Türk siyasetinin “BED WENCH”leri…

A -
A +
Vahşi hayvanları yakalar gibi avladılar, balık istifi tabutluklara tıkıştırdılar, yolda ölenleri denize atıp kalanları yeni kıtada beyaz efendilere sattılar. Yıllar itibariyle sayıları yüz binleri ve milyonları buldu. Plantasyonlarda köle olarak çalıştırıldılar. Para yerine “yeterince” yiyecek veriliyordu. Ayaklarında zincirlerle, kırbaçlanarak çalıştırılıyorlardı. Beyaz efendiler maliyetsiz iş gücü ile büyüdükçe büyüyüp palazlanarak kolonici Avrupa’ya yetiştiler. Zaman içinde hayat değişti. Kölelerin arasından da bazı “ayrıcalıklı” sınıflar çıktı. Efendisine itaat eden zenci korucular gibi. Ardından beyaz efendilerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni “ayrıcalıklı kölelere” tanık olmaya başladı tarih: “Bed Wench” denildi onlara. Türkçesi “yatak kölesi” ya da “yatak hizmetçisi”... Bed Wench’ler gönüllüler arasından seçilip Beyaz Efendi’ye sunulurdu. Karşılığında diğer zencilerden ayrılır, daha temiz yerlerde yatar, daha iyi yemekler yerlerdi. Sosyal statü olarak da kölelerden üstün tutulurdu.   MUHALEFET "BED WENCH" OLMAYA SOYUNDU!   Bu tarihî kaydı Türk siyasetinde şekli ve şemaili iyice belirginleşen politikacı prototiplerine bakarak hatırladım. “Köle olurum, ölürüm de kendimi satmam” demek yerine “Birazcık ayrıcalık, imtiyaz” için BED WENCH olmayı kabul etme hâli. Misal, bir zamanlar Avrupa Birliği’ne karşı duracak denli ulusal bilinçle donatılmış bir CHP ve onun yöneticileri vardı. ABD’nin dayattığı dış politika anlayışını reddedip Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği bağımsızlıkçı yolu tarif ediyorlardı seçmenlerine. Şimdi ise Batı’nın zihinsel kolonizasyonuna tabi kadrolarına Batı’nın doğrudan ajanları olan FETÖ’cüler eklemlendi. Sonra içlerinden biri gönüllü Bed Wench oldu. Ona kasetle başkanlık yolunu açtılar. Satacak bir şeyi kalmadı, yıprandı ve yerine bir taze gönüllüyü daha hazırladılar. Beyaz efendilerine “Bu da iyidir, hizmetini görür. Bazı çıkıntılıkları vardır ama aldırma, cilvesi” dediler. Anladı Beyaz Efendi. İlk işi telefonda vaatte bulunmak oldu: “Usulüne uygun istemiyorlar, istersen sana veririm.” Usul ne? “Anlarsın sen onu… Alıp serbest bırakacaksın.” AB Büyükelçisi de sordu: “Yargılayacaksın onu değil mi? Yaparsan seni ödüllendiririz.” Size yansımayanları da ben yazayım: Eğer hizmetini beğenirsek dahası da var. Doları düşürürüz, AB’den vize serbestisi veririz.Seçim bildirini beğendim. FETÖ’cüleri, HDP’lileri serbest bırak, belediyeleri PKK’ya teslim et, Afrin, Cerablus’tan çekil, YPG-ABD silah ilişkisine karışma, Kanal İstanbul’u durdur, Hızlı Tren sevdasından vazgeç, Çanakkale Köprüsünü yapma.Peki, her şeyi verdim ya sonra?Seni huzur içinde yaşatırım. Başına beklenmedik olaylar gelmez. Zengin olmazsın ama ben sana bakarım. Senin yapmana gerek yok, ben veririm.Ama kendini kötü hissetme. Senin de bed wench’lerin olacak. Sen de ülkenin beyaz efendisi olarak kalacaksın geçmişte olduğu gibi...   CHP’NİN DE BED WENCH’İ VAR: SAADET PARTİSİ   Nitekim oldu da… “15-20 vekil kaparım, vazifemi yaparım” dedi ve CHP zihniyetine bed wench oldu Saadetle Temel Bey.
Eskiden hor ve hakir görülüyorlardı. Başınızı açın, sakalınızı kesin diyorlar, yapmayanı hapse tıkıyorlar, üniversitelere sokmuyorlardı.  Şimdi ruhunu sattı, beyaz efendisinin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayıp dindar insanların arasına kama soktu ve bu yüzen sevilip okşanıyor, "takdir" ediliyorlar. Efendileri artık sohbet eden sakallı amca ile şortlu kızımıza bakıp gülümsüyorlar “Ne güzel bir uyum” diye. Erbakan’a da ihanet edip kemiklerini sızlattı.
28 Şubat’ta Refah Partili belediye başkanı ve arkadaşlarını cezaevine tıkan Tanju Güvendiren’i Ankara birinci sıradan aday yapıp Bed Wench olma yolunda Nirvana’ya ulaştı.
Türkçesi Saadet Partili seçmenlere “deveye diken” duygusunu yaşattı. Beyaz efendin sayende rahatladı. İşini bitirdikten sonra artık sırtını tapışlayıp “Sen de mutlu musun?” diyor. Sana yıllardır nefret kusan, fırsat buldukları her anda cehennemin dibini gösteren medyalarından övgü dolu sözler duyuyorsun. Kolay değil, Beyaz Adam’ın kalbine giden yol Bed Wench olmaktan geçiyor...
      YTB’nin bu yöneticileri kimin taşeronu?     Defalarca yazdım. Yazmaya da devam edeceğim. Ta ki Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’ndaki (YTB) tuhaf ilişkiler zinciri sona erene dek. Cumhurbaşkanımıza hakaret eden bir adamı öğretmen olarak atayıp arkasında duran onlar. Bu öğretmene uyarıda bulunanları görevden atan da. Üstelik tamamen yasa dışı bir yöntemle. Bu operasyonu yürüten YTB görevlisi Nedim Aslan. Benim yazılarıma kaynaklık ettiği zannıyla tanımadığım, Zahide Seydioğulları adlı öğretmeni işten çıkardılar. Cumhurbaşkanı’na hakaret eden adamı bir süre korudular ama yazılarım sonunda dayanamadılar ayırdılar. Bedelini de bu öğretmene ödettiler.Zahide Seydioğulları adlı öğretmen yılmadı ve YTB’nin açtığı öğretmenlik sınavlarına ve mülakatlarına girdi. Başarılı olup yüksek puanlar aldı ama kabul edilmedi. Son olarak da YTB ile çalışan 49 öğretmene “Kadro başvurularınızı mail ile yapın” deyip sonra da yazılı başvuruda bulunmadıkları için ret cevabı verdiler. Öğretmenler Üzeyir Göksun adlı uzmanın neden böyle yaptığını anlayamıyorlar. Daha ötesi duyuruda bile bulunmadan kafalarına göre öğretmen aldıkları bildiriliyor. Bu zihniyeti nasıl nitelemeli bilmiyorum. YTB Başkanı Mehmet Köse öğrendiğime göre Başbakanlık’ta müşavir kadrosuna çekilmiş. Yani kızağa. Öyle anlaşılıyor ki iş onunla bitmiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.