Egzoz gürültüsü değil kuş sesi duymak istiyorum

A -
A +
Feridun Ağabey, devletimiz yıllardır çok güzel işlere imza atıyor; kendilerine minnettarız, duacıyız. Eskiden bütün özel ve kamu kuruluşlarında, şehir içi ve şehirler arası otobüslerde kapalı mekânlarda sigara çok büyük bir dertti. Gittiğimiz her yerde boğucu ve zehirleyici sigara dumanına maruz kalırdık, çoğu zaman şikâyet etmek için gittiğimiz yetkilinin elinde de sigarayı görünce çaresizliğimizi anlar, şikâyetimizi bildirsek de önemsenmeyeceğimizi bilirdik. Şimdi devletimiz koyduğu kurallar ve yaptırım gücüyle bu sorun kökten kesilip atıldı. Aynısının egzoz bağırtan arabalar ve motorlar için de yapılmasını istiyoruz. Bu, Türkiye’mizin önemli gürültü kirliliklerinden biridir. Sokakta yürürken veya evde otururken beyin tırmalayıcı bir gürültüyle karşılaşıyoruz. Hem de bir kere değil, günde yüzlerce kez. Yaz gelmesine rağmen artık pencere açamaz olduk. Buradan çok kıymetli, çok sevgili Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderimize sesleniyorum, her gittiğiniz yerde, insanların cebinde gördüğünüz sigara paketlerini alıp bire bir sigara bıraktırmaya teşvik ettiğiniz ve sigara sorununa el attığınız gibi lütfen bu meseleye de bir el atar mısınız? Bizi bu gürültü teröründen kurtarır mısınız? Kanunlar mı artırılır, yaptırım gücü mü artırılır trafik polislerine daha fazla mı yetki verilir bilemiyorum ama size güveniyorum. Devletimizin bu sorunu çözüp halkını huzura kavuşturacağına yürekten inanıyor ve hürmetlerimi sunuyorum...         Rumuz: “Vatandaş”-İstanbul     “Herkes beni nankör olarak görüyor”   Feridun Ağabey, bu köşeye derdini yazan bazı okuyucuları okurken gerçekten üzülüyorum, empati yapmak istiyorum... Benim derdim aile sorunları. Çevremizde konu komşu da dâhil olmak üzere artık aile problemi yaşadığımızı herkes biliyor. Akrabalarım biliyor. Annem babam biliyor. Benim eşimle ilgili sorunlarımda kendi ailem bile beni haksız çıkartıyor. "Hiçbir dediğini iki etmeyen, evine ekmek getiren gece gündüz çalışan bir kocan var. Daha ne istiyorsun?” diyorlar. Ben de onlara asıl derdimin bu olduğunu anlatamıyorum. Kocam sabahın erken saatinde çıkıp gece yarılarına kadar çalışan bir işçi ve resmî hiçbir gelirimiz yok. Sabah giderken gece geldiğinde doğru düzgün yüzünü gördüğüm yok. Biraz bizimle ilgilenmen lazım diyorum hemen cevabı hazır: “Ben size ekmek parası kazanıyorum. Keyfimden mi geç geliyorum?” Ben de diyorum ki; sen yanımızda olmadıktan sonra, küçük çocuklarımız babasını göremedikten sonra para kazanmak istediğini söylemen onucu değiştirmiyor ki? Ben sabah evden hava aydınlanmadan çıkıp akşam eve yatsıdan sonra gelen sonra da kanepede kıvrılıp kendinden geçen bir koca istemiyorum. Bu benim hakkım değil mi? Çocuklarımın hakkı değil mi? Ama bunu ne çevreme ne aileme anlatabiliyorum! Herkes beni nankör olarak değerlendiriyor. Ben nankör müyüm Ağabey? Benim de bir hafta sonu kocamla birlikte bir yerlere gitmeye hakkım yok mu? Benim de bir akşam yemeğini kocamla birlikte yemeye hakkım yok mu? İyi olmak demek bu mu?..             Rumuz: “Ah”-İzmit     “İstanbul’da her taraf deniz diyorlar”   Feridun Ağabey, ben yirmi iki yaşıma giriyorum. Aslen İstanbullu değiliz ama İstanbul’da doğma büyüme yaşıyorum. Belki inanmazsınız, size bir şey söyleyeceğim. İlkokuldan sonra ailecek çalışıp evimize para götüren kimseleriz. Çocukluğumu saymazsak 15 yıldır İstanbul’da yaşıyorum ama daha Bakırköy’ü hiç görmemişim. Eminönü’nü hiç görmemişim. İstanbul’da her taraf deniz diyorlar, ben daha hiç deniz görmemişim. Sabahleyin evden çıkıp minibüse biniyorum. İş yerime tekstil atölyemize gidiyorum. Akşam da oradan çıkıp evimize gidiyorum. Pazar günü de evde annemize temizlikte yardım ediyoruz. Yani hayatımızdan memnun değiliz diyemem yine de ekmek kapımız var. Ama bir gün tatil olduğunda annemlerle birlikte bir Eminönü’ne gitmeyi orada deniz görmeyi vapur görmeyi öyle istiyorum ki? İstanbul’da olup da her gün deniz gören insanlar vardır değil mi? Ölmeden önce bir fırsat bulur da deniz görürsem dünyanın en mutlu insanı ben olacağım...           Rumuz: “Gül Kız”-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.