Kripto FETÖ aklının, yargıdaki Kemalist damar eliyle, devirmeye çalıştıkları
Cumhur İttifakı’nın arasına nasıl bir kama sokacaklarını merakla bekliyordum. Çünkü böyle bir hazırlıklarının olduğundan haberdardım. Ama
MHP’nin hassas olduğunu düşündükleri,
AK Parti’nin de karşısında durduğu bir konu bulmaları gerekiyordu sadece.
Ses
Danıştay’dan geldi.
Danıştay 8. Dairesinin dünkü
KARARINI okuyunca
“Oh mis!” dedim.
Bir kez daha şapka çıkardım bu kripto akla.
Verilen karar
ilkokullarda öğrencilere okutulan ve
“Türk'üm, doğruyum ile başlayan, varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye biten ama 2013 yılında kaldırılan
“Öğrenci Andı” ile ilgiliydi. Danıştay,
Millî Eğitim Bakanlığı’nın İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 12. Maddesindeki
“Öğrenci Andı”nı kaldıran kararını iptal etmişti.
Kısaca
“Öğrenci andı kaldırılamaz” diyordu.
DANIŞTAY 8. DAİRESİ ANAYASA’YI PASPAS GİBİ EZDİ
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Twitter üzerinden açıkladı. Karar açıkça
Anayasa’yı ihlal etmekte.
Bakan Gül
Anayasa’nın 125/4 maddesine atıfta bulunarak
“Anayasamıza göre Danıştay, yerindelik denetimi yapamaz, idarenin yerine geçerek karar veremez. Bir yürütme tasarrufunun bilimsel temelini sorgulamak da yargının anayasal konumunu, kabiliyetini aşar” dedi.
Bekir Bozdağ da güzel toparlamış:
“Öğrenci Andı kararı” ile
Danıştay 8. Dairesi;1-Hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aştı,2-Kendisini yürütmenin yerine koydu3-Yürütmenin takdir hakkını yok saydı4-Dahası yürütmenin takdir yetkisini bizzat kullandı.Kısaca; Anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir.
Zaten Millî Eğitim Bakanlığı da
“Hukuki süreç devam ediyor” diye bir açıklama yaptı.
Bakıyoruz
yurt dışı kaçağı, FETÖ’cü olmakla suçlanan Burak Akbay’ın gazetesi Sözcü “Hemen uygulansın” diye yangın yapıyor. Nedenini biliyoruz. Tahmin ederim
MHP’li bir milletvekilini ya da il başkanını da sıkıştırıp görüş de alacaklardır ki bazıları daha şimdiden Twitter üzerinden yazıyorlar. Maalesef asıl amacın ne olduğunu gözden kaçırarak.
KARARIN GEREKÇESİ TAM BİR TRAJEDİ
Ama tüm bunlar bir yana
kararın gerekçesi çok trajik. Hukukçularımızın seviyesi acıklı hakikaten.
Kendiyle çelişen ve ne yazık ki güldüren de bir metin:
1-Bu metin yerleşik ve istikrar kazanmış bir uygulama ve 1933 yılından beri okutuluyor.
O vakit okullarda 1930’lu yıllardan gelen ve yakın tarihte kaldırılan tüm uygulamaları da geri alalım.
2-Öğrenci Andı kaldırılmadan önce “Bilimsel ve pedagojik araştırma” yapılmadı.
Şaka gibi. Sanırım ne dediklerinin farkında değiller! Bu ülkede
1000 yıldır kullanılan alfabe, yazı kaldırıldı. Geçmişle tüm bağlarımız bir gecede koparıldı ve
Latin alfabesine geçildi. Bilimsel ve pedagojik araştırma mı yapıldı?
Üstelik yapılması gerekirdi. Öğrencilerin hayatlarını altüst eden, hatta tüm Türkiye’yi karman çorman eden bu alfabe nedeniyle.
