19 Eylül darbesi!

A -
A +
Tam artık “darbeler geride kaldı” diye konuşuyorduk ki, darbelerin en ağırı geldi. Allah’a şükür ki girişim olarak kaldı. Ama hâlâ “ikinci darbe”, “artçı darbe” söylentileri bitmedi. Ben söyleyeyim, Türkiye’de darbe tehlikesi hiç bitmez, çünkü Türkiye’nin düşmanı bitmez.   Elbette düşman da hep aynı yerden gelecek kadar aptal değil. Hatta düşmanın dışarıdan gelmesini beklemek de saflık olur. Eskidendi o “mert meydan savaşları” devri. Şimdi devir nâmert savaşlar devri. İstihbarat savaşı, medya savaşı, algı savaşı, kültür savaşı.   İşte bu kültür savaşına daha baştan mağlup başladığımız tarihtir 19 Eylül, okulların açılış tarihi. Üniversite hariç 20 milyona yakın genç neslimizi, yani geleceğimizi toptan ele geçirme savaşı. Üniversite öğrencileri dahil 25 milyonluk bir kitle. Birleşmiş Milletler’e üye 204 devletin 159’undan daha büyük bir nüfus.   İşte göz bebeğimiz olan bu büyük nüfus tam bir kültür kuşatması altında. Okul ve bayram alışverişi için dolaşan velilerimiz iyi bilir, üzerinde yabancı propaganda olmayan çanta, kalemlik, kalem, defter bulmak imkânsız gibi.   Çizgi film karakterlerinden, Hollywood’un sahte yıldızlarına, Amerikan şehirlerinden, Fransız plajlarına kadar her türlü yabancı kişi, yer, nesne ismini yapıştırmışlar. İlaç niyetine arasan bir tane Müslüman-Türk kültürünü hatırlatan tasarım yok.   Sadece ithal ürünlerde değil, yerli üretim mallarda da durum aynı. Bir de bunların lisanslıları var ki, bu şu demek: Elin yabancısı kendi kültürünü sana sırtında taşıtıyor, parasını da fazla fazla alıyor. Çanta fiyatları bavul fiyatlarından fazla. 90 TL’ye şifreli mifreli sağlam büyük boy valiz aldım iki hafta önce, ama aynı fiyata “lisanslı” çanta alamazsınız. En ucuzu 100 küsur lira. 250 TL’ye bile çanta gördüm. Yanlış anlamayın ha, çocuğun sırtına takıp gideceği okul çantası.   Eskinin tahta bavulları, düz renk tişörtleri, kara kaplı defterleri şimdinin bu yaldızlı ambalajları yanında bin kat daha iyiymiş meğer. Mesele para değil sadece, bu kültür şırıngası çocuklarımızın beynine kalbine o derece işlemiş ki, düz renk tasarımsız bir çantayla çocuğu okula gönderemezsin neredeyse. O çantanın üzerinde illâ bir çizgi film kahramanı, futbolcu, artist, şarkıcı olacak. Ne yazdığı fark etmez, üzerinde illâki “gavurca” bir şeyler olacak. Büyük oranda da İngilizce olacak.   Ben bu kültür yenilgisini Çanakkale’ye benzetiyorum. 18 Mart 1915’de “Çanakkale geçilmez” demek için 250 bin şehit verdik. Ama 13 Kasım 1918’de İngiliz gemileri tek kurşun atmadan İstanbul’u işgal etti...   Lafı uzatmaya lüzum yok, tamam çocuklarımız artık yıkık dökük binalarda okumuyorlar. Ama binanın, bahçenin, duvarın ne önemi var. Okullarımızın birçoğuna şehitlerimizin ismini vermişiz, o da yetmez. Onların hatırasını canlı tutmak için şehit olmayı en büyük mertebe bilecek nesil yetiştirmek asıl mesele. 15 Temmuz’da gözünü kırpmadan kurşunların üstüne yürüyen şehitlerimiz gibi nesiller yetiştirmek.   Bu ağır kültür kuşatması altındaki çocuklarımız sizce bu şuura kavuşabilirler mi bu gidişle? 10 sene sonra çoğu yetişkin olacak bu gençlerimiz, Allah korusun yine gerekirse tanklara karşı koyacak imana sahip olacaklar mı? "19 Eylül darbesi" derken haksız mıyım sizce?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.