Bu durum bizi neden rahatsız etmiyor?

A -
A +
 
Hekim değilim. Sağlık konusunda da çok engin bilgim yok. Ana ham maddesi “mısır” olan; sahte, GDO’lu, ilaçlı, hormonlu, kanser yapıcı, güçten düşürücü arızalı karışımlarla beslenmiş hayvanların ve bitkilerin ürünlerini (yumurta, tavuk, balık, süt, yoğurt, peynir, et, sebze, meyve) tüketmeyi reddetmeliyiz.
Tohum, gübre, ilaç, yem sektörlerini ele geçirmiş olan 10 kadar çete (küresel) holding 50-60 yıldır bizleri göstere göstere zehirliyor.
Genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısırdan üretilen nişasta bazlı şeker (NBŞ), yedikçe yediren monosodyum glutamat (MSG-Çin tuzu), bünyenin kabul etmediği sahte yağlar, tadı-tuzu olmayan hormonlu meyve-sebzeler bizleri hastalıklı, ilaçlara bağımlı, düşünme/üretme yetileri azalmış, tembel varlıklara dönüştürüyor.
Saatlerce magazin, spor, laklak programlarını izleyen insanlarımız nice ünlü sağlık uzmanlarının ilettiklerini pek dikkate almıyor.
Kapalı, kirli, tıkış tıkış ortamlarda 38-42 günde, mısır temelli sahte yemlerle beslenen tavukları yiyerek kendimizi zehirliyoruz.
Gıda sektöründe milyonlarca insanlar çalışıyor. Bunlar işsiz kalmasın, sistem çökmesin diye sağlık sektörünün, akıl hastanelerinin müşterilerini artırıyoruz.
5 litrelik BPA’lı plastik kaptaki endüstriyel su 2,5-3 TL’ye satılıyor. Yani 1 ton suyu 500-600 TL’ye alır olduk. Hem paramız gidiyor hem de sağlığımız.
Dünyanın sağlıksız / kansorejen gıda sektörü ABD, Almanya, Fransa, Hollanda, Çin, İsrail gibi etik, ahlak tanımaz ülkelerin dev şirketlerinin eline geçti. Bunlar medyanın bilinçlendirici yayın yapmasını reklamlarıyla engellemektedir.
Ekmeğimiz, yağımız, şekerimiz, sebzelerimiz, hayvanlarımız tümden sahte hâle getirildi. Organik topraklarımızı yitirdik. Köylerimiz boşaldı. Kimyasal işlemden geçirilmemiş gıda yemez olduk… Bu durum bizleri neden rahatsız etmiyor?
Bir Eğitimci
***
 
Köyümüzün içine asfalt mıcır üretim merkezi kurulmasın!
 
(resim var)
 
Feridun Ağabey, Köroğlu Dağlarının hemen eteğinde bulunan Bölücekkaya köyünün tam içine mıcır üretme tesisi kurulmak istenmektedir. Bu tesis köyün havasını, suyunu, toprağını tahrip edecek özelliktedir. Üretim tesisindeki makinelerden çıkacak olan toz öldürücü silikasis hastalığına da yol açabilecektir. Tabii şartlarını muhafaza eden, geleneksel tarım ve hayvancılığın yapıldığı Bölücekkaya köyünün tam ortasına, zararlı tozlar üretecek olan bir sistemin kurulmasından vazgeçilmesini istiyoruz. Bu tesisin illaki kurulması isteniyor ise köyden uzak bir noktaya alınması daha uygun olacaktır. Devletimizin yetkililerinin konuya el atmasını bekliyoruz.
Kıbrıscık Bölücekaya Köyü sakinleri- Bolu
 
 ***
Çocuklarımızı niçin korkutuyoruz?
Bir alışveriş merkezinde annesinin bitmek bilmeyen vitrin merakından belli ki usanmıştı çocuğu. Yedi sekiz yaşlarındaydı. Annesi yine bir mağazaya daha girmek istiyordu. Ama çocuk annesinin gittiği bu mağazadan içeri girmek istemiyor diretiyordu. Annesinin çocuğa uyguladığı yaptırım şu şekildeydi: “Tamam sen arkamdan gelme. Seni kaçırsınlar, kolunu bacağını kırsınlar dilenci yapsınlar da gör!”
Çocuk bunun üzerine korkarak arkasına bakınıp annesinin peşinden ağlaya ağlaya da olsa gitti. Anne bu korkuyla amacına kolayca ulaşmıştı ama o çocuğun küçücük beyninde oluşturduğu travmayı hiç hesap ediyor muydu? Bu zamanda iletişim araçlarının bunca yaygın olduğu, ekranlar, iletişim uzmanı, psikolog, psikiyatr taştığı hâlde bu tür örnekler akla ziyan değil mi?
İsimsiz- İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.