Hayali ihracat hortluyor mu?

A -
A +
Anlatılanlar vahim. Yarısı bile doğru olsa devletin kaybı milyarlarca doları buluyor.
Bana mektubu gönderen iş adamı hayali ihracatın nasıl yapıldığını, firma isimleri ve açık örnekleriyle yazmış. Adını ve telefonunu vererek üstelik.
Kendisi 2005 yılında Kayseri’den Erbil’e giden, orada üretim yapan bir firmanın ortağıymış ama şimdi ayrılmış. Son 5 yıldır hayali ihracatın arttığını, bunun nasıl yapıldığını örnekleriyle izah ediyor.
Maddeler hâlinde sıralayayım:
1-Özellikle mobilya, yatak ve halı sektöründe Orta Doğu ve Afrika ülkelerine gönderilen ürünlerin önemli bir bölümünde hayali ihracat yapılıyor. Örneğin ihraç edilen ürünün toplam değeri 10.000 dolarsa 100.000 dolar fatura kesilmekte ve alınan yüzde 18 KDV iadesi ile gönderilen ürünün kıymetinden daha fazlası devletten alınmakta.
2-İhraç edilen bu tür ürünler gönderildiği ülkede çok ucuza satılarak dürüst ihracatçılar ile haksız rekabete girilmekte, onların iş yapması engellenmekte.
3- Bu konu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı (CİMER), Başbakanlık (BİMER) dâhil, bakanlıklar ve hatta doğrudan defterdarlıklara şikâyette bulunmama rağmen hiçbir sonuç alamadım.
4-Bu işi ilk başlatan, ekonomik gelişmişliği ile tanınan bir ilimiz ve oradaki ihracat firmaları. Türkiye’nin yukarıdaki sektörlerde öne çıkan illeri de bunun içinde.
5-Örneğin kendi yaşadığım bir olay. Zonguldak Çaycuma’dan 4 cm x 2,5 cm eninde ve değişik uzunluklarda kavak ağacından yapılmış çıta almaktaydım. Toplam bedeli 13.000 dolar iken, tesadüfen elime geçen faturada (normalde bu faturalar gümrükte kalır bize pek gelmez) 55.000 dolar fatura kesildiğini gördüm. Firmaya baskı yapınca KDV iadesini peşin almak için Gaziantep’te bir ihracat firmasına fatura kestiğini, ihracatın o firma tarafından yapıldığını söyledi.
6-Yine başka bir örnek; Adana’da geçtiğimiz dönemlerde oda başkanlığı yapmış bir esnafa “Neden 18.000 dolar değerindeki tırlara 80-100 bin dolar fatura kesiyorsunuz?” diye sordum. Bana “Hayır hayır o sıkıntı bitti. Maliye ve gümrükçülerle oturup anlaştık ve tek rakam belirledik. Bundan sonra 60.000 dolardan yukarı kimse fatura kesmeyecek” diye cevap verdi.
Güler misin, ağlar mısın? Halletmişler işi, sıkıntı kalmamış. Yani gerçek değeri 18 bin dolar olan tırın ihracat faturasına 60 bin dolar yazılıyor, geriye kalan 42 bin dolar fazladan da haksız yere 7.568 dolar kanunsuz KDV iadesi alınıyor.
Arsızlığın ve hırsızlığın vardığı boyutun farkına varmak için meselenin derinine inmek gerek. Bu paralarda 80 milyonun hakkı olduğunu düşünerek hem de.
BİMER, CİMER ve ilgili bakanlar konuyu ciddiye almamış ama alsalar iyi olacak. Çiftlik Bank ve benzerleri gibi bir gün bu da elimizde patlarsa ülke için hiç de hayırlı sonuçlara vesile olmayabilir.
 
Ne Adana’ymış, ne hastaneymiş be!
 
ATV’de yayınlanan “Esra Erol’da” programını eminim beni okuyanların çoğu izlemiyordur. Ama izlemenizi tavsiye ederim. Evlilik programı formatından çıktığından bu yana bize her gün âdeta geçmişten günümüze bir Türkiye fotoğrafı sunuyor.
Beni bu programı izlerken hayrete düşüren olay Adana şehri. Programı neredeyse bir yıldır götüren bir şehir Adana. Daha doğru ifade etmek gerekirse, Adana, Adana hastaneleri ve o hastanelerin hemşireleri.
Çalınan çocuklar, yasa dışı yöntemlerle evlat edinilen ve şimdi biyolojik ailelerini arayan genç kızlar ve delikanlılar, İncirlik Üssü’ndeki Amerikalılara satılan minicik bebekler, onlardan bazılarının 20-30 yıl sonra biyolojik anne-babalarıyla buluşmaları… Ne ararsanız var. Sanki her biri eski Türk filmlerindeki femme fatale karakterlerin şahane oyuncusu Suzan Avcı potansiyeli taşıyan hemşireler, yaptıklarını bugün bile ustalıkla gizleyen, yalan üstüne yalan söyleyen kadınlarla erkekler.
Ve tabii bu arada kaybolan hayatlar, çocuklukları, gençlikleri ellerinden alınan insanlar.
Bu kadar olayın hep Adana’daki hastanelerde yaşanması şaşkınlık verici.
Öte yandan programı izlerken, aylarca açık adı ve adresi belli olan bir hemşirenin doğum yapan bir kadından aldığı bir çocuğu başka bir kadına verdiği konuşulmasına, çocukların yasa dışı yollarla Amerikalılara satıldığı ortaya çıkmasına rağmen savcılıklarımızın da harekete geçmemesi “şahane” bir durum. Belli ki onlar da kendilerini programın sürükleyiciliğine kaptırdılar, akış akamete uğramasın diye müdahale etmiyorlardır, kim bilir?
Neyse, eve erken geldiğim saatlerdeki tek geçtiğim program bu. Türkiye’yi izliyorum orada.
 
Nurettin Canikli’den “FETÖ bitirildi” algısıyla ilgili açıklama
 
Millî Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin “FETÖ bitirildi” şeklinde kamuoyunda algılanan sözlerinin esasında “Askerî eğitim kurumlarındaki FETÖ tehlikesi ortadan kalktı” demesinden kaynaklı olduğunu burada belirtmem gerekecek. Sayın Canikli’nin danışmanı Hanife İrem Sarp’a bunu hatırlattığı için teşekkür ederim. Ben de yazılarımda tabii bu algıdan etkilendiğimi kabul etmek zorundayım.
Mamafih, yine de nerede olursa olsun, gerçek anlamda sonuç alıcı operasyonlar yapılmış olsa bile “FETÖ bitirildi” demenin yanlışlığında ısrarcı olduğumu da belirtmek zorundayım. İşte görüldüğü gibi bu da bir başka algıya hizmet edebiliyor bir şekilde.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.