3-“Öğrenci Andı” ülkeye aidiyet duygusunu güçlendiriyor.
Tam tersine aidiyet duygusunun canına okudu. Yıllarca dağlara taşlara
“Ne mutlu Türk'üm diyene” yazıldı. Kürt çocuklarına zorla
“Türk'üm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtildi. Bunun adı tam anlamıyla faşizmdi ve bu andı da zaten
ülkenin temeline dinamit koysun diye sokan Reşit Galip adlı bir faşistti.
ANDI BU ÜLKEYE SOKAN TÜRKÇE EZAN ZULMÜNÜN DE MİMARI REŞİT GALİP’Tİ
Amaç Türk olmayan etnisitelere Türk ırkını dayatmaktı.
Hitler Nazizmi de Almanya’da aynı andın benzerini, feda kültürüyle bezenmiş olarak okullarda öğrencilere okutturuyordu.
Unutmadan, Reşit Galip
TÜRKÇE EZAN zulmünün de mimarıydı. İnsanları kafataslarına göre sınıflayan sözde
“bilim insanı”ydı. Tam Danıştay 8. Dairesi üyelerinin aradığı cinsten.
Mimar Sinan’ın Ermeni değil mutlaka Türk olması gerektiğine inandıkları için mezarını açtırıp kafatasını ölçen yaratıklar neslinin güzide evlatlarındandı
Reşit Galip.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde toplumu formatlamak üzere çocuklar içtimaya dizilmez ve ırkçı sloganları içeren metinler okutulmaz.
Bu metin Danıştay üyelerinin dediğinin tam tersine
toplumu bölmek, ayrıştırmak ve geleceği emanet edeceğimiz ve geleceği hazırlayacağını umduğumuz gençleri birbirine düşürmekten başka bir işe yaramadı yıllar boyunca.
Bu and ırkçılıktır ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dediği üzere ne yazık ki günümüzde
kültürel ırkçılık da gün geçtikçe veba gibi yayılmaktadır. Bu karar tam da bu sözlerin söylendiğinin ertesi günü çıkmıştır ne tesadüftür ki.
Etnik milliyetçiliği besleyen ve etnik terörizme kapıları aralayan her türlü uygulama hukuk dışıdır, ahlak dışıdır.
Bu böyle biline.
FETÖ’cü dostu Ertuğrul Özkök Hürriyet’in demirbaşı mı?
Bir şey demiyorum, çok beğeniyor olabilirsiniz de Londra’ya gittiğinde
FETÖ’cü Eyüp Can ile buluşan ve bunu da inkâr etmeyen Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün nasıl bir aurası var acaba? İnsanları yanına yaklaşınca büyülüyor mu?
Şu basın tarihine baktığımda gördüğüm kara bir leke o.
Bir özet geçeyim.
Hrant Dink’in ve Ahmet Kaya’nın ölümüne sebep olan o. Hadi Hrant için dolaylı yoldan desek de Ahmet Kaya için neredeyse taammüden işlenen cinayete el verdi.
Fotoşoplu Kürdistan haritaları önünde fotoğrafını yayınlayıp linç etti,
“Vay Şerefsiz” diye manşet attı. Hrant’ı katleden FETÖ tetikçisi
Ogün Samast’ı da
“Yalnız Kurt” olarak kutsadı.
Bu ülkede çıkan her kargaşanın mimarıydı.
“411 el kaosa kalktı”dan 28 Şubat’taki
orduyu darbe yapmaya çağıran manşetlere kadar, hepsinde onun parmağı vardı.
İnanamıyorum hakikaten. Şimdi de rahatlıkla Londra’ya gidip
FETÖ’cü Eyüp Can ile buluşuyor. Bu ortaya çıkınca da grubun en üst düzey yöneticisine itiraf ediyor.
Ama tık yok. Medyada da bir
omerta sessizliği tuhaftır ki.
Kadir gecesi doğmuş bu adam! Başka bir izahı yok vallahi...