İlm-i siyâseti lüzumsuz gören talebe!..

A -
A +
Eskiden medreselerde, ilm-i siyâset dersi vardı. Talebenin biri, o derse gelince "Buna lüzum görmüyorum, ben artık gidebilirim" demiş ve medreseden ayrılmış...
    Bir Müslümanın hakkıyla hizmet edebilmesi için üç şart lazımdır. Bu üç şarta ne kadar riayet edilirse, o kadar faydalı hizmet verilmiş olur... Önce ilim ve tecrübe lazım... İlimsiz hizmet olmaz. Nerede ilim varsa orada İslâmiyet vardır. Çünkü, İslâmiyet, ilmin tâ kendisidir. Kur'ân-ı kerîmin birçok yerinde, ilim öğrenmek emredilmekte, ilim adamları övülmektedir. Bir hadîs-i şerîfte "İlim Çin'de de olsa alınız" buyuruldu. İslâmiyete faydalı olabilmek için önce dîni çok iyi bilmelidir. Ancak ilimle beraber tecrübeden de istifade etmek gerek. Bir cerrahın, mesleğini sadece ilmiyle icrâ etmesi mümkün değildir. Defalarca ameliyatlara iştirak etmesi, ilmini tecrübe ile birleştirmesi lâzımdır... İkinci olarak akıl ve siyâset şart... Bir kimsenin, dînin emirleri ile mükellef olabilmesi için akıllı olması lâzımdır. Ahmak kimse hangi işte olursa olsun, işine zarar verir... Hizmette, akıl ile birlikte ilm-i siyâseti de devreye sokmak lâzımdır...  Eskiden medreselerde, ilm-i siyâset dersi de verilirdi. Talebenin biri, sıra ilm-i siyâsete gelince, "Buna lüzum görmüyorum, ben artık gidebilirim" demiş ve medreseden ayrılmış... Yolda bir köye uğramış. İmâmın vaazını dinlemiş. Bakmış ki, bozuk itikâdlı biri. Namazdan sonra hemen ayağa kalkıp, cemaate, "Sizin bu imâmınız bozuk itikâdlı. Bunun arkasında namaz kılınmaz" demiş... İmâm kendini köylülere çok sevdirmiş biri olduğundan, bir işâretiyle, adamı pataklayarak yaka-paça dışarı atmışlar... Talebe düşünmüş ve hatâsını anlayarak medreseye geri dönmüş... İki sene de siyâset dersi aldıktan sonra, aynı köye tekrar uğramış. Ancak onu tanıyamamışlar. Bu defa cemâate demiş ki: -Ey cemaat! Sizin bu imâmınız az bulunur bir insandır. Her kim bunun sakalından bir tel koparır yanında bulundurursa, başına belâ gelmez! Bunun üzerine, cemâat imâmın sakalını yolmak için hücum eder. İmâm kendini dışarı zor atar ve köyü terk edip gider. Bozuk itikâdlı imâmdan köylüleri ilm-i siyasetiyle kurtarmış olur... Bu hadise de gösteriyor ki, dîni anlatacak kimsenin, karşısındakilerin dünyasını iyi bilmesi lâzımdır... İyi bir hizmet edebilmenin üçüncü şartı ihlastır... Yapılan bütün işlerin kabul edilmesi ve âhirette faydası olması için bunların ihlâsla, yani Allah rızâsı için yapılmış olması lâzımdır. İhlâs, dünya menfaatlerini düşünmeyip amellerini yalnız Allah rızâsı için yapmaktır. İhlâs sâhibi, ibâdet ederken başkalarına göstermeyi hiç düşünmez. Bunun için Ehl-i sünnet âlimleri, ilim, amel ve ihlâsın beraber olmasını şart koşmuşlardır. Bunlardan biri eksik olursa maksada kavuşulamaz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.