Çay içmeyen gençlik mi olur?

A -
A +
Feridun Ağabey, bildiğiniz gibi devletimiz 1940’lı yıllarda nüfusun artmasına yönelik, en az beş çocuğu olmayan ailelerden yüklü miktarda “yol vergisi” alırdı. Bu yüzden aileler bu vergiden kurtulmak için en az beş çocuk yapmaya gayret ederdi. Hatta bazı aileler “ne olur ne olmaz; ölen olur, kalan olur” diyerek birkaç çocuk da fazla yapardı. O yıllarda yedi kardeş, sekiz kardeş hatta on kardeşli aileler bundandı. Aynı anadan babadan on altı kardeş olan insan bilirim ben.
O yıllarda nüfusumuz 18-20 milyonken bugün 81 milyonluk dev bir ülke olmuşsak, o yöneticilerimizin bu varlık vergisini unutmamamız lazım! Bunun gibi şimdi de devletin bazı yaptırımlarla yerli ve millî kültürümüzü yaşatmaya yönelik teşvik veya yaptırımlar getirmesini öneriyorum. Her tarafta alışveriş merkezlerimiz var. Her yerde gençlerin oturup takıldığı marka ama yerle olmayan firmalar var. Orada gençlere sunulan sıcak soğuk içeceklerin içinde Türk kahvesi gibi, çay gibi; soğuk havalarda nane limon ıhlamur gibi içecekleri satan yerler ve mekânlar yok. Çay tiryakiliği gençler arasında kaybolacak mı yani? Ihlamuru niçin bizim çocuklarımız içmesin? O bakımdan bu merkezlere gençlerin takılacağı kahvehaneler açılmasını ve gençlerin gitmelerini sağlayacak teşvikler geliştirilmesini istiyorum. Eskiden teşvikle çocuk bile yaptıran devletin gençlere bir çay içirmeye mi gücü yetmiyor?..
           Bahadır Tüzün-İstanbul 
 
 
Soyadından kurtulmak isteyen kimse ne yapmalıdır?
 
“Sevgili Feridun Ağabey, soyadımın manasının çirkinliğinden aile fertleri ile birlikte okula giden bütün çocuklarım utanıyoruz. Bu bizim kendi isteğimizle olmuş olmasa da her defasında bu soyadı sebebiyle sorulara, müstehzi bakışlara ve sözlere muhatap kalıyoruz. Soyadımızın değiştirilmesini arzu ediyoruz ama mahkemelerle uğraşmak da gerçekten bizim cesaretimizi kırıyor. Son zamanlarda devletimizin biz ve bizim gibi ailelere yönelik kolaylıklar getirdiğini ve soyadı değiştirmek isteyenlerin mahkemeye gitmeden de soyadlarını değiştirebileceklerini işittim. Ancak bu konudaki mevzuat değişikliğinin mahkemeye başvurmadan nasıl yapılacağının pratik bir şekilde bizlere anlatılması mümkün mü? Bu konuda sizden bir isteğim var. Mümkünse Nüfus Müdürlüğünün ve İçişleri Bakanlığı yetkililerinin sizin aracılığınızla da olur bu konuda halkımıza bir açıklamada bulunmasını talep ediyorum. Türkiye gazetesindeki köşenizde isteğimin yayınlanmasını da bekliyorum.” (Bu konuda hukukçu okuyucularımızın vereceği cevabi bilgi olursa onu da okuyucumuza iletiriz)
            Rumuz: “Gemicioğlu”-Şişli
 
 
Aldatan aldatana ama nereye kadar?
 
Feridun Ağabey, ülke olarak zor günlerden geçiyorken ve oluşturulmak istenen ekonomik krize karşı el birliğiyle mücadele vermek istiyorken belli marka firmalar milleti aldatabilir yerli değildir millî değildir ama bizim insanımız bu konuda neden hem kendine hem müşterisine yalan söylüyor anlamak mümkün değil.
Bir yerde okumuştum. Bir gün Peygamber Efendimiz, pazarda gezerken tahıl satan birisini görmüş. Yaklaşarak elini bir çuvala daldırmış. Tahılın altını üstüne çevirmiş. Satıcı, ağır gelsin diye çuvalın altına nemli tahılı üstüne ise kuru tahılı koymuş. Sevgili Peygamberimiz son derece üzülmüş ve “Aldatan bizden değildir!” buyurmuş. O hâlde biz niye hem kendimizi hem müşterimizi hem birbirimizi aldatıyoruz! Niye? Kendimiz karşılaştığımızda hiç de hoşlanmayacağımız bir davranış biçimini biz niye başkasına yapıyoruz. Alırken ucuza aldığımız ve üzerine kârını eklediğimiz ürünleri satarken yeni fiyatlara göre bir kere daha fiyat artırmakla kâr ettiğimizi mi sanıyoruz? Kazandığımızın hayrını göreceğimizi mi sanıyoruz? “Ben de yerine yenisini almakta zorlanacağım” derken bu işin sonu var mıdır? Sen yenisini alırken zorlanmayasın diye müşterine iki defa kâr ederek satmak ahlaki midir?
            Mürsel Şahin-Çorum
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.