Çeyrek asırdan fazladır tapularımızı alamıyoruz

A -
A +
Feridun Ağabey, hayırlı günler dilerim. Size Yakuplu'da bulunan yaklaşık 400 kişilik "Tatutaş mağdurları" adına yazıyorum. 1995 yılında Tatutaş firmasından ev aldık ama hâlen tapularımızı alamıyoruz. Yılda bir kez biz mağdurlar bir araya gelip toplanıyoruz. Tatutaş firmasının yetkililerini çağırıyoruz. Bize her yıl aynı işe yaramayan söylemleri söyleyip duruyorlar. Yirmi yıl geçti hâlâ tapularımızı alamıyoruz. Daha önce “belediyede pürüzler var çözmeye çalışıyoruz” diyorlardı. Bizden bazıları Beylikdüzü Belediye Başkanlığına müracaat ettiler. Yapılan araştırmada belediye ile ilgili en ufak bir pürüz çıkmadı. Bu sefer bize bizim parselin üzerinde bulunan bir başka kooperatifin yapmış olduğu binada dört dairenin sekiz kişiye satılmış olduğunu söylediler. Bunun üzerine biz dedik ki; “Bu dairelerin paralarını biz ödeyelim tapularımızı alalım.” Bunlar bu söylemlerinde de söylemlerini yerine getiremedikleri için işi uzatıp durdular... Feridun Ağabey, ne olur bu konuda yazın da konuyla ilgili yetkililer bize yardımcı olsun. Bizi bu mağduriyetten kurtaracak yaptırımlar uygulansın. Biz haksız hukuksuz bir şey istemiyoruz. Biz sadece ve sadece tapularımızı istiyoruz. Elimizde bir tek evimiz var, onu da kaybetmek istemiyoruz. Yarın toprak sahiplerinden birisi ölse yerine vârisleri çıksa biz artık tapularımızı hayatta alamayız. Nereden bulacağız vârisleri ve vârisler bu durumu kabul edecek mi bakalım? Tapu verme konusunda rıza gösterecekler mi? Göstermezlerse bizim herhangi resmî bir belgemiz var mı? Çeyrek asırdan fazladır tapu için uğraşıyoruz. Artık Tatutaş firmasının yetkililerine ve kooperatif yetkililerine inancımızı kaybetmek üzereyiz. Bu konuda sayın devlet büyüklerimizden yardım talep ediyoruz. Saygılarımızla.             Tatutaş Mağdurları     “Kendi kendimi teselli ettim”   Yokluğu yalnız ben çekiyorum sanıyordum. Meğerse benden daha beter ne yokluk çekenler varmış. Benim derdim herkesten çok fazla zannederdim. Yokluk içinde yaşarken hayatı allak bullak olanlar varmış. Açlıktan ölenler varmış… Kendi kendime seslendim bir akşam: “Ah bre nefsim sen benden ne istersin bre! Daralmışsan da bunalmamışsın. Daha ne istiyorsun? Mutluluk biraz da elinde bulunanla yetinmek değil mi?.. Neden şu hâline şükretmiyorsun isyan ediyorsun? Görmedin mi dünya hırsına kapılanlar onun kurbanı olmuyor mu? Sen de mi bu hırsın içindesin? Şu yalan dünyada hepimiz misafir değil miyiz? Geçen yine efkârlandım. Vurdum elimi masaya kendi kendime haykırdım; “Şu dünyaya gelirken üzerinde ne vardı? Ne ile geldin ki ne ile gideceksin? Kim ne götürmüş söyle! Mutlu olmalısın. Mutlu olmak için çok paraya çok mala unvana makama şöhrete gerek yok… Mutluluk öfkeden kurtulabilmektir. Mutluluk kendini sevebilmektir. Sonra insanı sevebilmektir. Mutluluk nefret değil sevgi üretebilmektir... Biz dertli olmak ister gibi dert alıp dert satıyoruz birbirimize. Yeter artık yeter… Kızmaya küsmeye kavga etmeye yeter… Ölümden başka her derdin bir çaresi yok mu? Bu gurbet diyarında misafir isek misafir gibi olmak durumundayız. Ben bu duygularla kendi dertlerimle bile mutlu olabilmenin yollarını arıyorum…             Mehmet Ali Çakır-Ankara     Nikâh şahidim olacaktı   Çok yakın arkadaşımdı. Evlendiğimde nikâh şahidim olacaktı. Evlenip çocuğum olursa sağ kulağına ezanı o okuyacaktı. Askerliğimiz bitse de arkadaşlığımız ömür oyu bitmeyecekti. Ama bir elim trafik kazası beni onsuz bıraktı. Ben arkadaşsız değil kardeşsiz kaldım. Tek tesellim şu ki Allah’ın rızasına uygun yaşamaya çalışırdın. Ben senin tertemiz yüreğine inanıyorum. Öldüğüne hâlâ inanamıyorum sensiz yaşamaya nasıl alışacağım onu da bilmiyorum. Allah mekânını Cennet eylesin kardeşim...         Rumuz: “Arkadaş”-Sivas
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.