Bu "din adamları"nın dinimizle dertleri nedir!..

A -
A +
Feridun Ağabey, ben otuz iki yaşında askerliğini yapmış, bir iş yerinde asgari ücretle çalışan bir gencim. Son zamanlarda konuşulan 'deist'lik ile ilgili ben de derdimi paylaşmak istiyorum... Ben, cami hocası olması sebebiyle dinî bilgileri babamdan öğrenerek büyüdüm. Ve bana anlatılan kadarıyla dinî konuda bir Müslümana lazım olan iman ve itikat bilgilerini biliyorum. Yakın zamana kadar da elimden geldiği kadar ibadetlerimi yapmaya çalışıyorum. Ama son zamanlarda televizyonlara çıkan İslam adına "din adamı" olarak konuşanları dinledikçe "bunlar hangi dinden bahsediyor" diyorum!.. Babamın öğrettiği iman ve itikat bilgilerine bakıyorum ama daha da ötesini bilemiyorum. Ama bu din adamlarının ekranlarda din adına bize öğreteceği hiçbir şey yok mu? Namazı nasıl kılacağımızı niye hiç anlatmıyorlar? Abdest alırken nasıl davranacağımızı niye anlatıyorlar? Sadaka vermekten sadece söz ederken zekât konusunda zenginleri niye bilgilendirmiyorlar. Nedir bu din adamlarının dinimizle dertleri Feridun Ağabey, yatıyor kalkıyor hadislerle uğraşıyorlar, mezheplerle uğraşıyorlar, kız çocuklarıyla uğraşıyorlar kadınlarla uğraşıyorlar. Bunların bu konuşmalarını babamın anlattığı bilgiler olmadan dinlesem yemin ediyorum ben çoktan deist olurdum. Şimdi basit düşünüyorum da yoksa bu adamlar gençler bizi dinlesin de dinden soğusun dinden uzaklaşsın diye mi böyle konuşuyorlar diye sormadan edemiyorum! Bence; gençlerin deist olmasını değil gençlerin önünde böyle insanların din adamı olarak bulunmasını dert etmek lazım!..           Hasan Ali Durgut-Ankara     Gerekçelerinizde haklı olabilirsiniz ancak...   “Merhaba, ben de 30 yaşındayım ve henüz askere gitmedim. Evliyim 4 yaşında da bir oğlum var. İyi bir işte çalışıyorum. Askere gittiğimde o kadar emek verdiğim işimi kaybedeceğim. Ailemden ayrı kalmak zaten bir dert benim için. Sizden talebim benim gibi işini, ailesini kurmuş sorumluluk sahibi insanlar için bedelli askerlik ve profesyonel ordu talebimizi yetkililere duyurmanız... Şimdiden teşekkür ederiz” diyen Yasin Can isimli okuyucumuz ve yine “Sayın değerli büyüklerimiz, hayata genç yaşta atılmaktan başka bir suçumuz olmadığı gibi biz masum gençler Bedelli Askerlik Sorunu yüzünden işinden olmuştur, evine ekmek götüremez eşine çocuklarına bakamaz hâle gelmiştir. Aile hayatını ve iş hayatını tehdit eden bu problem yüzünden sosyolojik, psikolojik travmalar yaşamaktayız. Hayatımızda trafik cezası dahi yemediğimiz hâlde bizler üreten, çalışan, vergi ödeyen çocuklarını büyüten, hasta anne ve babası bakan bizler kendi polisimizden GBT korkusuyla kaçar duruma geldik. Söz konusu ihracat yapan, üretime katılan düzenli vergisini ödeyen istihdam sağlayan, katma değer meydana getiren ve bizzat devletin kurumlarına hizmet eden gençleriz. Makinelerin ustasız, çocukların babasız, bakıma muhtaç anne-babaların evlatsız, işsiz ve kirada olan kadınlarımızın eşsiz kalmaması, ailelerin dağılmaması, iş yerlerinin kapanmaması ve her şeyden önemlisi geleceğe dair heyecanlarımızın yitirilmemesi için son kez Bedelli Askerlik talep etmekteyiz” diyen Kadir Demir isimli okuyucumuz ve daha birkaç benzeri mail gönderen okuyucularımız var. Bunlara deriz ki, arkadaşlar gerekçelerinizde gerçekten haklı olabilirsiniz ama şu an dünyanın hemen yanı başımızda bulunan Suriye’ye üşüşmüş olduğunu görmüyor muyuz? Türkiye’nin millî güvenliği sebebiyle bölgede harekât düzenleyip ülkesini terör tehdidinden korumak için cansiparane mücadele içinde olduğunu görmüyor muyuz? Tamam dert dilek ve isteklerinizi yetkililerimize iletiyoruz ama ülkemizin böylesi hassas bir dönemde olduğunu da bilmenizi istiyoruz. Takdir elbette yetkililerindir… İnşallah uygun bir çözüm bulunur...     İyilik etmenin karşılığı bu mu olmalı?   Feridun Ağabey, en yakın akrabam beni arkadaşlarımın arasında küçük düşürdü. Kendisi tuhafiyeden aldığı orlondan bana birkaç lif yapmamı istedi. Vaktim olmadığını söylesem de ısrarına dayanamayıp birkaç lif yaptım. Orlonlarının kalanını da kendisine verdim. Bana, istemediğim hâlde elli lira da el emeği verdi. Daha sonra aradan iki hafta mı ne geçtikten sonra arkadaşlarla birlikte evde çay içerken herkesin içinde bana benim orlonlarımı aldı, paramı aldı beni kandırdı diye iftirada bulundu. Herkesin içinde “sen kendin getirmedin mi, kendin vermedin mi? Ne biçim iftira atıyorsun. Koskoca kadınsın utanmıyor musun?” diye tepkimi gösterdim ama komşularımın ve arkadaşlarımın gözünde mahcup oldum. Bu akrabamın bu yaptığına kaç gündür geceleri gözüme uyku girmiyor. Çok üzüldüm. İnsanlara iyilik etmenin karşılığı bu mu olmalı?          Rumuz: “Melahat”-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.