Bakır üstüne kalay gibi gülümsemeler

A -
A +
Benim beğendiklerimi ailem beğenmiyor, onların önerdiğini ben istemiyorum. Tarzıma uygun gelmiyor. Bulunduğum semtin kızları da bir hava bir hava; yanlarına sivrisinek olsan yanaşamazsın… Gerçi ben de kimseye yazılmaya filan kalkmıyorum. Biz yazılsak da okuyacak insan bulunur mu bilemem. Sevdim mi adam gibi severim, nefret ettiğim zaman kralı gelse döndüremez. Bizim jargonumuzda, anahtar gibi bir o yana bir bu yana dönmek yoktur… Çevremdekiler “sevmediysen sakın ha” diyor. Yandık desene ağabey, bir kere sevdim o da gitti başkasının oldu. Ben bırakıp gitmedim o gitti. Ben ona bir ömür verecektim o bana sadece elveda dedi… Bundan sonra artık kimseyi sevemem… Sevdim diye de kimseyi kandıramam. Gülümsemeler sahte olur bakır üstüne kalay gibi… Galiba benim aşkım mahşere kaldı bu dünya hayal gibi… Ne yapacağız ağabey biz kaybedenler? Elimizden kayıp giden yıldızın ardından doğar mı karşımıza bir başkası ay gibi… Derdimi anlatmak çok zor, hasretim dağlardan büyük olay gibi… Saygılar Feridun Ağabey…          Kalfa Sinan-Ümraniye     “Ben nerede ölürsem oraya gömün”   Ben Bayburtluyum. Yetmiş yaşındayım. Bundan elli sekiz sene önce köyden ayrıldım. Bir ay önce yine köyüme gittim. Köyümüz Bayburt’a otuz kilometre mesafede. Burada yol ayrımında bir mezar gördüm. Yüz sene önce vefat etmiş bulunan bir şehidin mezarı imiş. Mezarın başında duamı yapıp bitirdikten sonra nasıl oldu nereden geldi bir minibüs durdu. İçinden birileri “o bizim dedemiz” dedi. Kop Dağı’nda yaralanmış Kop Şehidi imiş. Mezarının yeri çukurda idi. Mezarını kaldıralım dedik. Baktık daha çürümemiş. Üzerini yola kadar kaldırdık. Bu demirleri ve direğini de buraya biz yaptık. Şehit Tağbur köyündenmiş. Yaralıyken “ben nerede ölürsem beni oraya gömün” diye vasiyet etmiş. Helva köyü yol ayrımında mezarı var. Bütün şehitlerimize Allah rahmet etsin.           Mithat İnci-Bayburt     Harmancık ilçesini unutmayın!   “Feridun Ağabey sizin aracılığınızla yetkililere terk edilmiş bir ilçeden haber vermek istiyorum. Şaka değil haftanın en az üç veya dört günü elektriği kesiliyor, suyu kesiliyor; caddeleri sokakları kazılıyor, tozdan topraktan geçilmiyor. Çöp konteynerleri ki kokudan yanlarından geçilmiyor. İlçenin hiç mi sahibi yok yetkilisi yok diye merak ediyor insan. Burası Bursa’nın Harmancık ilçesi… Toros’tur arabası, Maltepe’dir cigarası, kara lastiktir ayakkabısı, ekip biçmekten olmuş bel ağrısı, ama pek hoştur sohbeti fakiri fukarası…”           Bayram Kırtaş-Bursa     Bunca masrafa gerek var mı?   “Ülkemizde ulusal ve yerel 4.000.000 adet gazete basılıyor. Bir gazete ortalama 100 gramdır. Günde 400.000 kg yani 400 ton kâğıt kullanılıyor. Bu, yılda 400x365=146.000 ton eder. Bir ton gazete kâğıdı ortalama 800 dolardır. Yılda 116.800.000 dolar harcıyoruz. Mürekkep, makine, nakliye, elektrik, grafik, sayfa düzeni derken yılda 500 milyon dolarımız gidiyor. 70 milyon cep telefonu, 20 milyon bilgisayar neredeyse tamamıyla internete bağlı. Gazeteler elektronikleşmeye direnmekten vazgeçmelidir. Kimsenin gazeteyi ciddi olarak okumadığı bir döneme girdik. İnsanları gözleyiniz. Ortalama 3-5 dakika sayfaları karıştırıyorlar. 40 yıldır aynı lafları yazanlar ise hiç okunmuyor. Video sitelerindeki yorumlar daha yakından takip ediliyor. 20 milyon aile var. 16 milyon haneye zaten gazete girmiyor. Bir gün okunup çöpe atılan ürün için bunca masrafa gerek var mı? Gazetelerin web siteleri cüz'i abonelik bedelleri talep edebilir. Günlük gazetelerde artık market ilanlarından gayri bir şey yok. Patates fiyatını duyurmak için yılda 500 milyon dolar harcanmamalı. Birkaç köşe yazarı villada yaşasın diye dünyayı tüketmeyelim.”            Ali Özdemir-Bolu
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.