Büyükada’nın ajanları

Hatırlayacaksınız, darbeden hemen sonra Henri Barkey adlı CIA ajanının ve tam 15 Temmuz’a denk getirilmiş çakma toplantısının sırrını ilk ortaya çıkaran bendim. Kimlerin katıldığı, darbe gecesi ne olduğu, Barkey’in İstanbul’a ne zaman giriş yapıp ne zaman gittiğine kadar tüm bilgiler bu sütunlarda yer aldı. Sonra olay Türkiye kamuoyuna mal oldu.

Henri Barkey ve şürekâsı darbe girişimi başarıya ulaşsaydı dünyaya “Burada bir darbe gerçekleştirildi ama aslında iyi şeyler de oluyor bu sayede” diye bir Mısır-Sisi modelinin reklamını yapacaklardı. Daha doğrusu darbeyi “İyi yönleriyle” allayıp pullayıp dünyanın “demokrat” kamuoyuna sevdireceklerdi. Görevleri buydu.

Ama yakın tarihte Büyükada’da toplantı yaparken gözaltına alınanlara yönelik suçlama başka. Onlar Türkiye’de kaos, Gezi benzeri olaylar çıkarmak ve ajanlıkla suçlanıyor. Ortaya atılan iddiaya göre katılımcılardan birinin de telefonunda bylock var.

Bylock olduğu söylenen ismin telefonunda bylock olmadığı ısrarla belirtiliyor. Hem de bilirkişi raporuyla. Bulunduğu söylenen harita ise pek kuvvetli delil gibi gözükmüyor.

Bunun üzerine dünyada kıyamet kopuyor ve dış ilişkilerimiz gerim gerim geriliyor.

Bir gerçeği idrak etmeliyiz.

Ergenekon ve Balyoz davası süreçlerinin çakma delillerle sulandırılmasından sonra artık yoğurdu üfleyerek yemek gerekiyor.

Önemli olan, emin olun ki Avrupa ile yapılacak pazarlıklar filan değil.

Türkiye kamuoyu nezdinde inandırıcılığı kaybetmemek ve büyük fotoğrafta görmemiz gereken “FETÖ ile mücadele”yi tahrip etmemek.

Toplam 52 saniye kalan bir haberin tweet’i için Oğuz Güven’i 40 güne yakın cezaevinde tutan ya da Cumhuriyet’in serbest bırakılan gazetecilerini, çizerlerini uyarılara rağmen aylarca cezaevine mahkûm eden aklın biraz dinlenmesi gerektiği kanısındayım. Bu motivasyon giderek zarar vermekte.

Kısaca küfe artık uygun biçimde sırttan indirilmeli ve asıl hedefe odaklanılmalı.

Dün “Erdoğan iyice ölçüyü kaçırdı. Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha çok destek olacağız” diyen SPD Başkanı Martin Schulz’un sözleri bile o küfeye lüzumsuz bir yük haline gelir.

İşi bitir ve postala. Hep “Ensendeyim, attığın adımı izliyorum” mesajını ver, yeterli.