"Bundan başka şeref ararsak!.."

A -
A +
"Biz daha önce zelîl ve hakîr bir kavimdik. Allahü teâlâ, bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi zelîl eder, her şeyden aşağı eder..."   Bazı kimseler şerefi; mal, mülk sahibi olmakla, mevki, makama kavuşmakla olacağını sanmaktadır. Halbuki mal sahibi olmak, çok zengin olmak da üstün, şerefli olmayı, gerektirmez. Kârun'un çok malı vardı. Malı ile beraber kahrolup gitti. Geçici olarak sahip olunan servet ile, mal ile kibirlenmek çok çirkindir. Zira varlığı ile kibrettiği malı telef olur, evi yıkılır da kendisi açıkta kalır. Mal ile, evlat ile, mevki ile ve rütbe ile tekebbür etmek, kibirlenmek insana hiç yakışmaz. Çünkü bunlar, kendinde bulunan üstünlükler değildir. Gelip geçen, kendinde kalmayan, insandan çabuk ayrılan şeylerdir. Bunlar ahlâksızlarda, kötü kimselerde de bulunur. Bunlar üstünlük olsalardı, bunlara kavuşmayanların ve kavuşup da ayrılanların, çok aşağı kimseler olmaları lâzım gelirdi. Mal ve mevki, makam hırsı kalp hastalıklarından, yani kötü huylardandır. Şu hadîs-i şerîfler "Hubbürriyâset" yâni baş olmak, amir olmak sevgisinin zararlarını açık bir şekilde bildirmektedir: (İnsana zarar olarak, din ve dünya işlerinde parmakla gösterilmesi yetişir.)(Medholunmayı sevmek, insanı kör eder ve sağır eder. Kabâhatlerini, kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, kendisine yapılan nasîhatleri işitmez olur.) Mal, mülk, makam gelip geçici şeyler olduğu için üstünlük sebebi değildir. Gerçek manada şerefin ne olduğunu hazret-i Ömer'in şu menkıbesi bizlere ne güzel anlatıyor: Hazret-i Ömer Şam'ı ziyaret ettiğinde, ordusunun kumandanı Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretleri büyük bir kalabalıkla karşıladı. Hazret-i Ömer ile kölesi beraberlerindeki tek deveye nöbetleşe biniyorlardı. Şehre girişte, sıra köleye gelince Halîfe devesinden indi. Yerine kölesi bindi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp deredeki sudan geçti. Uzaktan bakan, deve üstündeki köleyi Halife, devenin yularını tutan hazret-i Ömer'i ise köle zannediyordu. Bunu gören Ebû Ubeyde bin Cerrâh dedi ki: -Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izâh edebilirsiniz? Sizi köle zannedecekler!.. Hazret-i Ömer'in bu sözlere verdiği cevap, tarihe şu altın harflerle geçti: -Yâ Ebû Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelîl ve hakîr bir kavimdik. Allahü teâlâ, bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi zelîl eder, her şeyden aşağı eder!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.