İstihbarat ve casusluk

A -
A +
Tarih Dergisi'nin Eylül sayısında "Padişahın Casusları & 16. Yüzyılda Osmanlıların İstihbarat Savaşları" kapak konusu olarak işlenmiş. Aslına bakarsanız başlığı görünce Osmanlıya bir eleştiri getirilmiş diye düşündüm ama konuyu inceleyince işin farklı olduğunu gördüm.
16. yüzyılın belge ve arşivleri incelendiğinde Osmanlı İmparatorluğu'nun dünyada neler olup bittiğini anlayan ve her şeyden haberdar olan bir sistem kurduğu görülüyor. Tarih Dergisi "Osmanlı yönetiminin dünya siyaset ve diplomasisinde neler olup bittiğinden ziyadesiyle haberdar olduklarını göstermektedir. Avrupa arşivlerinde, para karşılığı İstanbul'a bilgi veren casusların yazışmaları ve Osmanlı ağı" bilgi notunu düşmüş.
"Sultanın Casusları & 16. Yüzyılda İstihbarat, Sabotaj ve Rüşvet Ağları" kitabını da yazan Emrah Safa Gürkan dergide bu konuyu incelemiş ve bazı örnekler vermiş. Gürkan'ın 16. yüzyılda Osmanlıya çalışan casuslardan bazıları Baron De La Fage, Cağaloğlu semtine adını da veren çift taraflı ajan  Cigalizade Yusuf Sinan Paşa ve Arnavut Brutti ve Bruniler.
Baron De La Fage Hıristiyan olacağını iddia ederek İtalya'ya gitmiş, önce Floransa'da Toskana grandükasını ve Fransa elçisini dolandırmış, sonra Roma'ya geçerek Papa ve kardinalleri; üst düzey birçok Osmanlı muhtedisinin tekrar Hıristiyan olacağına ve Osmanlılara ihanet etmeye hazır olduklarına ikna etmiştir. Cenevizli Cicala ailesine mensup Scipione Cicala sonra da Yusuf Sinan Paşa adını almış ve başta kardeşi Carlo olmak üzere ailesinin bazı mensuplarını da Müslüman yapmaya çalışmıştır. Yusuf Sinan Paşa, Nakşe Dükası olarak Osmanlı askerî sınıfına dahil olmayı başarmıştır. Aynı şekilde Arnavut Brutti ve Bruniler de Akdeniz'de Osmanlıya çok önemli istihbarat sağlamış ama başkalarına çalışmayı da ihmal etmemişlerdir...
Bu kadar şeyi niye anlattık? Çünkü güçlü devletler istihbarat ve casusluk sahasına önem verirler. Böyle konuları es geçmezler. Nitekim 16. yüzyılda Osmanlılar bu geniş istihbarat ağı sayesinde Avrupa, Akdeniz ve hatta İran'da neler olup bittiğini anında öğreniyordu. Her köşeye casus gönderiyor, Papa'nın siyasi mülahazalarından haberdar oluyordu. İtalyan filozof Tommaso Campenella Osmanlı istihbaratının kışkırtmasıyla Napoli Krallığı'nda İspanya aleyhtarı bir isyan başlatmaya çalışmış ama başarısız olmuştu. Güneş Ülkesi'ni de hapis yattığı hücrede yazacaktı.
Günümüzde Amerika, İsrail, Almanya, İngiltere hepsinin güçlü istihbarat ağları var. Teknoloji ilerledikçe istihbarat gelişiyor. İnsan odaklı istihbarat, yerini sibere bırakıyor. Tabii insan faktörü hayati derecede önemli. FETÖ gerçekte bir istihbari örgüttü. Her FETÖ'cü aldığı bilgiyi 'abi' ya da 'abla'ya, onlar da 'imam'ları aracılığıyla Pensilvanya'ya gönderiyorlardı. Kamu kurumlarında çalışan FETÖ'cülerin her resmî belgenin bir fotokopisini çektirdiği ve sakladığı da şehir efsanesi değil gerçekti. Şimdi o bilgi ve belgeler kim bilir hangi ülke ya da ülkelerin istihbaratının elinde. Önceden FETÖ'cüler Millî Güvenlik Kurulu'nda konuşulan her konuya vâkıf olduklarını sağda solda övünerek anlatırlardı. Kimse bunlara o zaman inanmazdı ama 15 Temmuz hain darbe girişimi orduda da ne kadar güçlü olduklarını ortaya çıkardı.
Türkiye şu an FETÖ'cü pislikleri temizlemekle meşgul. Bir yandan da PKK'nın başı eziliyor. Kamudan FETÖ ciddi ölçüde temizlenince terör konusunda Türkiye önemli başarılar elde etti. O yüzden PKK ve FETÖ sempatizanları panik hâlindeler. Onların siyaset ve medyadaki sesleri de ne yapacaklarını bilemiyorlar.
FETÖ'nün bitirilmesinde MİT'in ortaya çıkardığı Bylock'un ne kadar hayati olduğu aşikâr. Elinizde nitelikli personel olunca size kim saldırırsa saldırsın onu alt edersiniz. Türkiye son üç dört yıldır ne yazık ki hep savunmada kaldı. FETÖ, PKK, DEAŞ saldırılarının ve bu örgütlerin arkasındakileri bertaraf etmekle meşguldü.
Türkiye'nin, istihbarat alanında da tıpkı Osmanlı'nın 16. yüzyılında olduğu gibi her yerden haber alan bir mekanizmaya ihtiyacı var. Kahire'de, Şam'da, Moskova'da, Tahran'da, Londra'da, Pekin'de, Berlin'de ve diğer tüm önemli şehirlerde rüzgârın çıkarttığı hışırtıyı, kıpırdayan yaprağın sesini bilmemiz gerekiyor. Önleyici istihbarat artık vazgeçilmez bir kavram.
Bizim istihbaratımızın ne kadar gerekli olduğunu gördük. İstihbarat bir ülkenin kozmik beyni ve namusudur. Buralara saldıran herkes er ya da geç bunun bedelin öder. Bana dokunamazlar diyenlerin hâlini görüyoruz ve göreceğiz de. Bundan sonra ülkemizin namusuna ve kozmik beynine saldıranlar bundan sonra iki kere düşünseler iyi ederler...
.....
Kaynak: Tarih Dergisi, Eylül 2017, sayı 40, Sultanın Casusları & 16. Yüzyılda İstihbarat, Sabotaj ve Rüşvet Ağları, Emrah Safa Gürkan, Kronik Kitap
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.