Oryantalizmin diğer bir adıyla Şarkiyatçılığın kökenleri yaklaşık geçen bin yılın derinliklerine kadar uzanır. Ancak 18. yüzyılın sonlarında bir teşkilat olarak ortaya çıktı. İlk defa 1779’da İngiltere’de, 1799’da da Fransa’da kullanılmaya başladı. Orientalism kelimesi Fransız Dil Akademisi’nin sözlüğüne 1838’de girdi.
Oryantalizmin bu kadar erken başlamasında rol oynayan faktör, Müslüman ve Hıristiyanlar arasında meydana gelen tartışmalardı. Öte yandan özellikle Haçlı Savaşları da Avrupalıları, İslâm’ın kural ve gelenekleriyle ilgilenmeye sevk etti. Bu sebeple oryantalizm tarihinin ilk adımı, Orta Çağ Hıristiyan Batı dünyasıyla, Müslüman Doğu arasındaki dinî ve ideolojik çatışmanın tarihi olarak kabul edilmektedir.
Bilindiği gibi İslâmiyetin gelişine kadar, dünyada Hıristiyanlığın rakibi yoktu. İslâmiyet Ortadoğu sahnesine çıktığında hem Hıristiyanlar, hem de Yahudiler, tehdit edildiklerini hissetmeye başladılar.
Kendilerinin sahip oldukları statüye bu Yeni dinin/İslam’ın sahip olmasını istemiyorlardı. İslâm’ın Doğu’da ve Batı’da hızlı bir şekilde yayılması, Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının dikkatlerini bu dine yönelterek onları birtakım araştırmalara sevk etti. Ancak İslâm’a ve İslâm ilimlerine olan bu ilgileri, İslâmiyet’i benimsemek için değil, Yehudi ve Hıristiyan toplumlarını ondan korumak içindi.
Yahudi ve Hıristiyan din adamları anlaşarak bir sistem kurdular. Bu sistemin kökeninde Misyonerlik bulunmaktadır. Buna göre İslam Toplumu çeşitli yönleriyle yakından izlenecekti. Başta Kur’an olmak üzere Tefsir, Hadis, Kelam, Fıkıh, Siyer, Tasavvuf, Dil, Folkler gibi alanlar araştırılacak, kendilerine göre zayıf ve ihtilaflı gördükleri konular belirlenerek, Müslümanların ve Müslüman araştırmacıların önlerine konulacaktı.
Belli başlı Oryantalistler/Müsteşrikler
Önde gelen oryantalistler, I. Goldziher (1850-1921), Prof. Joseph Schacht (1902-1969), Alfred Guillaume (1888-1965), A. Sprenger (1813-1893), Prof. H. A. R. Gibb (1895-1971) ve L . Caetani (1869-1926)’dir.
İnkârda aşırı giden bu Müsteşriklerin dışında Hadrian Reland (ö.1718), J. J. Reiske (1716-1774) ve Rudi Paret (1901-1983) gibi ılımlı olanları da vardır.
Oryantalistlerin genel karakteristikleri şunlardır:
Oryantalistlerde Strateji
Bunlar şöyle sıralanabilir:
Neo-Haşhaşiler, Oryantalist zihniyetin temsilcileriyle birlikte din alanında Türkiye çapında kripto bir yapılanmaya gitmişlerdir. Bu, Diyanetin merkezinde, Diyanet Vakfında, İmam Hatip Okullarında, Yüksek İslam Enstitülerinde ve İlahiyat Fakültelerinde bir teşkilatlanmayı ifade etmektedir. Poliste, Askeriyede ve Devletin diğer kurumlarında ileri derecedeki Haşhaşileri/Gülen örgüt elemanlarını tespit etmek bile çok güç olmaktadır. Fakat Diyanette ve İlahiyat camiası ile Üniversitelerde bunların keşfi ve işlerine son verilmesi hayli zaman alacağa benzemektedir.
Neo-Haşhaşilik ve Oryantalizm beraberliğinde şunlar örnek verilebilir:
Fikir ve zihniyet olarak:
Burada şunu açıkça ifade etmek gerekir ki:
Neo-Haşhaşi/FETÖ ideoloji ile Oryantalist ideoloji köken itibariyle aynıdır. Bunu anlamak ve kavramak çok önemlidir. Mutlaka cemaatin içine girmek veya Pensilvanya’ya gitmek yahut bylock kullanmak şart değildir.
Her ikisinin (FETÖ ve Oryantalist ideolojinin) hedefinde Sünni Müslümanlık vardır.
Her ikisi de Sünni Müslümanlık dışı mezhep, konu ve kişiler üzerinde çalışma yapar. Bunları kaynak, belge ve delil olarak kullanır.
Her ikisi de ideolojiktir. İlmi değildir.
İlmi çalışmada,önce dini ölçü, sonra akıl ve mantık kullanılır.
Fakat ilmi yöntemi, R. Rıza, Afgani ve M. Carullah gibilerin kitaplarında görmek mümkün değildir. Çünkü bu yazarlarda ideolojik yaklaşım hakimdir.
Bunlara göre, önce akıl ve mantık, sonra dini ölçü gelir.
Onun için bazı Oryantalist bağımlısı ilahiyatçılar, akıl ve mantıklarına ters düşen bütün hadisleri tereddüt etmeden inkar edebilmektedirler.
***************