Teşekkürler Amerika-Teşekkürler Türkiye

A -
A +
Rahip Andrew Craig Brunson davasıyla ilgili fikrimi yazmıştım.
İddianame zayıf.
Ama mesele çok çapraşık ve karmaşık.
Rivayet muhtelif.
Kimine göre birileri bu davayı sanki devletin kucağına bıraktı. Şimdi çık çıkabilirsen işin içinden.
Bir başka görüşe göre devlet bu dava üzerinden ABD ile pazarlık yürütüyor. Hakan Atilla, Halkbank vb. gibi sorunlar da masada.
ABD ise sembolik de olsa yaptırımlarla çok sert daldı. Yaptırım sembolik ama piyasa etkisi güçlü.
Türkiye’nin karşılığı Millî Birlik mesajları oldu. Dört parti kenetlendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bile “Türkiye de ABD’nin iki bakanına yaptırım uygulasın” dedi. Artık hangi dağda kurt öldüyse.
Türkiye’nin seçimleri 9 ay sonra. Gerilim en az üç-dört ay daha sürerse belki işe yarar.
Ama ABD’deki seçimler yakın; Kongre ara seçimleri 6 Kasım’da.
Evanjelikler Beyaz Saray’dan çıkmıyor, Savcı Robert Mueller, Trump’ı sorgulamak için aportta. Derin gırtlak-Watergate skandalının ünlü ismi Bob Woodward Trump ile ilgili sansasyonel kitabını tam da 11 Eylül’ün yıl dönümünde çıkarmak için gün sayıyor.
Eh, Başkan Yardımcısı Mike Pence’in de zaten dün Cem Küçük’ün de yazdığı gibi “Nerede hareket orada bereket” diyen, kaos yanlısı dinci fanatik bir Evanjelik olduğunu bilmekteyiz.
Pence’in, Trump’ın başına “bir şeyler” gelmesi durumunda gözünü Beyaz Saray’daki başkanlık koltuğuna dikmesi ayrı bir hesap. Bunu geçelim ama son tahlilde ABD nasıl bir taşla birkaç kuş birden vuruyor.
1-ABD, Rusya’dan alınan S-400, Astana süreci, Afrin, Brics, Çin’den gelen 3,6 milyar dolarlık kredi ve total 7 milyar dolarlık refinansmanla ilgili rahatsızlıklarının karşılığını veriyor.
2-Pensilvanya’daki FETÖ iblisini unutturuyor ve Türkiye’nin tartışılmaz haklılığını bu davayla gölgeliyor uluslararası kamuoyu nezdinde.
3-Bir mütekabiliyet söz konusu olacaksa da bize “Hakan Attila’ya fit olun, Fetullah Gülen’i unutun” mesajı veriliyor.
4-15 Temmuz’da yıkamadıkları Tayyip Erdoğan’a diz çöktürmek istiyorlar ama bu kez AK Parti’yi değil, onu iktidara taşıyan halkı cezalandırmaya karar vermiş görünüyorlar. Dolar hareketleri, kredilendirmelerle ve ekonomik yaptırımlarla Türkiye’yi Venezuela yapma tehdidinde bulunuyorlar.
5-F-35 şantajını da önceki gün Senato’da yapılan oylama sonucu ballı börekli uygulamaya sokmaya bir adım daha yaklaşıyorlar. Şantajın dibini buldular.
6-Dediğimiz gibi Trump ve Pence, kendilerine oy veren milyonlarca seçmen kapasiteli Evanjelik kitlenin de 6 Kasım ara seçimlerini düşünerek gönlünü hoş tutuyorlar. Nitekim CNBC, Rahip Brunson olayının tamamen Amerikan iç kamuoyuna ve Evanjeliklerin tercihlerini etkilemeye yönelik olduğunu yazdı dün. Son seçimde bu fanatiklerin yüzde 80’i Trump’a oy vermişti. Şimdi ABD Başkanı bu oyları yeniden konsolide etmek istiyor.
Kısacası adamlar için durum dört dönüm bostan. Brunson ne kadar içeride, ABD o kadar memnun.
Şimdi serbest bıraksan da bunu yine faydaya dönüştürüp seçimleri garantileyecekler. Eh, büyüme fasulyeden de olsa sonuçta yüzde 4,1. Yeter de artar Trump için.
 
