeti, hesap, mizan, sırat onu rahatsız etmez, doğruca Cennete gider."
 
Bugün, takvimlerde belirtildiği üzere "Şehitleri Anma Günü"dür... Bu vesileyle bugünkü yazımızda bir nebze şehitlik ve gâzilikten bahsetmek istiyoruz efendim...
Allah yolunda canını fedâ eden, dînini, vatanını, bayrağını, nâmusunu müdâfaa ederken ölen, haksız yere öldürülen Müslüman şehittir. Böyle bir muhârebeye katılan ve gazâdan sağ sâlim dönen Müslüman da gâzidir... Hükûmete karşı gelen âsiler veya yol kesici eşkıya tarafından öldürülenler de şehittir. Gâzilik ve şehitlik yüce bir mertebedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
"Şehit, ölüm acısı duymaz, kabirde üzülmez, kıyametin dehşeti, hesap, mizan, sırat onu rahatsız etmez, doğruca Cennete gider."
"Bir kimse bir gâzinin başını gölgelendirse, onu da Allah kıyâmet günü gölgelendirir."
Şehitlik, Allah katında peygamberlikten sonra en yüksek mertebedir. Cennette, şehitler için sonsuz nîmetler hazırlanmıştır...
           ***
Eshâb-ı kirâmdan Abdullah bin Cahş hazretleri, Resûlullah’ın halasının oğlu ve kayınbirâderidir. Uhud Savaşında şehit olmak istiyordu. Arkadaşlarından Sa’d bin Ebi Vakkas hazretleri, bu arzusunu şöyle anlatmaktadır:
-Uhud’da, savaşın çok şiddetli devam ettiği bir andı. Birdenbire yanıma sokuldu, elimden tuttu ve şunları söyledi:
-Şimdi burada, sen duâ et, ben “âmin” diyeyim. Ben de duâ edeyim, sen “âmin” de! Bunun üzerine “peki” dedim ve şöyle duâ ettim: “Allah’ım, bana çok kuvvetli ve çetin kâfirleri gönder. Onlarla kıyasıya vuruşayım. Hepsini öldüreyim. Gâzi olarak geri döneyim!”
Benim yaptığım bu duâya, içten “âmin” dedi. Sonra da duâ etmeye başladı:
“Allah’ım, bana zorlu kâfirler gönder. Kıyasıya onlarla vuruşayım. Cihadın hakkını vereyim. Hepsini öldüreyim. En sonunda biri de beni şehit etsin. Sonra, benim dudaklarımı, burnumu, kulaklarımı kessin. Ben kanlar içinde, senin huzûruna geleyim. Bana 'Abdullah, azalarını ne yaptın?' diye sorduğunda, 'Allahım, ben onlarla çok kusur işledim, yerinde kullanamadım. Senin huzûruna getirmeye utandım. Sevgili Peygamberimin de bulunduğu bir savaşta, toza toprağa bulandım da öyle geldim' diyeyim...”
Gönlüm böyle bir duâya “âmin” demek istemiyordu. Fakat söz verdiğim için mecburen “âmin” dedim...
Bir ara baktım, Abdullah’ın elindeki kılıç kırıldı. Resûl-i ekrem efendimiz, ona bir hurma dalı verdi. Bu dal, bir mucize olarak kılıç gibi önüne geleni kesmeye başladı. Birçok düşmanı öldürdü... Savaşın sonuna doğru, nihâyet tam istediği şekilde, şehit düştü…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.