TÜRKİYE NE KAZANDI BRUNSON DAVASI İLE?
 
Peki, Türkiye ne yapıyor? Nasıl bir kazancı var bu misyoner ajan Rahip Brunson davasıyla ilgili?
Brunson 1992 yılından beri Türkiye’de. Neredeyse 25 yıl. Ve adamın cemaati sadece 40 kişi. Bir misyoner bu kadar mı beceriksiz olur? Evanjelik kilisesinin paralarını yemiş ama çalışmamış. Türkiye’de sokaktan geçen birine bu işi ver, sana en az 400 kişi toplasın.
Şu da denebilir:
Brunson ajanlık faaliyetinden misyonerlik işini yapmaya pek fırsat bulamamışa benziyor.
Neyse bu işin mizah kısmı biraz ama asıl önemli olan önceki yazımda da belirttiğim gibi iddianame dökülüyor.
Benzer olayı Büyükada davasında yaşadık. Sonuç fiyaskoydu.
Tuhaftır Brunson ile ilgili iddiaların benzerleri geçmişte Zirve katliamı davasının iddianamesinde de vardı. Kurbanların katilleri meşrulaştırılmak isteniyordu. Yani kurbanların katledilme “gerekçesi” oluşturulmuştu. Misal kurbanlardan Necati Yılmaz öldürülmeden önce takibata uğramış, polis isnat dosyasında suç hanesine “Hristiyan” yazılmıştı. Hatta avukatları “Bu bir ikinci katliamdır” diye itiraz etmişler, iddianameden çıkarılmasını istemişlerdi. Bir sürü yalan yanlış sahte belgeler vs. doldurulmuştu dosya eklerine.
Şimdi de Rahip Brunson’ın Kürtleri Hıristiyanlaştırdığı yazılıp çiziliyor sanki suçmuş gibi! Bu da asıl meseleyi sulandırdıkça sulandırıyor, hedefin gözden kaçırılmasına neden oluyor.
Şunu hatırlatmak istiyorum:
İster kabul edin ister etmeyin. Millî ve kararlı bir duruş sergileyerek elbette ABD’nin karşısında tek yumruk oluruz, çok yıpranırız ama ezdirmeyiz kendimizi. Vahşi Amerikan emperyalizmi ne Vietnam’ı dize getirebildi, ne Nikaragua’yı ne de Şili’yi.
Türkiye’yi hele hiç getiremez.
Ama ABD ile ilişkilerde “ver mehteri” siyasetinin dışına çıkmak gerektiği de ortada.
Bir devlet aklının faaliyete geçmesi ve Türkiye’nin önünde yapacak çok işinin olduğunu unutmadan hareket edilmesi gerekmez mi?
Bizi burada kurtaracak tek şey de aslında ABD’de olmayan EVRENSEL HUKUK KURALLARI’na uymak olmalıdır.
Ama eğer DİRENECEKSEK ve HEEYT ULAN diyeceksek yarından tezi yok, o NATO denen işe yaramaz örgütten (Kimine göre bir uluslararası terör örgütü) çıkıp, İncirlik başta, tüm diğer Amerikan üslerini kapatalım. Misal o Cargill denen zehir üreticisini ülkemizden defedelim. 
Devamını da siz getirin. 
Eğer bunları yapacaksak hiç durmam ben veririm mehteri:
Ceddin deden, neslin baban/En kahraman Türk milleti”
 
FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYIN
Tuncay Özkan’ın iki amacı ve İnce’nin kaderi
Muharrem İnce’ye dostça tavsiyeler
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.